Prof. Dr. Sinsi
|
İlahi Armağan -62- Meclis
Ey evlat! Hakk'ın nimetlerini itiraf etmedikten sonra felah bulamazsın O'nun nimetleri seni tevhid denizinde boğar Daha sonra, fena hâline erersin, O'nun gayrını görmezsin
Hakkında durmadan şikâyet edilen ve daima cidal yolu aranan zat için sevgi nasıl iddia edilir? Durmadan şikâyet et, onunla nizaya tutuş, sonra da sevdiğini söyle İşte bu sevgi olamaz Bu hâlle onun yakınlığı bulunamaz Bir zat için sevgi sahih olursa verdiği karar elem getirmez Sevgiyi benliğine yerleştirirsen, onunla çekişme yolunu tutmaz ve töhmet yoluna girmezsin
Attığın her adımla, kabre biraz daha yaklaşmaktasın Şunu iyi bil ki, her an kabre doğru sefer etmektesin
Bazı büyükler şöyle der: “O ki, Hakk'a karşı irfan sahibidir, Hak onu halktan gelen iyiliği görmekten, ayrıca onların reddine, kabulüne bakmaktan ve kötülemelerine üzülmekten beri eyler ”
Nefis eriyip gittiği an, ilâhî emir onun yerini doldurur Kulun gönlünden dünya hırsı kalkarsa, yerini âhiret alır Âhiret de eriyip gittikten sonra oraya Hak yakınlığı varır, kul onunla ülfete başlar ve rahata erer
Kılınan namaz, varacağın yolun yarısı sayılır Oruç kapıya kadar götürür Doğruluk gösterir, sadaka verirsen içeri girersin Buna göre bazı ermiş zatlar şöyle buyurur: “Yol katetmek için, sabırla, namaz kılmakla Allah'tan yardım talep ediniz ”
Sâlih zat, ne kadar yalnız ve ne kadar garip? Vah onun yalnızlığına, vah onun garipliğine Hükümlerin esirgenmesi icap eder İlâhî emirlerin dışına çıkmak doğru olamaz O ahkâmın önemi olmasaydı, Bünyamin'in yüküne konan ölçek, usulüne göre aranmazdı Sadece onun yüküne bakılır, bulunurdu Ama öyle olmadı; hükme, emre uyularak arandı ve çıkarıldı
Her şeyin olmasına ilim yolu ile hükmedilmiştir Aksi hâlde bütün sırlarımız ve gizli işlerimiz açığa çıkar Hiçbir işin aniden meydana çıkmaması için ilim eteği tutulur ve işler ona göre yürütülür
Büyük insanlar, nimeti perhiz yolu ile bırakır, onu verenle olur Gelen nimetlerden kalbini koparır ki, sahibinden ayırmaya Bir Hak yolcusu, her şeyden beri durup Hak'la olursa, yakınlık hâlini bulur ve tekvin sıfatı ona teslim edilir
Sözlerimi, sizi görmeden söyler gibiyim Kelâm sarf ederken varlığınız gözümde küçülür; hatta yok olur ve erir İşte bu hâlde, dünyanızdan geçtim Âhireti bıraktım Sonra size bir baktım ki, elinizde ne iyilik, ne de kötülük var; ne bir şey vermeniz kabil, ne de aksi Sizin benliğinizde tam tasarrufa sahip olan zat yalnız Allah Aklınızca bir şeye zarar vermek istersiniz, ama yapamazsınız Olursa Hakk’ın izniyle olur Bunları anladım ve Allah'a döndüm
Dünyayı gördüm; fâni, geçici, yok olucu buldum Öldürücü ve aldatıcı olduğuna baktım Onunla olmaktan tiksindim; çünkü her şeyi çabuk geçmekte Ne iyiliği devamlı, ne de kötülüğü
Sonra âhiret âlemine geçtim Bir an orada durakladım İşlerine baktım; ayıpları gözüme ilişti Onun sonradan yapılış olduğunu bildim ve herkesin ortak malı gibi geldi Ve Allah’ın orada, nefsin hoşlanacağı, gözlerin sürur duyacağı şeyleri hazırladığını anladım Bunu bizzat Hak Teâlâ haber veriyordu: “Orada nefislerin hoşlanacağı, gözlerin seveceği şeyler var ” (ez-Zuhruf, 43/71)
Hâl böyle olduğuna göre, kalbin huzurunu veren nerede diye aramaya koyuldum Âhirete ait güzellikleri de bıraktım Onların Mevlâ’sı olan Hakk'a koştum Cennetteki nimetleri yaratana, onları halk ve icat edene yöneldim
Bir kul, ittikâ sahibi olursa, cahilken bilgi verilir Hak varlığa uzaklık duyarken, yakınlık duygusu ihsan edilir Sessizliği zikre çevrilir Korkusu varsa, ünsiyet hâlini alır Karanlıkta ise, ışığa çıkar Ey nefis, hevâ, tabiat ve irade, benden tevhidi kabul etmeli ve verilme kanaat sahibi olmalısınız Halktan kesilip, Allah’a bağlanmanız gerekir Halkın varlığını görmemeniz icap eder Buna alışmanız gerek Hakk'ın kuvvetini, kudretini görmeden halkın elinden tek şey almam Hakk'ı görmeden, halktan bir şey almamaya yeminliyim; bir lokma dahi almam Ne yerim, ne içerim, öldüğüm zaman da Aziz ve Celil olan Hakk'a uçarım
Peygamber (s a v) Efendimiz’in kurduğu din binasının duvarları düşme tehlikesi arz etmekte ve yapıcısından imdat istemektedir O din denizinin suyuna gelince kurumak üzere O yüce dinin emri gereğince ibadet edilmesi gereken Zât'a gereği gibi ibadet edilmemekte Eden varsa pek az; çoğu ibadetine riya ve nifak karıştırmakta
Bu yüce dinin duvarlarını yükseltmek için kim yardım edecek? Küfür ve nifak ehlinin belini kırmaya kim koşacak?
Konuştuğum, bir bilgiye dayanmakta Öyle bir hâldeyiz ki, hâlimizi daha açık anlatmaya imkânımız yok Bu durumu, bir dünyalık sahibine öğretmek kabil olmadığı gibi derdimizi ifşa edecek kimseyi de bulamıyoruz
Musa (a s) Peygamber gibi bir hak sahibi olan pek az Onları kimse göremez Ne şeytan görüp şaşırtabilir, ne de sultan kahra uğratabilir
Hak Teâlâ, Tur dağına kasem etti Dağın bir kıymeti yoktu, ama orada sevdiği peygamberle kelâm etmişti Böylece bir kalbe Hak irfanı yerleşirse orası yüce olur O, dıştan görünen bir et parçası, nelere mazhar olmaz ki Oraya insanlar, cinler ve melekler tümüyle sığar Hatta onu Hak'tan alıkoyan hiçbir şey kalmaz, hepsini benliğinde eritir ve yok eder İşitmedin mi, Musa'nın asasını? O, sihirbazların ipini, değneğini hep birden yutmuştu Bu yutuşta, hiç değişiklik olmadığı gibi, bir ağırlık da görülmemişti
Hasan-ı Basrî şöyle demişti: “Bir ilim sahibi, dünyalığa karşı hırslı olur da zâhid olmazsa,
zamanın ehli için bir bela kesilir ”
Bu kelâmın hikmetini Kâmil Milâh adında biri sordu ve şu cevabı aldı: “Çünkü o ilim sahibi, ihlâs sahibi değildir Yaptığı işleri dürüst değildir Bu yüzden sözü kalplere işlemez Orada bir yer tutmaz Dinleyenler gereğini yerine getiremez Bir kalp ilim nuru ile aydınlanırsa, onunla halkın isyan ateşini söndürür İman sahibinin nuru öbür âlemde cehennem ateşini söndürmeye yettiği gibi o ilim sahibinin ışığı da isyan ateşini söndürür ”
İşte, Hasan-ı Basrî'nin buyurduğu kelâmın manası budur Derler ki: “İnzivaya çekilmek, nefsin, şeytanın ve halkın arzusuna muhalefeti öğrendikten, zaferi kazandıktan sonra olmalı ”
Ama en önemlisi, sohbet arkadaşını bulup köşeye çekilmektir
Yalnız kalmak, âhiret yolculuğuna atar Nefisle yol arkadaşlığı iyi olmaz Hevâ da insanı azdırır Şeytan düşmandır Bunların hiç biri sohbete layık değildir
Kötü arzulardan sakın Onların her biri bir felâkettir ki, zekâ gözünü kör eder Yoldan şaşarsın Halka da pek aldanma Onlar, hâl yolunun vurguncularıdır
Yalnızlık köşesine geçeceğin zaman isteğini bırak, oraya yalnız gel Bu hâlde dostunu bulursun
Bir gün Havariler İsa Peygamber’e gittiler: “Bize en büyük ilmi bellet!” dediler O da, şunları söyledi:
“Allah'tan korkmak, onun hükümlerine boyun eğmek ve Allah sevgisi!”
Sen zındık sayılırsın, yalnız kaldığın zaman isyanla dolar taşarsın; halk arasına atılınca ibadet, zâhidlik taslarsın Sanki akıbetinden emin bir hâldesin
Acırım sana, kısmetlerin tümü Allah'ın kudret elindedir Horasan'da biri ölür Onun tek vârisi Irak'ta bulunur, ölen zattan kalan miras, Iraklının olur Ve aniden zengin olur Ölen kimin mülkünde yaşadı, bilir misiniz? Iraklı vârisinin Sonra o, aniden zengin olacağını nereden bilirdi? Elbette bilemezdi
Siz avam halk tabakası oldunuz Size has olan, yemek, içmek ve giymek lafıdır Hâl bize galip gelir, arzunuz dışında konuşuruz, onu da siz anlamaz oldunuz Hâliniz n'olacak?
Kalp, nefsin maddi taleplerini istemez; sebebi ise seni Hakk'a vardırmak Kalbine bir kimse için darılmak, diğeri için öfke duygusu gelse, neylersin? Tabii olarak, duygu ölçülerine vurur, öyle seversin veya darılırsın Bundan hayır çıkmaz
Her şeyi Kitab’a ve Sünnet’e arz et Hareketlerin onlara uyarsa iyi, aksi hâlde dön Onlara uyan hâlleri ara Kalbini temizle, işlerini O'nun emriyle yap Yaptığın işin gerçek olduğuna dair fetva dahi verilse, yine kalbine danış
Bir kalp, Kitap ve Sünnet üzere amel ederse, Hak yakınlığını bulur O yakınlıktan ilim hâsıl olur, o ilmi bulduktan sonra lehine ve aleyhine olan cümle şeyleri bilir Hakk'a ait olanla batılı sezer Rahmânî ve şeytanî işlere aklı erer Aziz ve Celil olan Mevlâ'yâ yakınlığını âdeta görür ve Hak ona ebedi bir yakınlık duygusu verir
O kalp, artık ferah hâlini Rahman'da bulur Artık büyük sultanın satın alman malı olur ve halk arasından ayrılır
Buraya geldiğin zaman ilmî kisveni at, her bakımdan üryan gir Zühdünü verâ hâlini bize göstermeye bakma Hâllerini de sakla Çeşitli kisve ile buraya gelirsen mahcup olursun Kendini bile bırak
Her şeyini bir yana at, burada bulunanı al Sendeki mevcut tükenir, ama buradaki bitmez, tükenmez
|