Yalnız Mesajı Göster

Tebliğ Varlık Gayemizdir

Eski 08-02-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tebliğ Varlık Gayemizdir




Bu büyük işe iştirak etmenin şerefi mevzuunda dikkatleri çekmek için, bilhassa Seyyidina Hz Âdem (as) ile Efendimiz (sas) arasında, tefekkür mekiğinizi getirip götürmek istedim Heyecanım, mes'elenin kudsiyetini aksettirmeden kaynaklanıyordu Hülyâlarımda hakikat erlerinin "hay-huy" unu duyuyor gibiydim
"Emr-i bi'l-maruf, nehy-i ani'l-münker" yolunda atılan her adım, adım sahibi için nübüvvete veraset sevabı kazandırır Çünkü bu vazife, esas itibarıyla peygamberlerin vazifesidir Bu yola adımını atan her insan, böyle bir vazifenin altına girmiş ya da İlahî bir lütuf olarak bu vazife ona verilmiş demektir Öyleyse bu uğurda tek adım atan insan dahi, niyet ve derecesine göre bu vazifenin sevabını kazanacaktır
Ayrıca şu hususa da işaret etmek yerinde olur: Mâdem ki bu kudsî vazife peygamberlerin vazifesidir Peygamberler ise, bütünüyle istikamet içindedirler O hâlde, "emr-i bi'l-maruf nehy-i ani'l-münker" yapanlar da, hiç olmazsa bu amelleri itibarıyla istikamet içinde sayılırlar



Netice itibarıyla; Allah'a inanan her ferdin, Allah katında mü'min kabul edilebilmesinin ve mü'min kalabilmesinin garantisi, üzerindeki tebliğ vazifesini bihakkın ifa etmesiyle yakından alâkalıdır Allah'a inanan fert ve cemaatler, varlıklarını ancak ve ancak bu vazifeyi yerine getirmekle devam ettirebilirler Hakk ve hakikate tercüman olma, haksızlık karşısında dilsiz şeytan kesilip susmama, her zaman hayatı ve ölümü istihkâr edip hiçe sayma, hep sahabe anlayışı içinde olma ve bu kudsî vazifeyi hayatın gayesi bilme; hem var olmanın sırrı, hem de mü'min kalmanın şartıdır Bunlar yaşanmadan geçen günlere yazıklar olsun! Aslında her mü'min de, bu kudsî vazifenin yapılmadığı bir cemiyet içinde yaşamaktan Allah'a sığınmalıdır
Fert, bu vazifeyi yaparken hem inandığı ve uğruna baş koyduğu düşüncelerini hayata geçirme imkânını bulacak, hem de bu sayede sahip olduğu îman havada kalmamış olacaktır Zira İslâm, yaşanan bir hakikattir; yaşanmadıkça onun anlaşılmasına imkân yoktur Îman ve tebliği her şeyin merkezine yerleştiren bir insan, bütün hayatî faaliyetlerini de bu merkez etrafında örgüler Bir mü'min için, korunması gereken beş esastan en birincisi dindir O ırzını, namusunu, malını ve canını koruyacak; ama evvelâ dinini koruyacaktır Ve bu da onun, dinine verdiği önemin bir işareti olacaktır Ferdin, Allah ile olan irtibatının derece ve kuvvetini gösteren en çarpıcı tablo, onun dini koruma adına gösterdiği gayret ve çalışmalarıdır Şu da kat'iyen unutulmamalıdır ki, dinini koruyamayan, diğer dört esası da koruyamaz Tarihin bize verdiği en ibretli ve isabetli derslerden biri de işte budur
Allah (cc) bizi, kendisini ifade edelim ve anlatalım diye yarattı Yaratılışımızdaki ilâhî maksat ise ki, budur Bu ilâhî maksada uygun hareket etmek, hem dünyamızı hem de âhiretimizi mamur edecektir Aksi hâlde dünyevî ve ebedî varlığımızın teminatı olan bu maksadın tokadını yer; hafizanallah hem millet olarak, hem de cemiyet olarak fitne ve fesadın ağına itilmiş oluruz Bu önemli vazife (tebliğ vazifesi) yapılmadığı zaman, toplumun maruz kalacağı muhtemel musibetleri, Efendimiz (sas) şöyle dile getirmişlerdir: Şöyle ki, bir gün etrafında Sahabe halka olmuş pür dikkat O'nu dinliyorlardı Ancak bugün, o nezih dilden ve lâl ü güher dökülen lisandan bir kısım tehdit ve tehlike ifadeleri de sadır oluyordu Ebû Ya'la ve İbn-i Ebi'd-Dünya (ranhüma)'nın rivâyetlerine göre Allah Resûlü (sas):
"Nasıl olacak hâliniz? O gün kadınların baş kaldırdığı, sereserpe, açılıp saçılarak sokağa döküldüğü, kötülüklerin her tarafta yayıldığı ve hakkı ifadenin terkedildiği gün?"
Sahabe bu sözler karşısında dehşete düştü; zira akılları böyle bir şeyi kabul edemiyordu Onlar, tek bir mü'min dahi kalsa, bir cemiyette bu kabil kötülüklerin yaygınlaşmayacağına inanıyorlardı Bu yüzden sözlerin tesiri, üzerlerinde bir şaşkınlık meydana getirmişti Bundan dolayı da hemen sormuşlardı:
"Bunlar olacak mı ki ya Resûlallah?"
Bunu hem şaşkınlık içinde hem de istifsâr mahiyetinde soruyorlardı
Ve Allah Resulü (sas):
"Nefsim kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, daha şiddetlisi de olacak" buyurunca, etrafa bir garip hava çökmüş ve bakışlar bulanmıştı Nihâyet dehşet içinde:
"Bundan daha şiddetlisi nedir ya Resulallah?" diyebilmişlerdi
Bunun üzerine İnsanlığın İftihar Tablosu:
"Bütün kötülükleri iyi ve bütün iyilikleri kötü gördüğünüz gün hâliniz nice olacak bir bilseniz!" buyurdular Biz hadisin bu bölümünden, günümüzdeki umumî duruma işaret etmesi yönüyle bir kesit alalım:
Evet hadîs-i şerif, bir gün her şey tersine dönüp değerlerin altüst olacağına iyiler kötü, kötüler iyi görüleceğine, zinanın tervic edileceğine, terör-anarşi revaç bulacağına, îman ve Kur’ân'ın aşağılanacağına, Allah'a inananlar hor ve hakir görüleceğine, birçok kötülük bizzat devletler tarafından kanunlarla korunmaya alınacağına, dine ait hakikatler gericilik addedileceğine işaret etmektedir İşte değerlerin altüst olması budur Çağın insanı bunu on misliyle yaşadı ve zannediyorum daha bir süre de yaşayacak Evet tebliğe ait vazife yapılmayınca izzet, şeref ve haysiyetin yerini zillet ve hakaretin alacağı muhakkaktır
Fıtrat kanunları çiğnenirse, bunların neticelerine de katlanmak gerekir! Bu hep böyle olmuştur, akl-ı selim sahibi kimselerin başka şey beklemeleri de düşünülemez Bu yüzden, bunları vicdanına sığdıramayan sahabe tekrar hayretle sorar:
– Bu da olacak mı ya Resûlallah? Yani iyilikler menedilip, kötülükler emredilecek mi?
– Daha şiddetlisi bile olacak!
– Bundan daha şiddetlisi de nedir, Ey Allah'ın Resulü?
– Münkerât karşısında susup ve bizzat onu teşvik ettiğiniz gün vay halinize!
Yani, çoluk-çocuğunuzu akıntıya saldığınız, onları başıboş bıraktığınız, hatta onlara halinizle, dilinizle, davranışlarınızla kötülüğü emrettiğiniz zaman daha da kötüsü neslinize Allah'ı unutturduğunuz ve Peygamber'i gönüllerden sildiğiniz gün hâliniz içler acısı demektir Artık sahabede hayret ve şaşkınlık son haddine varmış, dizlerde derman kalmamış, göğüsler daralıp, nefesler tıkanmaya başlamıştı ki, dermansız, bitkin ve titrek bir sesle:
– Bu da mı olacak ya Resûlallah?
– Evet Hatta ondan da şiddetlisi olacaktır
Ve tam bu esnada Allah Resulü (sas), Allah (cc)'a kasem ederek O'ndan şu sözü nakletti: "Celalime yemin olsun ki bu duruma gelmiş bir cemiyetin içine çağlayanlar gibi fitneleri salıvereceğim"3 İşte Allah Resulü (sas), bu önemli mükellefiyetin idrak edilmediği takdirde, bunun istikbalde ümmete nelere mâl olacağını, mucizâne bir şekilde dile getiriyordu ki, aslında biz de böyle bir mükellefiyet altında bulunmaktayız Kalbimizin en hassas yerinde, üç asırdır devam edegelen bir vebâlin ağrı ve sızısı var Şüphesiz bu ağrı ve sızılarımızı dindirecek olan tek çare de, nebilere ait bu vazifenin hep birlikte ümmetçe idrak edilmesi ve yapılmasıdır

Alıntı Yaparak Cevapla