Prof. Dr. Sinsi
|
İlahi Armağan -62- Meclis
Hak, Yusuf Peygamber’in hikâyesini anlatırken onun ağzından şöyle buyurdu: “Biz, metaımızı kimde bulursak onu alırız; bankasına dokunmaktan Allah'a sığınırız ” (Yûsuf, 12/79)
Yani, Hak Teâlâ, imanı, tevhidi velayet sırrını kimde bulursa onu katına kabul eder
Kalp, Allah için iyiliğini bulursa Hak Teâlâ onu sebeplere ve halka bırakmaz Sebeplere dayanarak alış veriş yaptırmaz Her yaramazdan alır, halis kılar Düşük hâllerini ayağa kaldırır; rahmet kapısına oturtur, lütuf köşesinde uyutur
Yazık sana, İslâm gömleğin yırtık, iman elbisen pis, sen üryan, kalbin cahil, sırrın kederle dolu Gönlün İslâmiyet’e açık değil İç âlemin harap, dışın mamur Bütün defter sahifelerin günah karası ile dolu Sevdiğin, dünya yolu  Kabir kapısı açık, âhiret sana doğru En kısa zamanda işlerini düzeltmeye bak Gittiğin yeri gör Bilemezsin, çok kere ölüm şu anda ve şu günde gelebilir Ümit beslediğin cümle eşya ile aranı açar O zaman dünyadan ümit ettiğini bulamazsın Arzularına nail olamazsın Âhiret işlerinden unuttuğun her şey önüne çıkar
Allah'ın Zât’ından gayri şeylerle meşgul olmak bir heves sayılır O'ndan başkasından korkmak ve O'ndan gayriye bel bağlamak, boş heves demektir Allah'tan başka kimse bize zarar getirmeye, iyilik yapmaya kadir değildir O her şeye bir sebep halk etti Bütün hükümler sebeplere dayanarak gelir Bir kimsenin bize iyiliği dokunuyorsa, Hak Teâlâ o iyilik için o şahsı sebep kılmıştır Zarar da aynı…
Sen hükmü gözet İşlerini hükümle yürütmeye koyulduğun dem, hazan yaprağı gibi sebepler seni bırakıp gider Hükümle amel ettiğin an sebep kalkar, ona yarayan zuhur eder Kabuk ortadan kaybolur, öz kalır Öz, sebeplere sahip olanı bulmak ve ona bağlanmaktır Asıl gaye, bir ağaçtan maksut meyvedir ki, o da budur
Vahdet hâlini bulan zat, daima hâl değiştirir Her an, bir ileriye geçer Su kabını bırakır, sakiye koşar Saki ile de yetinmez, ırmağa ve oradan da denize koşar Sanatı bırakır, onu yapana koşar Parçayı atar, köke koşar Çocuğa bakmaz, pederini bulur Kulu bırakır, efendisine gider Güçsüzü bir yana atar, güçlünün yolunu tutar Fakr hâlini iter, Hak varlığı ile zengin olmaya can atar Zayıflık istemez Hakk'ın gücü ile kuvvet bulmaya koyulur Azını terk eder, çokta kaybolmaya gözünü diker
Bana karşı yükselmeyin, çoğunuz kalbinde iman taşımaz Sizden birinizin nefsine ait bir dileği varsa, onu sükûtla, edeple gemlesin Takva zırhı ile onu çevirsin Nefsin iyiliğe varmasına, Rabb’ine vasıl olmasına bu hâl sebep olur
Hakk'a vusul, iki yoldan mütalâa edilir Biri, avama karşı, öbürü de seçme kullara göre olur
Avam halk ölümden sonra Hakk'a vasıl olur Seçme kullar ise, bu âlemde kalben Hakk'a vasıl olurlar Bunlar pek az olup vasıfları daima nefisle cihad etmek ve manen halk âlemini bir yana atıp oturmak olur Halkın zararını görmezler Bu hâlleri devam ettikçe Hakk'a vasıl olmuş olurlar Avam halkın ölüm sonunda ereceğine, bunlar ölmeden evvel ererler
Bu hâl, bir kimsede tam şeklini bulunca onda bir inkişaf olur Konuşmaya ve zahirdeki ehli ile ilgilenmeye başlar Bu hâle eren zat der ki: “Cümle ehlinizi bana getirin ” (Yûsuf, 12/93)
Bunu Yusuf (a s) Peygamber söylemişti O kuyudan kurtuldu Zindandan çıktı, zenginliği ve mülkü buldu, sıkıntısı gitti, genişliğe erdi Çeşitli darlıklara katlandı ve her varlığı eline aldı Kardeşlerine dedi ki: “Artık, ehlinizi cümleten bana getirin ” (Yûsuf, 12/93)
Bundan önce suspustu Kuyudan ve zindandan çıkınca, açıklık geldi, konuştu İnkişaf oldu
|