Yalnız Mesajı Göster

Sabır, Şükür, Tövbe Ve Diğer Salih Amel

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Sabır, Şükür, Tövbe Ve Diğer Salih Amel




Sabır, Şükür, Tövbe ve Diğer Salih Amel
İbadetleri

(a) Sabır


Sabır konusundan söz açılınca Hz Eyyup
peygamber gelir akla Çünkü her türlü kötülük ve
olumsuzluklara karşı dayanma gücünün sembolü olmuş,
dolayısı ile de bizlere örnek
Allah Teâlâ, biz kullarını öğretip eğitmek üzere
toplumda hakça düzen içerisinde kurallara uyumlu
yaşayabilmemiz için ilâhi emirler yanında peygamberlerin
örnek davranışlarıyla yol gösterici olmaktadır Nitekim
Kuran-ı Kerimde: “
Hamt olsun ki, biz sizi biraz korku,
biraz açlık ve biraz da maldan, candan ve ürünlerden
noksanlık vererek deneriz; sabredenleri müjdele!”
buyrulur (Bakara Sur/155) Demek ki, bu emri İlâhiye göre
başa gelecek her türlü musibetlerde kulun görevi sabretmek
olacaktır Fakat nasıl bir sabır; nereye kadar sabır gösterilir?
gibi soruların cevabı bizzat peygamberler üzerinde
denenerek bizlere örnek gösterilmiştir Bu konuda Hz
Eyyup Peygamberin başına gelen olumsuz olaylar
karşısında gösterdiği dayanma gücü, yani sabrı herkese
örnek teşkil eder Hatta Kuran-ı Kerimde Yüce Rabbim:


Gerçekten biz Eyyub’u sabırlı (bir kul) bulmuştuk O, ne
iyi kuldu! Daima Allah’a yönelirdi!” (Sad Sur/44)

buyurarak onu övmüştür
Hayat bir imtihan olduğuna göre Hz Eyyup
Peygamberin sabretmeyi nasıl anlayıp uyguladığını ve
sınavını nasıl başardığını görelim: Önce mukaddes kitap
Tevrat’ın Eyyup bölümüne göz atalım: “Uts diyarında bir
adam vardı, adı Eyyup idi; ve bu adam kâmil ve doğru idi
Allah’tan korkar ve kötülükten çekinirdi Ve kendisine yedi
oğul ile üç kız doğdu Ve mal olarak onun 7000 koyunu ve
3000 devesi ve 500 çift öküzü ve 500 dişi eşeği ve pek çok
kölesi vardı Ve bütün şark oğullarından bu adam en
büyüktü (Bap:1, ayet:1,2,3)
Ve Rab şeytana dedi: Nereden geliyorsun? Ve
şeytan Rabbe cevap verdi: Dünyada dolaşmaktan ve
orada gezinmekten Ve Rab şeytana dedi: Kulum Eyyub’a
iyice baktın mı? Çünkü dünyada onun gibisi yok; kâmil ve
doğru adam; Allah’tan korkar ve kötülükten çekinir Ve
şeytan Rabbe cevap verip dedi: Eyyup Allah’tan boşuna
mı korkuyor? Onun etrafına, evinin etrafına, ve nesi varsa
hepsinin etrafına sen çepçevre çit çevirmedin mi?
Ellerinin işini sen bereketlendirdin ve onun malı
memlekette çoğaldı Şimdi elini uzat da nesi varsa hepsine
dokun ve yüzüne karşı sana lânet edecektir” (Bap:1,
ayet:7-11)
Bundan sonraki bölümde Tevrat’ın bildirdiklerini
özetleyelim: “ Ve günlerden bir gün, oğullar ve kızlar büyük
kardeşin evinde toplanıp yemek yerken çölden bir şiddetli
rüzgâr gelip çatıyı başlarına yıktı ve öldüler Şebali kavmi
baskın yapıp işçileri kılıçtan geçirip öküzleri ve eşekleri ise
alıp götürdüler Gökten Allah’ın ateşi düşüp koyunları yaktı
Kıldanlılar otlaktaki develerin üzerine saldırıp alıp
götürdüler Bu üzücü haberler Hz Eyyub’a ulaşınca,
yerinden kalkıp kaftanını çıkardı, saçlarını kesti ve yere
eğilip secde yaptı Ve şöyle dedi: Anam karnından çıplak
çıktım ve oraya çıplak döneceğim Rab verdi ve Rab aldı
Bu işin hepsinde Eyyup suç işlemedi ve Allah’a
uygunsuzluk yüklemedi (Bap:1, Ayet: 13-22)
Rivayete göre Hz Eyyup Peygamberin bu defa
vücudunu çıban ve yara sarar Ne yapılırsa şifa bulamaz
Eski tanıdıklar Onu terk ederler Uzun süre evine kapalı
kalır Bedeninde yaralar açılır ve kurtlar girip çıkar, yanına
kimse giremez olur; Hz Eyyup yine sabreder Zenginliği
yok olur; O, sadece şükreder Eşi Rahmet’in el emeğine ve
hizmetine muhtaç kalır; buna da sabreder Bir gün eşinin
ısrarı üzerine Allah’a dua edip halini arz eder Allah Teâlâ
duasını kabul edip üzerindeki hastalıktan kurtulur Beden
eski haline döner Yaşamı süresince eski mal- mülk
zenginliğine tekrar kavuşur Böylece dünya ve ahiret saadeti
ile mutlu yaşar (1)
Hataya düşmemek için öncelikle bir konuyu
açıklamak gerekir: İlk insanın yaratılışında Allah’ın “ Hz
Âdem’e secde yap “ emrine uymayan şeytan huzurdan
kovulmuş, Hz Âdem ve eşi Hz Havva ile beraber
Cennetten çıkarılıp dünyaya indirilmiştir Ahirete kadar
dünyada yaşamını sürdürecektir Ancak kendisine, dünyaya
bitişik gök tabakasına kadar çıkabilme izni verilmiştir
Kuran’da:
Ant olsun ki, Biz dünyaya yakın göğü
kandillerle donattık Onları şeytanlar için atış taneleri
yaptık Onlara ateşli bir azap vardır” (Mülk Sur/5)

buyrularak, böylece şeytanların daha yükseklere çıkışının
önlendiği ifade edilmektedir Dolayısı ile Tevrat’taki
ifadede şeytanın Allah’ın huzuruna çıkıp O’nunla sohbet
üslubu ile konuşması, abartılmış gerçek dışı haberlerdir
İslâm inancı ile bağdaşmayan bilgilerdir
İşte Hz Eyyub Peygamberin sabır konusuna bakış
açısı ve uygulaması böyle Kader inancı ile sabır
uygulamasını benliğinde birleştirmiş Mal- mülk, sağlık ve
diğer her türlü geçim olanaklarını verenin Allah olduğuna
kesinkes inanmış Bu aşamada insanın görevi, sadece aracı
olmak, istemek ve girişimde bulunmaktan ibarettir Takdir
edip veren ise Tanrıdan başkası değil Yine insanın başına
gelip yaşamını olumsuz yönde etkileyen musibetleri de
yaratıp veren yine Allah Burada insanın görevi ise, önce
tedbir ve çare aramak, sonra tevekküle sarılıp sabretmek
olacaktır Yalnız Allah’a güvenip dayanan kişiler, yani
gerçek müminler, başlarına bir kötülük- musibet geldiği
zaman Allah’tan olduğuna inanıp sabrederler; bir iyilik,
rahatlık geldiğinde de, yine Allah’tan olduğunu düşünüp
şükrederler Sabır ve şükür bu yönü itibariyle Yaratan’ına
karşı bir ibadet ve kulluk görevi olur Bu konuda bizlere
hayat dersi verip en güzel davranışa yönlendiren Hz
Peygamberimizin konuya ilişkin değerlendirmesine
değinelim: Hz Peygamberimiz buyuruyor ki
:


Müminin işine hayret ederim: Çünkü onun her işi
hayırdır Bu hâl müminden başka hiçbir kimse için böyle
değildir Şayet ona sevinç verici bir şey isabet ederse
şükreder Bu da kendi lehine hayır olur Eğer ona zarar ve
ziyan verecek bir hâl isabet ederse sabreder Bu da onun
lehine bir hayır olur” (Müslim, Züht:64)
Hem sevap
kazanmak ve hem de stresten öte mutlu bir yaşam isteyen
herkes bu hadisi kendisine rehber olarak kabul edip
yaşamına uygulamalıdır Şimdi gerçekçi olarak düşünelim;
başa gelen bir musibetten dolayı üzülüp strese girme ne
derece doğru olabilir ve sorunu çözebilir mi? O stres ki,
kişinin fiziksel fonksiyonlarını yıpratıp erken yaşlanmasına
yol açan bir rahatsızlık olduğu halde Sonra üzülmek
neticeyi değiştirebilir mi? Hayır !Öyleyse “ Allah’ın
takdiri böyle ! Zorlu bir imtihan geçiriyorum” diye düşünüp
sabrederse hem sağlığını, korumuş, hem de sevap kazanmış
olarak Allah’ı yanında bulmuş olur Nitekim Yüce Rabbim
buyuruyor: Ey iman edenler! Sabır ve namazla Allah’tan
yardım isteyin Çünkü Allah muhakkak sabredenlerle
beraberdir” (Bakara Sur/153) İşte sabrın, ibadet olduğunu
belirleyen ve bizleri mutlu sona götürecek Allah’ın rehber
ayeti Hz Eyyup Peygamber sabır konusunda tarihi bir
örnektir Cenab-ı Hak, başa gelen musibet ve kötülüklerin
nasıl sabırla aşılacağını, Onun üzerinde uygulayarak

sonucunu bizlere göstermiştir Böylece bir canlı örnekten
sonra hele biz Müslümanlara düşen görev;
-Allah’ın emirlerini iyi anlayıp kendi hayatımıza
titizlikle uygulamak,
-Sabır sevabını kazanabilmek için çekilen sıkıntı,
mal- mülk zarar ziyanını insanlara anlatıp dert yanmamak
Şöyle düşünmelidir: “Başıma gelen felâketi kim verdi?
Allah! Öyleyse kimi, kime şikâyet ediyorum! Allah’ın
takdirini kulları değiştirebilir mi? Hayır, değiştiremez! O
halde, insanlar üzerimdeki musibeti gideremeyeceklerine
göre hiç olmazsa dert yanıp sevabını kaybetmeyim”
,

demelidir
-Sabır sevabını kazandıracak davranışa dikkat
edilmeli Çünkü makbul olan sabır, musibetin ilk anında
gösterilen tepki halidir Olayı sükûnetle karşılarsa sevap
kazanır; tepkisi kırıcı olursa günaha girer Nitekim Hz
Peygamber (s )’den nakledilen hadis şöyledir
:

Enes (RAnh) anlatıyor: “Hz Peygamber (s),kabrin
başında ağlayan bir kadının yanından geçti
-
Allah’tan kork ve sabret, dedi Kadın,
-Geç git; zira benim başıma gelen musibet senin
başına gelmemiştir, dedi Peygamberi tanımamıştı Onun
Peygamber olduğunu kadına söylediler; bunun üzerine
kadın, Peygamberin kapısına geldi, kapıda kapıcıların

bulunmadığını gördü ve:
-Ben seni tanıyamadım, diye özür diledi
Peygamber Efendimiz de:
-Asıl sabır,musibetin ilk anında olanıdır,
buyurdu”(Riyazus-salihin,Cilt:1,Sf: 64)
Bu bağlamda sabırla beceriksizliği birbirinden
ayırmamız gerekir Kişinin başına bir kötülük, felâket
geldiğinde, öncelikle aklını kullanıp soruna çare aramalıdır
Eğer, imkânlarını kullanıp yine de çare bulamazsa o zaman
“Allah beni deniyor, imtihan ediyor” diyerek sabırlı olmaya
gayret gösterecektir Yoksa toplumda nüfuzlu ve güçlü
kişinin kendisine yaptığı hakaret, saldırı ve aşağılamasına
katlanması kesinlikle sabır olamaz Bu ancak beceriksizlik
olur Bu durumda kalan mazlum hakkını yasal yollardan
araması gerekir



Alıntı Yaparak Cevapla