Yalnız Mesajı Göster

İlahi Armağan -62- Meclis

Eski 08-02-2012   #18
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İlahi Armağan -62- Meclis




Ey evlat! Hakk'ın nimetlerini itiraf etmedikten sonra felah bu­lamazsın O'nun nimetleri seni tevhid denizinde boğar Daha sonra, fena hâline erersin, O'nun gayrını görmezsin
Hakkında durmadan şikâyet edilen ve daima cidal yolu aranan zat için sevgi nasıl iddia edilir? Durmadan şikâyet et, onunla nizaya tutuş, sonra da sevdiğini söyle İşte bu sevgi olamaz Bu hâlle onun yakınlığı bulunamaz Bir zat için sevgi sahih olursa verdiği karar elem getirmez Sevgiyi benliğine yerleştirirsen, onunla çekişme yo­lunu tutmaz ve töhmet yoluna girmezsin
Attığın her adımla, kabre biraz daha yaklaşmaktasın Şunu iyi bil ki, her an kabre doğru sefer etmektesin
Bazı büyükler şöyle der: “O ki, Hakk'a karşı irfan sahibidir, Hak onu halktan gelen iyi­liği görmekten, ayrıca onların reddine, kabulüne bakmaktan ve kö­tülemelerine üzülmekten beri eyler
Nefis eriyip gittiği an, ilâhî emir onun yerini doldurur Kulun gönlünden dünya hırsı kalkarsa, yerini âhiret alır Âhiret de eriyip gittikten sonra oraya Hak yakınlığı varır, kul onunla ülfete başlar ve rahata erer
Kılınan namaz, varacağın yolun yarısı sayılır Oruç kapıya ka­dar götürür Doğruluk gösterir, sadaka verirsen içeri girersin Buna göre bazı ermiş zatlar şöyle buyurur: “Yol katetmek için, sabırla, namaz kılmakla Allah'tan yardım talep ediniz
Sâlih zat, ne kadar yalnız ve ne kadar garip? Vah onun yalnızlı­ğına, vah onun garipliğine Hükümlerin esirgenmesi icap eder İlâhî emirlerin dışına çıkmak doğru olamaz O ahkâmın önemi olmasaydı, Bünyamin'in yüküne konan ölçek, usulüne göre aranmazdı Sadece onun yüküne bakılır, bulunurdu Ama öyle olmadı; hükme, emre uyu­larak arandı ve çıkarıldı
Her şeyin olmasına ilim yolu ile hükmedilmiştir Aksi hâlde bü­tün sırlarımız ve gizli işlerimiz açığa çıkar Hiçbir işin aniden mey­dana çıkmaması için ilim eteği tutulur ve işler ona göre yürütülür
Büyük insanlar, nimeti perhiz yolu ile bırakır, onu verenle olur Gelen nimetlerden kalbini koparır ki, sahibinden ayırmaya Bir Hak yolcusu, her şeyden beri durup Hak'la olursa, yakınlık hâlini bulur ve tekvin sıfatı ona teslim edilir
Sözlerimi, sizi görmeden söyler gibiyim Kelâm sarf ederken var­lığınız gözümde küçülür; hatta yok olur ve erir İşte bu hâlde, dün­yanızdan geçtim Âhireti bıraktım Sonra size bir baktım ki, elinizde ne iyilik, ne de kötülük var; ne bir şey vermeniz kabil, ne de aksi Sizin benliğinizde tam tasarrufa sahip olan zat yalnız Allah Aklınızca bir şeye zarar vermek istersiniz, ama yapamazsınız Olursa Hakk’ın izniyle olur Bunları anladım ve Allah'a döndüm
Dünyayı gördüm; fâni, geçici, yok olucu buldum Öldürücü ve aldatıcı olduğuna baktım Onunla olmaktan tiksindim; çünkü her şeyi çabuk geçmekte Ne iyiliği devamlı, ne de kötülüğü
Sonra âhiret âlemine geçtim Bir an orada durakladım İşlerine baktım; ayıpları gözüme ilişti Onun sonradan yapılış olduğunu bildim ve herkesin ortak malı gibi geldi Ve Allah’ın orada, nefsin hoşlanacağı, gözlerin sürur duyacağı şeyleri hazırladığını anladım Bunu bizzat Hak Teâlâ haber veriyordu: “Orada nefislerin hoşlanacağı, gözlerin seveceği şeyler var (ez-Zuhruf, 43/71)
Hâl böyle olduğuna göre, kalbin huzurunu veren nerede diye aramaya koyuldum Âhirete ait güzellikleri de bıraktım Onların Mevlâ’sı olan Hakk'a koştum Cennetteki nimetleri yaratana, onları halk ve icat edene yöneldim
Bir kul, ittikâ sahibi olursa, cahilken bilgi verilir Hak varlığa uzaklık duyarken, yakınlık duygusu ihsan edilir Sessizliği zikre çevrilir Korkusu varsa, ünsiyet hâlini alır Karanlıkta ise, ışığa çıkar Ey nefis, hevâ, tabiat ve irade, benden tevhidi kabul etmeli ve verilme kanaat sahibi olmalısınız Halktan kesilip, Allah’a bağ­lanmanız gerekir Halkın varlığını görmemeniz icap eder Buna alışmanız gerek Hakk'ın kuvvetini, kudretini görmeden halkın elinden tek şey almam Hakk'ı görmeden, halktan bir şey almamaya yeminliyim; bir lokma dahi almam Ne yerim, ne içerim, öldüğüm zaman da Aziz ve Celil olan Hakk'a uçarım
Peygamber (sav) Efendimiz’in kurduğu din binasının duvarları düşme tehlikesi arz etmekte ve yapıcısından imdat istemektedir O din denizinin suyuna gelince kurumak üzere O yüce dinin emri ge­reğince ibadet edilmesi gereken Zât'a gereği gibi ibadet edilmemekte Eden varsa pek az; çoğu ibadetine riya ve nifak karıştırmakta
Bu yüce dinin duvarlarını yükseltmek için kim yardım edecek? Küfür ve nifak ehlinin belini kırmaya kim koşacak?
Konuştuğum, bir bilgiye dayanmakta Öyle bir hâldeyiz ki, hâli­mizi daha açık anlatmaya imkânımız yok Bu durumu, bir dünyalık sahibine öğretmek kabil olmadığı gibi derdimizi ifşa edecek kimseyi de bulamıyoruz
Musa (as) Peygamber gibi bir hak sahibi olan pek az Onları kimse göremez Ne şeytan görüp şaşırtabilir, ne de sultan kahra uğ­ratabilir
Hak Teâlâ, Tur dağına kasem etti Dağın bir kıymeti yoktu, ama orada sevdiği peygamberle kelâm etmişti Böylece bir kalbe Hak ir­fanı yerleşirse orası yüce olur O, dıştan görünen bir et parçası, ne­lere mazhar olmaz ki Oraya insanlar, cinler ve melekler tümüyle sığar Hatta onu Hak'tan alıkoyan hiçbir şey kalmaz, hepsini benli­ğinde eritir ve yok eder İşitmedin mi, Musa'nın asasını? O, sihir­bazların ipini, değneğini hep birden yutmuştu Bu yutuşta, hiç de­ğişiklik olmadığı gibi, bir ağırlık da görülmemişti
Hasan-ı Basrî şöyle demişti: “Bir ilim sahibi, dünyalığa karşı hırslı olur da zâhid olmazsa,
zamanın ehli için bir bela kesilir
Bu kelâmın hikmetini Kâmil Milâh adında biri sordu ve şu ceva­bı aldı: “Çünkü o ilim sahibi, ihlâs sahibi değildir Yaptığı işleri dürüst değildir Bu yüzden sözü kalplere işlemez Orada bir yer tutmaz Din­leyenler gereğini yerine getiremez Bir kalp ilim nuru ile aydınlanır­sa, onunla halkın isyan ateşini söndürür İman sahibinin nuru öbür âlemde cehennem ateşini söndürmeye yettiği gibi o ilim sahibinin ışı­ğı da isyan ateşini söndürür
İşte, Hasan-ı Basrî'nin buyurduğu kelâmın manası budur Derler ki: “İnzivaya çekilmek, nefsin, şeytanın ve halkın arzusuna muha­lefeti öğrendikten, zaferi kazandıktan sonra olmalı
Ama en önemlisi, sohbet arkadaşını bulup köşeye çekilmektir
Yalnız kalmak, âhiret yolculuğuna atar Nefisle yol arkadaşlığı iyi olmaz Hevâ da insanı azdırır Şeytan düşmandır Bunların hiç bi­ri sohbete layık değildir
Kötü arzulardan sakın Onların her biri bir felâkettir ki, zekâ gözünü kör eder Yoldan şaşarsın Halka da pek aldanma Onlar, hâl yolunun vurguncularıdır
Yalnızlık köşesine geçeceğin zaman isteğini bırak, oraya yalnız gel Bu hâlde dostunu bulursun
Bir gün Havariler İsa Peygamber’e gittiler: “Bize en büyük ilmi bellet!” dediler O da, şunları söyledi:
“Allah'tan korkmak, onun hükümlerine boyun eğmek ve Allah sevgisi!”
Sen zındık sayılırsın, yalnız kaldığın zaman isyanla dolar taşar­sın; halk arasına atılınca ibadet, zâhidlik taslarsın Sanki akıbetinden emin bir hâldesin
Acırım sana, kısmetlerin tümü Allah'ın kudret elindedir Hora­san'da biri ölür Onun tek vârisi Irak'ta bulunur, ölen zattan kalan miras, Iraklının olur Ve aniden zengin olur Ölen kimin mülkünde yaşadı, bilir misiniz? Iraklı vârisinin Sonra o, aniden zengin ola­cağını nereden bilirdi? Elbette bilemezdi
Siz avam halk tabakası oldunuz Size has olan, yemek, içmek ve giymek lafıdır Hâl bize galip gelir, arzunuz dışında konuşuruz, onu da siz anlamaz oldunuz Hâliniz n'olacak?
Kalp, nefsin maddi taleplerini istemez; sebebi ise seni Hakk'a vardırmak Kalbine bir kimse için darılmak, diğeri için öfke duygu­su gelse, neylersin? Tabii olarak, duygu ölçülerine vurur, öyle sever­sin veya darılırsın Bundan hayır çıkmaz
Her şeyi Kitab’a ve Sünnet’e arz et Hareketlerin onlara uyarsa iyi, aksi hâlde dön Onlara uyan hâlleri ara Kalbini temizle, işlerini O'nun emriyle yap Yaptığın işin gerçek olduğuna dair fetva dahi ve­rilse, yine kalbine danış
Bir kalp, Kitap ve Sünnet üzere amel ederse, Hak yakınlığını bu­lur O yakınlıktan ilim hâsıl olur, o ilmi bulduktan sonra lehine ve aleyhine olan cümle şeyleri bilir Hakk'a ait olanla batılı sezer Rah­mânî ve şeytanî işlere aklı erer Aziz ve Celil olan Mevlâ'yâ yakınlı­ğını âdeta görür ve Hak ona ebedi bir yakınlık duygusu verir
O kalp, artık ferah hâlini Rahman'da bulur Artık büyük sulta­nın satın alman malı olur ve halk arasından ayrılır
Buraya geldiğin zaman ilmî kisveni at, her bakımdan üryan gir Zühdünü verâ hâlini bize göstermeye bakma Hâllerini de sakla Çeşitli kisve ile buraya gelirsen mahcup olursun Kendini bile bırak
Her şeyini bir yana at, burada bulunanı al Sendeki mevcut tükenir, ama buradaki bitmez, tükenmez

Alıntı Yaparak Cevapla