08-02-2012
|
#2
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Tebliğin Hakk'a Ve Halka Bakan Yönleri
Evet, İslâm'ın da, her sistem gibi, hayatın bütün sahalarına ait getirmiş olduğu prensipleri vardır Ticarette, ailede, sosyal münasebetlerde vs Meselâ aile; İslâm'a göre ailede nikah şarttır Nesil, nikah yoluyla çoğalmalıdır İslâm'ın yaşandığı ortamda zina ve fuhşun yeri yoktur Çünkü zina ve fuhuş, cemiyeti tahrip eden en korkunç hastalıklardandır İslâm ise, cemiyet hayatını tahribe yönelik her türlü eylemin karşısındadır
Aile içinde, ana-baba ve çocukların birbirlerine karşı tutum-davranış ve mes’uliyetleri de, İslâmî prensiplerle zabt u rabt altına alınmıştır Aile ve yuvanın korunması hususunda İslâm çok hassastır Dolayısıyla yuva mefhumunu yıkmaya yönelik her zihniyet ve anlayış, İslâm'ı karşısında bulur Zaten neslin heder olmaması için de bu birlik şarttır
Burada da görüldüğü gibi mü'min; bir taraftan, İslâm'ın emrettiği hususları hem kendi hayatında hem de diğer fertler arasında pratiğe dökmeye gayret ederken, diğer taraftan da İslâm'ın men'ettiği ve yasakladığı hususları şahsî yaşamından ve cemiyet hayatından uzaklaştırma durumundadır ki; bu da iyiliği emredip kötülükten menetme yollarından biridir
Netice itibarıyla; bütün bu değişik yollarla mü'min, kendine düşen vazifeleri yerine getirdiği zaman, kendini de içinde yaşadığı cemiyeti de faziletlerle donatacaktır ki işte o zaman faziletli milletten söz edilebilecektir Kâmil insan mânâsına faziletli insan bu insanlardan meydana gelmiş cemiyet bir merhale daha ötede, bu cemiyetlerin örgülediği bir dünya işte mü'minin bir dantelâ gibi işlediği ve cihanın da beklediği dünya bu dünyadır Böyle bir dünyanın kurulması da, yine "emr-i bi'l-maruf, nehy-i ani’l-münker"in işlettirilmesine bağlıdır
İstediğimiz, arzu ettiğimiz böyle bir dünyada fertler, sürekli birbirlerine faydalı olmaya çalışır; milletler, kendi lehine hem dünyayı, hem de âhireti cennet hâline getirmek için uğraşır Bu dünyada her zaman bir yarış söz konusudur; faziletler yarışı Faziletler yarışının yapıldığı bir cemiyet ve dünyada, "ben" değil, "biz" anlayışı hakimdir "Ben susuzluktan öldükten sonra, isterse dünyaya bir damla yağmur yağmasın" şeklindeki salak ve bencil düşünce, bir daha dirilmemek üzere öldürülüp gömülecek; yerine "susuzluktan birisi ölecekse şayet, ilk ölen ben olmalıyım" düşüncesi filizlenip neşv ü nemâ bulacak ve her tarafta mürüvvet dalgalanıp duracaktır "Herkes mutlu olsun, sırası gelirse ben de olurum; fakat muhakkak herkesten sonra " anlayışı, cemiyeti ve insanları birbirine raptedip bağlayacak; her tarafta dostluk duygusu yaşanacak, düşmanlık ve kavga unutulacaktır
Esasen bu söylenenler, bizim ruh yapımızı meydana getiren mukaddeslerden mukaddes düşünce sistemimizde zaten var İnsanlar o sistemi anladıkları ve onu ruhlarına işleyip yaşadıkları ölçüde bu fazilet dünyası birdenbire zuhur edecektir Şu kadar var ki, bu neticeyi bütün dünyanın bilmesi, öğrenmesi, hatta pratikte görmesi şarttır Bu da yine "emr-i bi'l-maruf, nehy-i ani'l-münker"le olacaktır
Bugün hem fert, hem aile, hem de cemiyet planında böyle bir vazife, kendisine uzanacak o mübarek elleri bekliyor
|
|
|