Konu: Ezan
Yalnız Mesajı Göster

Ezan

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ezan




EZAN

Ahmed KALKAN

“Ezan”, sözlükte, duyurmak, bildirmek, ilan etmek, çağrıda bulunmak anlamına gelen bir masdardır Kavram olarak ezân; 5 vakit farz namazları ve Cuma namazının vaktinin geldiğini müslümanlara duyurmak için okunan özel ifadelere denir Ezân, müslümanlara ait, sözleri hadislerle kesinleşmiş, okunması dinî bir emir olan namaz çağrısıdır Ezân okuyana müezzin, ezân okunan yere de mi’zene denir (Bu kelime daha sonraları Türkçe’de minare şeklinde söylenmeye başlanmıştır)

Ezân, yalnızca namaz vaktinin, namaz için toplanma zamanının geldiğini ilan eden sözler değildir Bu özel ibâdet, mü’minleri Allah’a itaat etmeye, şuura, uyanıklığa, takvâya ve İslâmî dirilişe dâvettir Mü’minlerin gür bir sesle, yiğitçe Allah’ın adını yükseltmeleri, O’ndan başka ilâh, O’ndan başka Rab olmadığını, seslerinin ulaşabildiği her yere duyurmalarıdır Ezân, Muhammed (sas)’in son peygamber ve tek önder olduğunu, mü’minlerin Kıyâmete kadar O’nun izinde olduklarını, O’nun hayatını örnek aldıklarını bildirmek ve ilân etmektir

Ezân, baştan başa bir özgürlük bildirisidir Müslümanların, Allah’tan başka hiç bir güç tanımadıklarını, O’ndan başka hiç kimsenin önünde eğilmelerinin sözkonusu olmadığını bütün dünyaya duyurmalarıdır, ültimatomlarıdır Mü’minlerin İslâm’a bağlı olarak yaşama arzu ve isteklerini, ahid ve akitlerini, bu konudaki kararlılıklarını gösteren simgeleridir Müslümanlar ezân şuuruyla; tevhidi, Allah’ın hâkimiyetini tebliğ ederken, insanları sadece Allah'a kulluk ve ibâdete çağırırken, kendi özgürlük hedeflerini de dile getirirler Mü’minler, İslâm’ın hâkimiyeti, ibâdet ve müslümanca hayat özgürlüğü anlamına kavuşan gerçek ezânı, İslâm’ı hakkıyla yaşayabildikleri yerlerde ve zamanlarda okuyabilirler Müslümanların hâkim olmadığı yerlerde okunan ezânlar yalnızca bir namaz çağrısı ve sınırlı bir din hürriyetidir Böyle bir yerlerde İslâm’ın hedeflediği ezân şuurundan bahsedilemez

Namaz Peygamberimizin hicretinden önce Mekke’de farz olduğu ve mü’minler Mekke döneminde de namaz kıldıkları halde, ezan ile birbirlerini namaza çağıramıyorlar, ezan okuyarak namaz için bir araya gelip cemaat olamıyorlardı Ama ne zaman ki hicretten sonra Medine’de bir İslâm toplumu ve İslâm devleti kuruldu, İslâm egemen bir güç haline geldi; işte o zaman diğer İslâmî hükümler uygulanmaya başlandığı gibi, ezan okuma yükümlülüğü de başladı Şüphesiz bu durum, ezan olayı ile müslümanların hâkimiyeti arasındaki bağlantıyı gösterir Müslümanlar tarih boyunca fethettikleri beldelerde öncelikle ezan okumuşlardır Günümüzde laik rejimlerin ezana ses çıkarmaması, verdikleri küçük tâviz karşısında aldıkları büyük tâvizlerden dolayıdır Müslümanlara sus payı olmak üzere ezan okumalarına lütfen izin verirler, yakın tarihte ve yaşadığımız coğrafyalarda görüldüğü gibi, canları isteyince de ezanın aslını okumayı yasaklarlar


Ezanın Başka Dillerde Okunması: Müslümanların yaşadığı beldeleri ele geçiren işgalci müşrikler ile yerli bağîler (Hakktan ayrılanlar), genellikle uğramadıkları camiye, kılmadıkları namaza, kuşanmadıkları tesettüre ve uyup gereğini yapmadıkları ezana müdâhale etmekten geri durmamışlardır Canları istedikçe günümüzde de müdâhale edebilmektedirler Ya onun sesini kısmaya, ya da asıl fonksiyonunu icrâ edemeyecek hale sokmaya çalışırlar Etki alanını sınırlamak, başka dillerde okunmasını emredip yozlaştırmak isterler

Ezanın sözleri Arapçadır ve dünyanın her yerinde Kıyâmete kadar Arapça okunmaya devam edilecektir Çünkü onun sözleri bizzat Peygamberimiz tarafından tesbit edilmiş ve ümmete emânet bırakılmıştır Ezanın Arapça sözlerinden başka bir şekilde okunabileceğine hiç bir aklı başında İslâm âlimi fetvâ veremez Verenler olmuşsa veya böyleleri çıkacaksa, onlar âlim değil; kendilerine ekmek ve emir verenlerin sözcüleridir ve bunların değerlendirmeleri müslümanları bağlamaz Üstelik hiç bir dildeki ezan çevirileri, aslının etkisini, sözlerindeki derin anlamı, âhengi, haşmeti ve ürpertiyi ifade edemez Hangi dil “Allahü ekber” sözünü canlı, etkileyici, ürpertici, şuurlandırıcı, uyarıcı, ısındırıcı, kalplerin derinliğine işleyici bir şekilde anlatabilir? Hangi söz “eşhedü en lâ ilâhe illâllah (şehâdet ederim ki Allah’tan başka tanrı yoktur!)” bildirisini, iman ilânını, coşkusunu, bağlılığını, yüceliğini, yalancı tanrıları red edişteki kararlılığı dile getirebilir?

Bir semboller sistemi olan dil, onu konuşanların inançlarını, tercihlerini ve dünya görüşlerini; hayatı, tabiatı ve yaratıcıyı algılayış biçimlerini gösterir Arapça da antropolijik anlamda dillerden bir dildir ve kutsal değildir Ancak Allah (cc) Kur’an’ı bu dille gönderdi, Peygamberini bu dili konuşan bir kavimden seçti İslâm’ın gelişine kadar sıradan bir dil olan Arapça, Kur’an ile birlikte en zengin dillerden biri oldu Kur’anî vahiy, bu dile ait kelimelerin içini kendi değerleriyle, kendi dünya ve evren görüşüyle doldurdu Vahyin, içini doldurduğu bu kavramlar artık Arabça değil; Rab’çadır, İslâm’cadır Müslümanlar dinlerini bu kavramlarla öğrenirler, algılarlar ve hayatlarını bu kavramlarla İslâm istikametinde dönüştürürler

Ezanın başka bir dilde (özellikle Türkiye’de Türkçe olarak) devlet zoruyla okutulmaya çalışılması, Din’i protestanlaştırma amacından başka bir şey değildir Ezanın Arapça dışında bir dille okunmasını savunanlar; dikkat edilirse, ya tepeden inmeci jakobenler, ya da ulusçu düşünen yarım okumuşlar, aydın denilen karanlıklardır Bunların da Din’i daha iyi anlayıp, daha iyi uygulama diye bir kaygı taşımadıkları bilinen bir şeydir

Ezan, bir İslâm şiarıdır (sembolü ve sloganıdır) Bilindiği şibi şiarlar şuurları uyandırmak içindir Semboller, dış görünüşlerinden çok daha büyük anlam ve değer taşırlar İslâm’ın şiarlarına karşı mücâdele edenler aslında şuursuz nesiller yetiştirmek istiyorlar Çünkü şuursuz nesilleri kullanmak ve gütmek daha kolay olur

Ezan, yalnızca namaz için toplanma çağrısı değildir O, bir tevhid duyurusu, bir iman yenileme dâveti, bir birlik (vahdet) ilânıdır Müslümanları tek bir İlâh’a, tek bir öndere çağırmak sûretiyle onlara kurtuluşun (felâhın) yolunu göstermekir Şehâdet ilkesine sarılan mü’minler, tek yumruk, tek yürek halinde ve tek gâye uğruna İslâm ümmeti binasını meydana getirirler Ezan, aynı zamanda bir tebliğdir Mü’minleri Allah’a ibâdete dâvet ederken, gayri müslimleri Allah’a teslim olmaya çağrıdır Namaz, Allah’a kulluğun simgesidir Teslimiyetin, zikrin, boyun eğmenin, Allah’ı büyük tanımanın, duânın, niyazın, en Yüce Makamı tanımanın somutlaşmış halidir Namaz; İslâm’a teslimiyetin, müslüman olmanın göstergesidir Ezan, bu teslimiyeti yeniden hatırlatır, bununla mü’minlere şuur ve canlılık verir

Ezan, insanlara İslâm gerçeğini, ibâdetin yüceliğini, Allah yolunun doğruluğunu haber verir Ezan, mü’min yürekleri sevindirir, onların esir, aşağı, müstaz’af, sürünen, sünepe olmadıklarını; aziz olduklarını/olmaları gerektiğini ilân eder ve onları Allah’a ibâdetle en güzel hürriyetin tadını tatmaya dâvet eder Unutmamak gerekir ki ezan, yalnızca dinlenmez, aynı zamanda dinleyen müslümanlar tarafından okunur Kur’an okur gibi, tabiatın dilini, denizin bestesini, gülün kokuşunu okur gibi… Her bir müslüman duyduğu ezan sesinde, kendi benliğini bulur, parçası olduğu bütünü hatırlar, organı olduğu bedeni aklına getirir Ezanın sözlerinde imanını, umutlarını, kimliğini, aşkını ve varlığını hisseder

İlk Ezan: Rivâyete göre Medine’de ilk defa Abdullah bin Zeyd’in gördüğü rüya üzerine ezan okunmaya başlanmıştır Müslümanları namaza dâvet etmek üzere teklif edilen ‘çan çalma’, ‘ateş yakma’, ‘boru üfleme’ gibi şeyler Peygamberimiz tarafından kabul edilmedi

Alıntı Yaparak Cevapla