Yalnız Mesajı Göster

Allah'a İtaatte İhlas Ve Gösteriş

Eski 08-02-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Allah'a İtaatte İhlas Ve Gösteriş




Allah'a İtaat Ve İbadetin Duysunlar Dîye Yapılması

Bu iki şekilde olur:
a- Allah rızası için ibadet yapan kimsenin, kendisini büyük görsünler, yüceltsinler, kendisine faydalı şeyler yapıp zararlı şeyler yapmasınlar di­ye yaptığı ibadeti açıklayıp insanlara duyurması Bu haramdır Nite­kim sahih bir hadis şöyledir: "Kim yaptığı ameli insanlara duyurursa Allah onun kusurlarını insanlara duyurur Kim de gösteriş için amel yaparsa Allah onun gösterişini meydana çıkarır"
b- İbadet yapmayan kimsenin sırf insanlar duysunlar diye yalan söylemesi Namaz kılmayan kimsenin namaz kıldım, zekat vermeyenin zekat verdim, oruç tutmayanın oruç tuttum, hac yapmayanın hac yaptım, ci­hada katılmayanın cihada katıldım demesi misal olarak verilebilir Bu, birincisine oranla daha büyük günahtır Çünkü burada insanlar duy­sunlar diye bir şey söylemenin günahına ilaveten yalan söylemenin günahı da vardır Birincisinden farklı olarak burada iki çirkin günah işlenmiştir Birincisinde kişi sadece insanlar duysunlar diye yaptığını söylediği için günaha girer Sahih bir hadiste şöyle buyrulmuştur: "Ve­rilmemiş bir şeyle gösteriş yapan kimse, yalandan iki elbise giyen kim­se gibidir"
Herhangi bir ibadeti insanlar görsünler diye yapıp sonra insanlar ken­disini ihlaslı zannetsinler diye bunu insanlara anlatan kimse, her ikisinden ötürü de günaha girer Hatta bu kimsenin günahı, yaptığı bir ibadeti sırf insanlar öyle bilsinler diye yaptım diyen kimsenin günahından daha faz­ladır Çünkü bu kimse üç şeyden ötürü günaha girmiştir; insanlar görsün­ler diye yaptığı için, insanlar işitsinler diye anlattığı için ve yalan söyledi­ği için
Dinine bağlılığı sağlam olduğu için gösterişe kaçmaktan emin olan kim­se, insanlar da kendisi gibi yapsınlar diye yaptığı ibadetleri insanlara anlatır­sa, hem insanlara anlattığı ibadetlerinden ötürü hem de insanların kendisine uyup bu ibadetleri yapmalarına vesile olduğu için sevap alır Alacağı sevap yapılmasına vesile olduğu ibadetin derecesine göre olur
[Kalbin Amellerinin Gösterişten Uzak Olması]
Kalbin amel ve ibadetleri gösterişten korunmuştur Çünkü gösteriş ancak insanların göreceği ya da duyacağı şekilde açıktan yapılan fiiller için söz ko­nusu olabilir, insanlara duyurma ise hem kalbin hem de bedenin amelleri için söz konusudur Oruç da genellikle insanlara duyurma ile açığa çıkar
Gösteriş tüm ibadetleri boşa çıkarır Günahı, gösteriş yapılan şeyin değe­rine göre farklılık arzeder Gösteriş yapılan en şerefli ibadetin günahı, şerefi daha az olandan büyüktür Çünkü gösteriş mefsedettir, en şerefli olanı ifsad etmek daha az şerefli olanı ifsad etmekten daha kötüdür
Gösterişi veya diğer günahlardan herhangi birini sevmek günah değildir 'Österişi sevmeye de gösteriş dense bile bu, sebebin sonuç ile isimlendiril-"nesi kabilinden mecazdır
I Güzel ahlak ve dosdoğru bir tabiat üzere yaratılan kimse, bu güzel ahla­kına uygun amelde bulunduğu ölçüde ecir kazanır Yaratılışında bulunan bu abiattan ötürü sevap almaz Çünkü böyle tabiata sahip olmasında onun bir lahli yoktur İzzeti nefis, haya, cömertlik, yumuşak huyluluk, sabırlı olma ;ibi vasıflar burada örnek olarak verilebilir
Kötü ahlak ve doğruluktan uzak bir tabiat üzere yaratılan kimse, bu tabi­attan ötürü günaha girmez Çünkü böyle bir tabiata sahip olmasında kendi­sinin rolü yoktur Ama bu tabiata tabi olarak yapacağı kötülüklerden ötürü günaha girer Cimrilik, açgözlülük, kibir ve benzeri vasıflar örnek olarak zik­redilebilir
Allah'ın haram kıldığı herhangi bir şeyi arzulayan kişi tundan ötürü gü­naha girmez Ama onu yapmaya azmeder ve iradesini ortaya koyarsa güna­ha girer Bizzat yapmakla da günaha girer
insan fıtratının kerih gördüğü, kalbinin nefret ettiği hayır ve şer olan şey­lerden ötürü günah söz konusu değildir Günah, kötü bir şeyi yapmak veya bir iyiliği terk etmektedir Zina, gösteriş, içki, rakipleri yenme, düşmanlara zarar verme vb şeyleri kişinin arzu etmesi günah değildir Çünkü bu mükel­lefin gücü dışındadır, mükellefin bundan kurtulması mümkün değildir
, Sevilen bir şeyi kendi yeri dışında kullanan kimse hata etmiştir Tabiatı, kişiyi emredilen şeyleri terke ve nehyedilen şeyleri yapmaya yönlendirdiği zaman, onunla mücadele edip tam tersini yapmak gerekir Muvaffak olan, bu konuda kendisine yardım edilen kişidir Allah (cc) kimi cennetliklerden kılmışsa ona itaat etmeyi ve imanı sevdirmiş, onu inkar, günah ve itaatsizlik­ten nefret ettirmiştir
BiUniz ki, Resuluilah'ın edebi gibi edeb, onun ahlakı gibi ahlak kimsede yoktur Allah (cc) kimin için hayır murad etmişse onu Resuluilah'ın ahlakı­nı araştırmaya ve ona tabi olmaya muvaffak kılmıştır ki hakkında takdir edildiği ölçüde onun ahlakıyla ahlaklansm ve böylece hakkında murad edi­len hayra kavuşsun Bir şey yapmaya yeltenip de hata etmeyen yoktur Kü­çük büyük az çok her konuda onun sünnetine tabi olup yaşantısını kendine örnek alan, onun yolundan giden, kalbini onun sevgisiyle dolduran kimseye ne mutlu! "Resulüm, de ki; eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah sizi sevsin", "Eğer ona itaat ederseniz doğru yolu bulmuş olursunuz", "Kim Allah ve Resulüne itaat ederse büyük bir kurtuluşa ermiş olur" Al­lah (cc) böyle buyururken Resulüne itaat eden nasıl kurtuluşa ermesin: "Ve sen elbette yücebir ahlak üzeresin" Onun yüce olmakla methedilen ahla­kı, Kur'an'a tabi olmaktır Kur'an'da da onun getirdiği kitap ve sünnete uy­ma emredilmiştir
Burada gelebilecek bazı sorular ve cevapları şöyledir:
Soru: Yönetici olarak meşhur olan birçok kimse dinin bazı emirle­rini çiğnemektedir Bu durum onların velayetlerini geçersiz kılar mı?
Cevap: Şayet dinî bir emri terk etmesi yine dinî bir özürden ötürüyse bunda bir sakınca yoktur Fakat dinî bir özür olmaksızın terk ederse, terk et­tiği şey mendup ise velayetini geçersiz kılmaz Terk ettiği şey haramsa bakı­lır; büyük bir günah ise o günahı işlediği anda velayeti sona erer Küçük bir günah olması durumu için birçok görüş ortaya konmuştur ki bunların ço­ğunda hata edilmiştir
a- Bir kısmı küçük günah işleyen yöneticinin velayetinin sona ereceğini belirtmiştir Bunlar cahil kimselerdir, zira küçük günahlardan sakın­mış olmak nebiler hakkında bile şart değildir ki, yöneticiler hakkında şart olsun
b- Bir kısmına göre yöneticinin küçük günah işlediği bilinince velayetine son verilir ve bundan dolayı yerilir Hatta terk edilip yalmz bırakılır, nefret edilip sevilmez ve insanların ona uymasına engel olunur
c- Bir kısmını hüsnü zannı, Allah'ın haram kıldığı ilgili küçük günahın yöneticiye has olmak üzere mubah olduğu kanaatine götürmüştür Al­lah'ın başkalarına helal kılmadığını yöneticilere helal kıldığını zannet­mişlerdir Bu görüş çok büyük bir hatadır ve bu konudaki görüşlerin en kötüsüdür Zira Allah (cc) haram, helal, mendup, vacip gibi hü­kümlerde kimseyi istisna etmemiştir İstisna ancak özel ya da genel bir Özür sebebiyle olur
d- Bir diğer yanlış görüş yöneticinin yapmış olması hasebiyle ilgili davra­nışın Allah'a yaklaştıran bir amel olduğudur
e- Bu konudaki en doğru görüş, velayetlerinin devam edeceği, ancak işledikleri küçük günah ve Allah'ın emrine muhalefet etmiş olmaları ha­sebiyle günaha girecekleridir Nitekim Adem ve Davud (as) ve diğer peygamberler Allah'a itaatsizlik etmişler ama hiçbirinin velayetleri bu günahtan ötürü sona ermemiştir
Yöneticiler hakkında konuştuğumuz bu küçük günahlar şayet devlet baş­kanı veya hakimden sadır olursa bunların küçük günahtan ötürü kınanma­ları caiz değildir Bilakis hata olduğu söylenir ve üstü örtülür Çünkü onlar hatalarının üstü örtülmeye en layık kimselerdir

Alıntı Yaparak Cevapla