Prof. Dr. Sinsi
|
İlahi Armağan -62- Meclis
Ey içi bozuklar, sizin bunlardan haberiniz var mı? İçi bozuk münafık, bunlardan bir harf dinlemek istemez Asıl kıyamet onun üzerine kopacak; çünkü o gerçeği dinlemek istemez oldu
Sözlerim bir gerçektir, ben de Hak yolundayım Sözlerim Allah tarafındandır Boş yere kelâm etmem; dini emirlerin gereğini söylerim Lâkin senin anlayışındaki sakatlık bir afettir
Yazık sana, öğrendin ama iş tutmadın Bildiğinle amel etmeyince ne faydası var? Gençlik çağında erenlere koşmadın; ihtiyarlık hâlinde onlara nasıl hizmet edeceksin?
Her iman sahibinin ölüm anında keşfi açılır, cennetteki yerini görür Huriler, vildanlar ona gösterilir Cennetin kokusunu alır Bu hâller olunca ölüm ve sıkıntıları hafifler Hak, Âsiye Sultan’a yaptığını ona da yapar Hakk'a vasıl olanların çoğu, ölümden hayli zaman önce bu hâli sezer Bunlar, Hakk'a yakın, Hak tarafından seçilmiş bazı fertlerdir
Yazık oluyor sana, hiç bir işe yaramayan yersiz hezeyanları bırak Verilen ilâhî hükmü, hiç kimse reddedemez Onu hedefinden uzaklaştırmaya kimsenin gücü yetmez Teslim ol, rahatı bul İşte gece ve işte gündüz  Bunların reddi senin için nasıl imkân dâhilinde olabilir? Gece gelince herkes kabul eder; sen ister beğen, ister beğenme Gündüz de aynı şekilde Senin inadına her ikisi de gelir İlâhî kaza ve kader de aynı hükmü taşır; lehine ve aleyhine olan her şey gelmeye devam eder Fakirlik karanlığı üzerine çökünce teslim ol, zenginlik gününü bekle Hastalık gecesi basınca ona da teslim ol, şifa sabahını bekle Sevmediğin şeylerin karanlığı basınca sabırla kal; sevilen şeyleri getiren aydınlığı bekle
Hastalık, darlık, fakirlik ve şeref kıran gecelerde rahat gönülle bekle Hakk'ın ezelde vermiş olduğu ahkâmı redde kalkma O'nun kaderine karşı koyma; sonra helak olur, yıkılırsın İmanın yok olur Kalbin kararır, sırrın ölür
Hak, peygamberlerine indirdiği bazı kitaplarında, şöyle buyurur: “Ben öyle Allah'ım ki, benden gayri ilâh yoktur Bir kimse hükmüme teslim olur verdiğim belaya sabreder, nimetlerim için şükür yolunu tutarsa, onu katımda doğrulardan yazarım Aksine bir kimse hükmüme boyun eğmez, nimetlerim için şükür yolunu tutmazsa benden başka ilâh arasın ”
Kazaya boyun eğmez, belaya sabırla karşı koymaz, nimetlere şükür yolunu tutmazsan sana Rab yoktur Başka Rab ara; ama O'ndan başkası da yok
Hâl böyle olunca dilersen O'nun hükmüne boyun eğ, dilersen kadere, hayra, şerre, acıya, tatlıya dayan Hoş, istemesen de olan olacak
Sana gelecek bir şey, saklanmanla seni kaybetmez Sana gelmesi imkânı olmayan, aramakla ve çalışmakla bulunmaz
İmanın tam olduğu zaman velayet kapısına adım atmış olursun O kez, Hakk’ın tam kulluğunu bulanlardan olursun Veli kulun en büyük işareti, bütün hâlinde Yaratan’ına uymaktır Bütün hâli Hakk'a muvafık olur Niçin ve nasıl gibi sözlere dalmadan emirleri yerine getirir ve yasaklardan kaçar Şüphesiz, bu hâlde, o kulun Hak'la sohbeti devam eder Hakk’ın sohbeti olan yakınlık, ne sağ, ne sol, ne de arkada olur; önde ve aranan yerde bulunur ki, bu da yeter Orada sine olur, sırt olmaz Yakınlık olur, uzaklık olmaz Safa olur, keder olmaz Hayır olur, şer olmaz
Senin ümidin yaratılmışlarda! Onlardan korkman var ya, işte bu, Rabb’ine şirk olur Onlar bir şey verince övmen vermeyince susman var ya, işte bu da Rabb’ine karşı şirk olur
Yazık sana, yaptığın hatalı işlerin hangisi seni erenlere katabilir? Sende hayır yok Tevhid hâlin yok Kâinatta bulunan her şey Hak'tan alınır ve O'nda bulunur Hakk'ın katında bulunan eşya için halka gidilmez
Hak yola dönüş tadından almak, O'nun kapısına doğru hayli yol kat etmeden elde edilmez İlk başta bazı sebeplere takılmak, sonra da onları bırakıp sahibine koşmak icap eder Yola ilk giren, sebeplere yapışmalıdır Düşün ki, bir kuş yavrusu uçabilmek için ana ve babasının yardımını ister Büyüyüp uçunca onlardan bir talepte bulunmaz Kanatları kuvvet bulur, rızkını yalnız başına temin eder
Acaba sizden biriniz, halkı, sebepleri, gücünü, kuvvetini bir yana atarak Hakk'a tevekkül ederek bir lokma yedi mi?
Yazıklar olsun sizlere Sizde mevcut olmayan şeyin varlığını nasıl iddia edebilirsiniz? Gücüne, kuvvetine ve halka dayandıktan sonra iman, ikan, tevhid ve islâm iddiasını nasıl yaparsın? Aklını başına al; bu iş, kuru iddia ile elde edilmez
Sana acırım, şu yüce makama çıkar, halka öğütler verirsin Sonra da acayip bir şekilde gülmeye başlarsın Halkı güldürmek için hikâyeler anlatırsın Hâl böyle olunca, ne sen felah bulursun, ne de onlar iflah olur
Vaiz, edepli bir muallim, dinleyicileri ise öğrenmeye muhtaç çocuklar gibidir Onlara bir şey öğretebilmek için ciddi olmak ve işi çığırından çıkarmamak icap eder Bu usulün dışında terbiye, pek az kimselere nasip olmuştur O da ilâhî bir himmete ermiş sayılır
Sizden çoğu İslâmiyet’i dış manası ile anlar Âdeta küffar güruhunun dediği gibi: “Hayat yalnız dünya hayatıdır; ölür, diriliriz Bizim hâlimiz zamana bağlıdır, bizi helak eden odur ” (el-Câsiye, 45/24)
Küfür ehlinin bu sözünü Hak Teâlâ bize haber verir Sizin çoğunuz içinden öyle söyler, ama yaptığı bazı işlerle dıştan örtmeye çalışır Onların yanımda sinek kanadı kadar kıymeti yoktur Onların her hâli, yarın Hak katında açığa çıkacak Onların iyiyi, kötüyü ayırt edecek kadar akılları da yok
|