08-02-2012
|
#10
|
Prof. Dr. Sinsi
|
İlahi Armağan -62- Meclis
Ey cemaat! Her şeyi, Yaratan'dan talep ediniz Allah yolcuları Hak yakınlığı için ruhlarını dahi harcadılar Aradıklarını bulunca buldukları varlık sahibi verdiklerini fazlası ile ödedi Bir kimse, yaptığı işi bilirse harcadığı şey fazlası ile eline girer
Şöyle bir hikâye anlatılır:
Zatın biri köle pazarına uğradı Orada güzel bir cariye gördü; kalbi ona bağlandı Bir türlü bırakıp gidemedi Altında yüz altın değerinde bir atı vardı Elbisesi de güzeldi Kılıfı altın işlemeli bir de kılıcı vardı Bir de kara kölesi bulunuyordu Bu ihtişamı ile cariyenin sahibine yanaştı ve kıymetini sordu Cariye sahibi, o zata baktı ve şöyle dedi:
“Şüphesiz sen cariyemi sevdin; gerektir ki, seven, sevdiği uğruna sahip olduğu cümle varlığı harcasın Şu anda neyin varsa bana bırakırsın ve bunu alıp gidersin ”
O zat atından indi Neyi varsa çıkardı Elbisesini attı, muvakkat bir gömlek kiraladı; neyi varsa cariye sahibine verdi ve cariyeyi alıp gitti Evine vardığı zaman, başıkabak, ayağı çıplaktı Ama cariye onundu
Bu zat yaptığını bildi ve verdiğinin üstünde bir hakka sahip oldu Sevgisinde sadık olan, sevgilisi dışında hiçbir şeyle olamaz
Sizden biri, Hak Teâlâ’nın cennette olan nimetlerini haber veren, “Orada nefislerin özlediği ve gözlerin zevk aldığı şeyler var ” (ez-Zuhruf, 43/71) âyet-i kerimesini işitse ve “Oranın pahası ne ola?” diye sorsa şu cevabı veririz: Hak Teâlâ şöyle ferman buyurdu:
“Allah, mü’minlerden, cennet karşılığı nefislerini ve mallarını satın aldı ”(et-Tevbe, 9/111)
Nefsini, malını Hakk'a teslim et, her şey senin olur Bir kimse bana dese: “Hakk'ın veçhini dileyenlerden olmak istiyorum Kalbime Hak yakınlığı kapısının şafağı çıkıyor Hakk'ı sevenleri ve Hak kapısından içeri girenleri, onun dışında kalanları görüyorum O kapıdan alınmış olanların üzerinde şah libası var; buna ermenin pahası ne ola ki?” Ona şöyle deriz:
“Cümle varını harca Şehvetini ve lezzetini bırak Kendinden geç, O'nda fena bul Cenneti ve içindekileri unut, vazgeç Nefsi, hevâî işleri, dünya ve âhiret tatlarını bırak Cümle maddiyatı geç, bu gibi işlerin tümünü arkaya at Sonra da oraya gir Bunları yaptıktan sonra, gözlerin görmediğini, kulakların işitmediğini duyacak ve göreceksin Ayrıca beşer kalbinin hatırlaması kabil olmayan işleri de öğreneceksin ”
Bu hâller bir kimsede tam ve kalp ayağı iman yolunda sabit olursa, hem dünya, hem uhrâ onun olur Her ikisi de onun eline zahmetsiz girer Onlar da bir arada kula nimet olarak ihsan edilir Bunların sonu da Hakk'a yakınlık, O'na nazar olarak tekâmül eder Dünyada Hakk'a kalben yakınlık duyar, âhirette ise görerek O'nun yakınlığına erer
* * *
Ey evlat! Allah, dedikten sonra kalanı bırak Söyle: “Beni O yarattı; hidayetim O'nun elindedir ”
Ey dünya zahidi, kalbin ki, âhiret talebi ile dünyadan çıktı Söyle: “Beni O yarattı Hidayet yolunu da gösterir ”
Ve sen ey Hakk'ı dileyen, O'na rağbet eden ve O'ndan başkasına perhiz yapan; kalbin Mevlâ talibi olarak cennetten ayrılır, yola koyulursa, söyle: “O ki; beni yarattı; hidayet de nasip eder ”
Yol zorluğunu düşünme, Hakk’ın nasip edeceği hidayeti düşün
Ey âhiret ve Mevlâ yoluna koyulan, o yola daha önce girenleri delil tut Oralarda mevcut korkulu yolları öğrenmiş kimseleri bul Onlar, büyük ve bilginin gereğini yerine getiren âlim, yaptığında tam ihlâs sahibi kimselerdir
|
|
|