Yalnız Mesajı Göster

İlahi Armağan -62- Meclis

Eski 08-02-2012   #11
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İlahi Armağan -62- Meclis




Ey evlat! Önder zatın çocuğu ol, ona uy Bütün yükünü onun Önüne dök Ve onunla yola koyul Bazen o zatın sağında, bazen so­lunda, bazen gerisinde, bazen önünde yola devam et Sakın onun gö­rüşü dışına çıkma ve muhalifi olma Böyle yaparsan, maksuduna ka­vuşursun, sağlam caddeden sapmazsın
Rabb’ini birle; her darlık açılır ve her sıkıntı zail olur
İbrahim (as) Peygamber, mancınığa kondu; ateşe atılıyordu Bu durumda bütün vasıtalar aradan kalktı O, bu sıkışık durumda, Rabb’inden gayrına iltifat etmedi Yalnız Hakk’ın Zât’ını istediği için Hak Teâlâ ateşe şu emri verdi: “İbrahim için serin ve selâm ol (el-Enbiyâ, 21/69)
Bu emir şöyle tefsir edilebilir: “Ey ateş, hâlinden ayrıl Şeklini değiştir, bir başka ol Sıcak­lığını, şerrini çek Dişlerini ört Kılıcını kınına koy Öfkeni yut Kıv­rıl, bükül ve durul; serin ol Eziyet verici olma
İşte, bu emrin verilmesi, tevhid ve ihlâs bereketi ile oldu İbra­him Peygamber’de bunlar vardı
Kul, Rabb’ini birler ve onun için ihlâs sahibi olursa Hakk'a ait olur Bazen O’nun varlığında fena bulur Ve tekvin tecellisi içine gi­rer Bazen de tekvin tecellisi kulun eline teslim edilir, istediğini yapar Esas varlıkta kendini kaybeder Bu hâl, kullar arasından bazı kimselere nasip olur Cennete giren kim olursa olsun, neye “ol” de­se olur; ama bu önemli değil En önemli iş, onu burada yapmaktır Dünyada o hâli bulanların başında İbrahim (as) Peygamber gelir; o, çocukluk anından son çağına kadar tevekkül ayağı üstünde dur­du
Tevekkül ve tevhid sahibi olunuz Yarın darlık yüzünden halk birbirinden yardım ister, komşular çağrışmaya başlar Evlat çoğa­lır, geçim darlığı kendini gösterir Cehennem zincirleri etrafınızı sa­rar Ve kardeş dediğiniz kimseler, kapıyı yüzünüze kapar İşte o za­man söylediklerimi hatırlarsınız Ama vaktinde hazırlık yapmadığı­nız için, o andaki hatırlama size fayda sağlamaz
Sözlerimi işitiniz Ben Peygamber (sav) Efendimiz’in ve onu hal­ka son peygamber olarak gönderenin vekiliyim
Allah'ım, yapmakta olduğum bu vekâlet için Senden af ve afiyet dilerim İçinde bulunduğum bu vazifede bana yardımcı ol Rasûlleri tarafına aldın, beni birinci safa geçirdin Orada durur, halkı hizaya sokarım Bu işimde Senden af ister, afiyet dilerim İnsan ve cin şey­tanlarının ve bütün mahlûkatın şerrinden beni esirge Âmin!
Ey zâhidler ve ey âbidler! İhlâs sahibi olunuz Aksi hâlde bana uyduğunuzu iddia etmeyiniz, İyi niyet sahibi olmadan, ihlâsa bürünmeden tuttuğunuz oruç, kıldığınız namaz, giydiğiniz sofi libası, ye­diğiniz derviş yemeği hoşunuza gitti Bunları yaparken iyi niyet ve ihlâs sahibi olmalısınız Sizde bu hâl olmadığı gibi nefsin hazzını, şahsî heveslerinizi yerine getirmeye çalışırsınız Size yazık oluyor, Allah yolcularının yaptığınız işler dışında işleri var; o işler, kalp işleridir
Onlar, kaderle hareket eder, hüküm gereği sohbet eder, daima hadlerini bilirler Zahirde, bâtında, gizlide, aşikârede, halk arasında ve Hâlık'a karşı edeplerini bilirler Her fazilet sahibinin fazlını yeri­ne getirirler Her hak sahibinin hakkını öderler Allah’ın Kitabı’nda­ki emri yapar, Peygamber'e (sav) karşı olan vazifelerini yerine ge­tirirler Böylece onların da haklarını öderler Onların kalbinde ilâhî ilmin de bir hakkı vardır; onun da hakkını verirler Onlar kimsenin hakkını yemezler Evlerindeki çocuklarının hakkını, nefislerinin hak­kını, kalplerinin hakkını ve halkın hakkını eda ederler Onlar, tam bir temkin içinde olur, cümle işlerini Hakk'a ısmarlarlar Uygunsuz arzularını hapseder, şüphelileri bir yana atar, mutlak olanlara ba­karlar Alınması gerekeni alır verilmesi icap edince de verirler Kalp­lerinin ve sırlarının sınırını çizer, hadlerini aştırmazlar Halka daima iyilik ederler Bu işler, mutlaka yapmakta olduğunuz uygunsuz iş­lerden daha ileridedir Bildiklerinizin ta ötesinde olan işlerdir
İman sahibi, kardeşine öğüt verir de kabul etmezse, şöyle der: “Yakında dediğimi hatırlayacaksın; yaptığım işi Allah için ya­parım
İrfan sahibi, halkın nefislerine karşı tevhid ve iman kılıcı ile cihad açar; ilâhî esrara ait bir şeyi onlarda sezerse alır, şahın kapısına iletir O, kullarını bizzat görür
İman sahibinin sevdiği işler içinde en iyisi ibadettir Ve ibadet­ler içinde en çok namazı sever O evinde oturur, ama kalbi müezzini gözetir Çünkü müezzin Hakk’ın davetçisidir Ezanı işitince kalbini sürür kaplar Camiye veya mescide uçar gibi gider Cami civarında bir dilenci ile karşılaşırsa yüzünü ekşitmez Yanında bir şeyi varsa verir, yoksa hoşça savar Çünkü Peygamber (sav) Efendimiz’in: “Dilenci, Allah'ın kullarına hediyesidir hadis-i şerifini bilir Ona bir şey verirken sevinir Çünkü öbür âlemde verdiğini, Hak ona bolca öder Bu, iman sahibi bir âbidin yapması gereken iştir İr­fan sahibi daha başkadır
O, şer'î hadleri yerine getirmeye gayret eder Bilhassa kalbine Rabb’inden gayri şeyin girmemesi için elinden gelen gayreti sarf eder Kalbine nazar ettiği zaman, Hak’tan başkasının korkusunu ve ümidini bulmaktan çok korkar Kalbini halkın ve sebeplerin kirine belemekten çekinir Halkla karşılaşmayı pek sevmez Ancak, onları birer hasta kabul ettiği için, doktor olarak kabul eder Ne dünya ha­yatını sever, ne âhiret hayatını Çünkü o, Hak yakınlığı izzetini bulmuştur Sevdiği, hoşluk bulduğu tek şey odur
Peygamber (sav) Efendimiz, bir kudsî hadisi şöyle anlatır: “Kıyamet günü Hak Teâlâ mü'min kullarına, şu hitabı yapar: Âhireti dünyanıza tercih ettiniz; bana ibadeti ise, şehvet duygularınıza tercih ettiniz, izzetime, celâlime yemin ederim ki, cenneti an­cak sizin için yarattım
Bu kelâm mü'minler içindir Bir de sevenlere hitap var, o da şu: “Dünya ve âhiret dâhil, bütün yarattıklarıma karşı büyük Zâ­t’ımı üstün tuttunuz Halkı kalbinizden attınız Sırlarınızı onlardan bo­şalttınız Bu sebeple işte size veçhim, işte size yakınlığım, siz benim gerçek kullarımsınız
Veli kulların bir kısmı, günlük ihtiyacını cennetten alıp yer, ora­da neler var görür Oranın şarabını kana kana içer Onlardan bir kısmı da, yemeyi, içmeyi bırakır Halkı azleder Onlara karşı varlı­ğına perde çeker Bunlar, İlyas ve Hızır Nebi'ye benzer Bu zatların çoğu yeryüzünde saklıdır Halkı görürler, ama halk onları göremez Çoğu veliler gizliliği tercih eder Açık gezen pek azdır
Bu makama varan sayılı miktardadır Halkın çoğu onlara irşad olmak için koşar Hak yakınlığını bulmak kastı ile koşmayı arzular­lar Onlar yüce varlıklardır Yeryüzü onlar için bitki bitirir Rahmet onlar için yağar Halkın üstündeki bela onların himmeti ile açılır
Meleklerin yemesi, içmesi, Hakk'ı tespih ve tehlildir Onlar bun­dan gıda alırlar Tespih ve tehlilden gıda alan veli kullar, sayılacak kadar az olan bazı fertlerdir
Size, bu sözleri duymaktan hiçbir fayda gelmez Sizin çoğunuz, iblisin gözdesi ve kölesidir Ne sizde bir iyilik var, ne de taptığınız ibliste Ey şeytana ibadete çekilenler, iblisin kulluğunu bırakınız, ondan ayrılınız Kalp adımlarınızla Hakk'a varınız Bulmak istediği­niz rıza yolunu göstermesini O'ndan talep ediniz İsteyiniz ki, Zât’ına sizi hadim kıla İsteyiniz ki, sizi sonsuz hazineye erdire Yorulma­yan, yılmayan yardımcı vere İsteyiniz ki, dünyayı size darılta, âhireti sevdire Bunu bulduktan sonra âhiretin de darılmasının temini­ni isteyiniz İsteyiniz ki yalnız Zât’ı için ameli nasip ede ve Zât’ını sev­dire Zât’ından başka cümle eşyadan halâs vere Sen halka ve sebeplere kölesin Eğer Hakk'a kul olsaydın, işlerini O'na bırakırdın Cümle ihtiyaçların O'nunla görülürdü
Hâliniz nedir? İşinizin yalanladığı sözü neden söylersiniz, Rabb’inizin şu kelâmını duymadınız mı? “Ey iman sahipleri, neden yapamayacağınız şeyi söylediniz Yapamayacağınız işin sözünü ettiğiniz için Hak katında cezanız arttı(es-Sâf, 61/2-3)
Yaptığınız hatalara, işinize bağlı melekler de şaşmakta Hâlleri­nizde gözüken yalan, onları şaşırttı Hele tevhid üzerinde oynadığınız yalancı oyun, onları büsbütün hayrete düşürmekte Bütün sözleri­niz aldatmaca ve ruhsatlı işlerle dolu Zenginlerin ve sultanların sö­zünü etmektesiniz Falan giydi, öbürü şöyle yedi Falan kimse evlen­di Şu zengin oldu, öbürü de fakir gibi birtakım sözler Bunlar sizi nereye götürecek? Bu sözlerin cümlesi felâket, afet, azap getirir
Tevbe ediniz Yaptığınız hataları bırakınız Rabb’inize yöneliniz ve O'nun Zât’ından gayri eşyayı bırakınız O'nu anınız ve başkasını unutunuz
Sözlerimi tutup gereğini yapmak, iman alâmetidir Sözümü bir yere alıp kaçmak ise, nifak alâmetidir
Ey hakkımda atıp tutan, buraya gel; hâlimi ve hâlini anlatayım Şeriat ahkâmına göre hepsini beyan edeyim Bir kimse şüpheli işlere dalar, sarp yola saparsa, onu atmak haktır Allah'ın adı ile onu yok etmek ve kovmak caiz olur
Benden saklı durma Kadınlaşan er gibi kaçıp gizlenme Sen hiç bir şey olamazsın Bir hevesten ibaretsin Yazık sana, yakında ferma­nın gelir, hâlini görürsün
Allah’ım, tevbemizi kabul buyur Bizi dünya ve âhirette rüsva etme Âmin!

Alıntı Yaparak Cevapla