Prof. Dr. Sinsi
|
Îman Ve Nifak Bağlaminda Tebliğ
ÎMAN ve NİFAK BAĞLAMINDA TEBLİĞ
Mü'min, hak ve hakikat adına içinde yaşadığı topluluğa, en yakın çevre ve daireden başlayarak fazilet dersi veren insandır Bu onun mü'min olmasının zarurî bir neticesidir Bir bakıma, Müslümanların onun elinden ve dilinden emin olmaları bu neticeyi doğurur Diğer taraftan bütün Müslümanlar, hadîsin ifadesiyle bir organizma bütünü gibidirler 32 Organizmayı meydana getiren uzuvlardan birinde bir arıza meydana geldiğinde, bütün vücutta bir inilti ve ızdırap duyulur Aynı zamanda uzuvların teker teker arızasız ve kusursuz oluşu, bütün bir vücudun da arızasız ve kusursuz oluşunu netice verir Öyle ise mü'minlerin birbirlerinin dertleriyle dertli ve lezzetleriyle mütelezziz olmalarından daha tabiî ne olabilir ki! Evet onlar, bir vücudun uzuvları gibidirler Hele bu elem veya lezzet ebedî âlemi ilgilendiriyorsa, mü'min nasıl olur da kardeşinin cennete veya cehenneme gitmesine karşı bigâne kalabilir? Onun içindir ki mü'minin, bir başka mü'mine karşı bu kudsî vazifeyi, yani "emr-i bi'l-maruf nehy-i ani'l-münker” vazifesini yapması onun mü'min olmasının ayrılmaz lâzımıdır İşte bu mânâya işaret içindir ki Kur’ân-ı Kerim'de şöyle buyurulmaktadır:
"Mü'min erkekler ve mü'min kadınlar, birbirlerinin velileridirler İyiyi emreder, kötülükten alıkorlar Namaz kılar zekat verir, Allah'a ve peygamberine itaat ederler İşte Allah bunlara rahmet edecektir Allah şüphesiz güçlüdür, hakimdir" (Tevbe, 9/71)
Evet ister erkek, ister kadın bütün mü'minler birbirlerinin dostudur Bu dostluğun muktezası da, Allah (c c)'ın hoşgördüğü marufları emredip çirkin gördüğü münkerattân da birbirlerini sakındırmalarıdır Zaten dost dosta başka türlü de davranamaz
Ancak mü'min bunları yaparken kendini de unutmaz İslâm'ı önce kendi içine sindirir, onu tabiatının bir yanı hâline getirir; namazını dosdoğru kılar, zekatını tastamam verir ve her meselede Allah (c c) ve Resûlü (s a s)'ne itaat eder Cemiyet içinde herkes böyle olunca da zaten cemiyet kendiliğinden nizam ve intizama girmiş olur O cemiyeti ve cemiyeti meydana getiren fertleri, rahmet bütün enginliği ile kuşatır ve onun çevresinde Rahmanî bir atmosfer hasıl olur
Bu ulvî mazhariyetin tam karşısında da muhlis mü'min-lerin tam mukabili olan münafıkları Kur’ân şöyle resmeder:
"Münafık erkek ve münafık kadınlar da birbirlerindendir Kötülüğü emreder, iyiliğe engel olurlar ve cimrilikte bulunurlar Onlar Allah'ı unuttular (bu yüzden) Allah da onlara unutma muamelesinde bulundu Doğrusu münafıklar, fasıkların tâ kendileridir" (Tevbe, 9/67)
Görüldüğü gibi, âyet münafıklar için "dost" tabirini kullanmıyor ve sadece birbirlerinden olduklarını haber veriyor Çünkü münafıklar arasında hiç kimseye karşı dostluk söz konusu değildir Onları birbirine bağlayan tek bağ menfaattir Menfaatlerine zerre kadar zarar gelecek olsa, hemen aynı gruplar arasında kıyasıya vuruşma başlar Onun için âyet, gayet veciz ve mucizevî bir ifade ile onların ruh hâletlerini ele verir ve "bazısı, bazısından" der Yani onların hepsi de aynı habislerdir
Onların bir diğer ortak vasıfları ise, "onlar münkerâtı emrederler " Yaptıkları müstehcen neşriyatla, ele geçirdikleri sinema ve televizyon aracılığı ile gençleri manyetize edercesine sürekli kötülük telkininde bulunurlar; insanlar da âdeta onların emirlerine boyun eğerler Zira propaganda vasıtaları, insanları tesir altına alacak kadar güçlü ve kuvvetlidir Başı dönmüş ve bakışı bulanmış güruh ve yığınlar, münafıkların asla vazgeçmeyecekleri piyonları ve sömürü vasıtalarıdırlar Sömürü güçlerini ayakta tutabilmek için vermeyecekleri taviz ve insanlığa karşı yapmayacakları hiçbir mel'anet yoktur Çünkü onlar münafıklardır ve dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar, bu ayırıcı vasıflarıyla derhal tanınırlar Zira onlar sürekli kötülüğü emreder, iyilikten de insanları alıkorlar
Evet, onların ortak vasıflarının ikincisi, "marufu engeller, iyiliğe mani olurlar " Cemiyeti psikolojik bir baskı altına alarak, faziletli yaşamak isteyen herkesi "gerici"likle yaftalarlar Namaz kılan, oruç tutan, onların nezdinde mürteci; kadınların onlardan farklı olan giysileri ve başlarına taktıkları, onlara göre en korkunç irtica alâmeti ve bir uğursuzluk emâresidir Millet sevgisinden mi bahsettiniz; artık siz onlara göre birer faşistsiniz
Evet, bütün güzel şeyler onların yanında münkerdir Âdeta milletin maruf kabul ettiği her şeye karşı onların alerjisi vardır; vardır çünkü bu, nifakın bir muktezasıdır ve nifak iç-dış bütünlüğüne eremeyen insanların düştüğü derekedir Kur’ân'ın ifadesiyle onlar cehennemin en dibine namzet zavallılardır " ; hayır, hayır onlar hayvan değil, hayvandan da aşağıdırlar" (A'raf, 7/179) tam onları çerçeveleyen bir resimdir
Bu itablarla mü'minler, sorumluluklarını yerine getirerek kendilerini bu duruma düşmekten korumalıdır Korumak için de sürekli birbirlerine iyiliği emredip ona teşvikte bulunmalı kötülüklerden de birbirlerini sakındırıp onlardan vazgeçirmeye çalışmalıdırlar Kendi hayatları adına nifaka düşmekten tir tir titredikleri gibi, dostlarının da böyle bir akıbete dûçâr olmasından titremeli ve hem kendilerini hem de içinde yaşadıkları cemiyeti uyanık ve müteyakkız tutmalıdırlar Evet işte bunlar yukarıda da işaret ettiğimiz gibi onların mü'min olmalarının ayrılmaz bir vasfıdır
Zaten, huzurlu bir toplum olabilmek için, münkerin en küçüğünün dahi yaşamasına fırsat verilmemelidir Aksine, önce küçük görünen bir münker, kısa zamanda öyle yayılır ve öyle sâri bir illet hâline gelir ki, bazen bütün bir cemiyeti, bütün bir milleti, hatta topyekûn insanlığı tehdid eden, mahv u perişan olmalarına sebebiyet veren bir vebâ hâlini alabilir İçtimaî bozukluklar hep küçük görünen münkerâtın yaygınlaşmasından meydana gelmiştir Tarihe bu zaviyeden baktığımızda, tekerrürü aynı akıbeti doğuracak nice içtimaî tefessühler görmemiz mümkündür Zikredeceğimiz şu hadîs, bu tür kokuşmaların tarihî tahlili açısından çok mühimdir
|