Prof. Dr. Sinsi
|
Takvanın Boyutları
4-Murakabe ve Takva:
Kur'an, fizyolojik bir ürpertinin yanında, olayların hikmetini sezmekten kaynaklanan endişenin vereceği dehşetten, inanç ve bilinçle oluşan kaygılanma durumundan söz eder Peygamberler, doğal olaylardan korkmayı din edinen toplumlara, onların fizyolojik korkularını dağıtan mucizelerle gelmişlerdi Hissî mucizeler dönemi, doğal olaylardan korkmanın azaldığı Hz Muhammed (s a v)'in çağında son bulmuştur Çünkü mucizelerin hikmeti, hissî korku yerine bilme korkusunu, daha doğrusu ilâhî kaygı ve korkuyu öğretmektir Yani Kur'an, duygusal korku yerine bilme korkusunu getiriyor
Gökler ve yer Allah'ın mülküdür O, bu mülkünün Melik'idir Mülkünde yaşayan bütün canlılara her türlü iyiliği ve ihsanı yapmaktadır Sayılamayacak kadar çok nimet vermekte, rızıklarını yaratmaktadır
Kişi, kendisine iyilik yapan amirinin ikram ve ihsanlarına gereği gibi karşılık verememekten kaygılanır Kulun bir ilâhtan korkması da böyledir Bir ilâhî otoriteye inanan kul, O'na ihanet etmekten ve O'nun tarafından cezalandırılmaktan, bu nedenle de ondan gelen nimetleri kaybetmekten korkar
Kur'an, otorite karşısında kötü bir sonuçla, ya da iyi birşeyi kaybetmekle karşılaşan kimsenin bilgisizlik, şüphe ve acizliğinden kaynaklanan ruh hâlini 'havf, 'rehbet', 'şefkat' ve 'feza" kelimeleriyle anlatıyor
Allah'ın makamından korkmak, O'nun makamına karşı sorumluluk hissi taşımak, O'nun emirlerine aykırı hareket etmekten sakınmak, O'nun öldükten sonra kendisini hesaba çekeceğine inanıp o günden ve o günün kötü sonuçlarından korkmak, şüphesiz ki takvanın gereğidir
Allah (cc) şöyle buyuruyor:
"İman edenler ve salih amellerde bulunanlar için korkup sakındıkları (ittika ettikleri), iman ettikleri ve salih amelde bulundukları, sonra korkup sakındıkları ve iman ettikleri ve sonra (yine) korkup sakındıkları ve iyilikte bulundukları takdirde (yasaklanmadan önce) yedikleri dolayısıyla bir sorumluluk yoktur Allah, iyilik yapanları sever "
Müslümanlar, iman ettikten sonra salih amel işlerler, günah işledikleri zaman da hemen 'takva' ile kendilerini denetleyerek Allah'a tevbe ederler Burada üç defa tekrarlanan şey, İslâm'da dinî hayatın üzerine oturduğu sorumluluk bilinci, yani 'takva'dır Bu bir anlamda 'denetim korkusu'dur
Allah'ı tanıma, sıfatlarını idrak etme, tecellilerini farketme ve O'nun fiillerinin nasıl işlediğini anlama soyut bir iştir Soyut bilgilenme ise derin bir tefekkürü ve denetim hissini gerekli kılar Yaratıcının üstün sıfatları olduğunu bilen kimse, ruhî boyutta bir saygı ve korkuyla dolar İlâhî kudreti fark edemeyenlerin kalbinde böyle derin duygular bulunmaz
Yüce bir makam tarafından denetlenme duygusu, dünyanın gaflete sürükleyen cazibesine karşı zühd, günahlardan tevbe, ilâhî muhabbet ve ünsiyet telkin eder, dinî gayreti artırır
Kur'an'da bu duygu, 'takva' ve 'haşyet' kelimeleriyle anlatılıyor
Burada korkulup sakınılması gereken bizzat Allah'ın kendisi ve O'nun Rabliğidir Allah'a karşı sorumluluk bilinci taşıyanlar, kendilerini denetleme, hareketlerini murakabe etme anlayışına sahip olurlar
Her yerde ilâhî tecellileri düşünen, kendisini sürekli Yüce Yaratıcı'nın huzurunda ve denetimi altında bilen, kendisine o Yaratıcı'mn âyetleri okununca derisi ürperen, gizlide ve açıkta günah işlemekten çekinen kimse, 'fikrî korku' taşıyor demektir
Takva bilinci, kulun Allah karşısında dikkatli olmasını sağlar Kişiye O'nun karşısında günah işlemekten utanma ve O'na itaat etmeye çaba gösterme şuurunu kazandırır
Kur'an şöyle diyor:
"Siz, her nerede iseniz, O, sizinle beraberdir Allah, yapmakta olduklarınızı görendir "
O kullarını gözetir, onların amellerine şahit olur Nerede olurlarsa olsunlar, -ister karada, ister denizde, ister gecede, ister gündüzde, ister evde, isterse çölde- O'nun için hepsi birdir Her şey O'nun görmesi ve işitmesi altındadır Sözünüzü işitir, mekânınızı görür, açığınızı ve gizlinizi bilir
Allah (cc) göğüslerin gizlemekte olduğu şeyleri de bilir, açığa vurulan şeyleri de O, sinelerin özünde saklı durandan haberdardır
İnsanı yaratan Allah (cc), ona nefislerinin ne gibi vesvese verdiğinden haberdardır Çünkü O, insana şahdamarından daha yakındır
Bu duygu ve bilinçle hareket eden mü'min, yanlış yapmamaya çalışır Rabbinin murakabesi (gözetimi) altında olduğunun şuurunda olan bir Müslüman, O'nun huzurunda kendisini utandıracak hataları yapmaktan çekinir Kendini kontrol eder Onu, mahkemelerin vereceği cezadan, halkın ayıplamasından, polisin korkusundan önce, bu anlayış frenler Bu bilinç, onu gizlide ve açıkta günah işlemekten, başkalarına zarar vermekten, insanların haklarına tecavüz etmekten sakındırır
Bu şuuru taşımayan insanlar, polisin ve hapishane korkusunun olmadığı zamanlarda istediklerini yaparlar Onları kötülük yapmaktan hangi sorumluluk duygusu, hangi korku, hangi iyilik düşüncesi alıkoyabilir?
Takva bilinci, kişinin içindeki en zengin, en koruyucu, en etkili murakabe duygusudur
|