Prof. Dr. Sinsi
|
Ezan
Mescid-i Aksâ deyince; İslâm kaynaklarında Kubbetü’s-Sahrâ, mezar, türbe, tekke ve sebil gibi dinî amaçlarla yapılmış yapıları içine alan yaklaşık 150 dönüm kadar bir arazi üzerine serpilmiş binalar topluluğu anlaşılır Dar anlamda Mescid-i Aksâ deyince, Kubbetü’s-Sahrâ’dan uzakta olmayan ve Abdülmelik tarafından inşâ edilmiş bulunan câmi kast edilir
Süleyman Ateş'in Alfred Guillaume'in makalesinden yola çıkarak Mescid-i Aksâ ile ilgili iddiası hayli farklıdır: Mescid-i Aksâ ne Kudüs'teki Süleyman mâbedi, ne de gökte bir mâbeddir Hz Peygamber'in zaman zaman gidip namaz kıldığı, Ci'râne Vâdisinde bir namazgâhtır Ci'râne Vâdisinin Arafat yakınında bulunan kıyısında, bir Kureyşli tarafından yapılan mescide Mescid-i Ednâ (yakın mescid), Hz Peygamber'in namaz kılıp ihrâma girdiği namazgâhına da Mescid-i Aksâ (uzak mescid) denmiştir Dolayısıyla, isrâ olayının olağanüstü bir durumu yoktur, bedensel bir yürümedir; mîrac da ona göre ruhsal bir yükselme ve müşâhededir (S Ateş, Kur'an Ansiklopedisi, c 13, s 272)
En Fazileti Üç Mescid ve Bugünkü Konumları: Yeryüzünde namaz kılmak ve ziyaret etmek maksadıyla yolculuğa çıkılabilecek üç mescid vardır “Üç mescidden başka bir yere (ibâdet ve ziyâret etmek için) özel olarak yolculuk yapılmaz; Mescid-i Haram, Mescid-i Aksâ ve Benim mescidim ” (Buhârî, Fedâilu’s-Salât -Salâtu Mescid-i Mekke- 1, 6, Savm 67; Müslim, Hacc 74; Ebû Dâvud, Menâsik hadis no: 2033; Tirmizî, Salât 243, hadis no: 326)
Bu üç mescidin üstünlükleri, onların peygamberler eliyle kurulmalarından gelmektedir Mescid-i Haram, yani Kâbe, bütün varlıkların kıblesi, Mescid-i Nebevî, takvâ üzerine kurulan Son Peygamber'in mâbedi, Mescid-i Aksâ da eski Peygamberlerin kıblesi, müslümanların da ilk kıblesidir
Bu Üç Mescid, Günümüzde Müslümanların Esâretini Haykırıyor! Ne yazık ki, en faziletli bu üç mescid de farklı şekillerde hür değil İslâm ümmetinin malı ve kutsal değeri olan Mescid-i Harâm ve Mescid-i Nebevî bir kral ailesinin keyfî yönetimindedir Mescid-i Aksâ’nın bulunduğu, Kur’an’da mübarek kılındığı bildirilen bölgede yer alan Kudüs ise siyonist kâfirler tarafından işgal edildi Bu işgalle beraber Mescid-i Aksâ ve onun yanında bulunan diğer İslâm mirası siyonist tehdidi altındadır Diğer mescidlerin birçoğu da İslâm dışı siyasî anlayışların kontrolündedir
Mü’minlerin kalbi Allah’ın evidir Câmiler de Allah’ın evidir Her müslüman, kalbinde Allah’ın evini taşır Câmiler, kentin içindeki rûhânî merkezlerdir; dünyanın rûhâniyeti ise Kâbe’de odaklaşır O Beytullah’tır Önce, Mekke’yi mi kaybettik; yoksa kalplerimizi mi? Mekke, kalplerimizde imanî zaafımızın karanlığında mı kayboldu?
Herhalde önce kalplerimizdeki imanı kaybettik Sonra mâbedlerimizi, câmilerimizi ve Mekke, bütün bunların toplamı olarak tıpkı câmilerimiz gibi fonksiyonunu kaybetti Mahkûm hale geldi Kalplerimiz, câmilerimiz ne halde ise Kâbe de o halde Mekke, bizim aynamızdır; biz de Mekke’nin Mekke, haksızlıklara, zulme ve sömürüye karşı bir kıyam yeri olması gerekirken (5/Mâide, 97), bir meskenet yuvasına döndürülmek, bir emin belde olması gerekirken kan ve gözyaşının yurdu haline getirilmek isteniyor!
Fâiz haramdır Ve Mekke’de haccedebilmek için hür olmamız gerekli Gerçekten müslümanlar bugünkü dünyada hür müdürler ve hacca gitmek için ödedikleri fâizin hesabını nasıl verecekler? İlk kıblemiz Kudüs’ün işgaline bile son verecek irâdeyi ortaya koyamayan bir Haccın temsil ettiği rûhânî atmosferin kemâlâtından ciddi olarak şüphe etmek gerekir Haccın normal şartlarda rükûnları bellidir İslâm’ın genel ilke ve prensipleri ışığında Haccı değerlendirdiğimizde birçok boşluklar bulunduğu görülecektir:
Bugün en basitinden kendisine hac farz olan birinin haccedebilmesi için Suudi polisinin o kişi hakkında iyi not vermesi gerekir Sakalınızın tipi, ya da nereden geldiğiniz, fikrî ve siyasî kanaatleriniz sizin haccetmenize engel teşkil edebilir Allah indinde kusur olmasa da Suudi kralının memurları indinde suçsa yine de haccedemezsiniz Onlar bizden olduklarını söyleyen ulu’l-emirler olarak, biz kabul etmesek bile üzerimizde hüküm sahibi olduklarını sanmaktadırlar
Mekke de en az câmilerimiz kadar ruhundan soyutlanmıştır Günümüzde hac, işin ilâhî ve istişârî yönü bir kenara bırakılıp sadece bir törene dönüştürülmüştür Haccın anlam ve hikmeti bir kenara itilmiştir Suud kralları sözde hâdimlikten bahsetseler de, vize uygulamaları ile, doğrudan doğruya mukaddes topraklar üzerinde egemenlik/hâkimiyet haklarını kullanmaktadırlar Bu uygulama, Suudi krallığına mânevî bir meşrûiyet bandrolü olarak kullanılmak istenmektedir Oysa bugün bunun mümkün olmadığını Suudi kralı dışında hemen herkes bilmektedir
Kutsal yerler sorununun âcil olarak çözümü gereklidir; Kâbe, Mescid-i Aksâ ve câmilerimiz  Buraların uluslar arası statüsünün teminat altına alınması gerekir Bu da ancak uluslar arası planda İslâmî bir velâyet sistemi ve temsilî şûrâ ile mümkün olabilir (14)
Müslümanların ibâdet edecekleri yere, bin bir güçlükle gitmesi, pasaport ve vize zorluklarına muhatap olması, harç ve toprakbastı gibi haraçlar alınması belirli yaştan sonra veya kota olarak belirlenen sayıdan fazla olan, daha önceden bu görevi yapmış olan müslümanlara hac ibâdeti için müsaade edilmemesi, sadece uçakla ve lütfen izin verilmesi, hac paralarının aylar önce toplanarak bankaya faize yatırılması, hac organizesinin laik bir devlet kurumu olan Diyanet Vakfı’nın dışında yapılamaması, hac masraflarının en az iki misli fazla alınarak, hacıların sırtından bazı şahıs ve kurumların hortumculuk yapması  müslümanlarca kabul edilemez, din özgürlüğüyle bağdaşamaz “Allah, Kâbe’yi, o Beyt-i Haramı (saygıya lâyık evi) insanlar için kıyâm (yeri) kıldı  ” (5/Mâide, 97) Buna rağmen, bırakın kâfirlere karşı kıyamı ve bunun için hac zamanında her ülkeden gelen müslümanlarla istişâre ve strateji planlarını, Amerika ve İsrail’i kınayan bir yürüyüş ve sloganı bile silâhla durduran bir rejim, insanlara siyasî bir mesaj, İslâm’ın hayata hâkim olması doğrultusunda Mescid-i Haram’ın uygun bir yerinde 15-20 kişiden oluşan bir cemaate bile sesli bir şey anlattırmayan, vaaz ve nasihate müsâade etmeyen yaklaşım, işgal zihniyeti değil de nedir? Müslüman halk, o yüzden o ülke rejimine Suudi Amerika demektedir İnsanlar için toplantı ve güven yeri kılınan Allah’ın evi (2/Bakara, 125); savaşmanın, kan dökmenin yasaklandığı emin yer (2/Bakara, 191); küfrün ve şirkin her çeşidine ve Allah’ın hâkimiyetini tanımayanlara karşı insanlar için bir kıyam merkezi kılınan Kâbe (5/Mâide, 97), bugün ne kadar güven ve emniyet yeridir, toplantı ve kıyam yeridir?
Kral, Kâbe’ye kuşbakışı bakacak şekilde Beytullah’tan yüksek saray inşâ edemez Mescid-i Haram’ın kapısına “Önce Allah, sonra vatan, sonra kral” yazdıramaz Bu, Allah’la beraber başka şeyleri de bir araya getiren bir tür teslis (üçleme)dir Hiçbir mescidde Allah’la beraber başka çağrılar yapılamaz (72/Cinn, 18) Kâfirlerle bile zorunlu haller dışında savaş yapılamayan emin beldede Amerika ve İsrâil’i protesto eden hacılara ateş açmaktan ve onlarca hacıyı öldürmekten çekinmeyen zihniyet kabullenilemez Mekke, özel konumundan dolayı, herhangi bir devletin ulusal egemenliği içinde herhangi bir şehir olarak değerlendirilemez Orası, bütün dünya müslümanlarının ortak şehri ve malıdır Orada tek bir devletin bayrağı dalgalandırılamaz; bir rejimin özel kanunlarına tâbi tutulamaz Herhangi bir mescid ve ibâdet yerini îmar eden, hatta kendi arsasına, tümüyle şahsî bütçesinden inşâ ettiren bir kimse bile, o yeri şahsî malı gibi kullanamaz, bazılarını o mescide kabul etmeme hakkına sahip değildir (2/Bakara, 114)
Tüm müslümanların ibâdet edecekleri bir yerde, bir kimsenin sahiplik iddiası geçersizdir Mekke ve hac organizasyonunun, Mekke ve Medine yönetiminin müslümanlardan oluşacak uluslar arası bir kurulun denetimine ve idaresine verilmesi İslâm’ın ve müslümanların hakkıdır
|