Yalnız Mesajı Göster

İlahi Armağan -61- Meclis

Eski 08-02-2012   #11
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İlahi Armağan -61- Meclis




Ey evlat! Sen nefis, tabiat ve boş arzudan ibaret kaldın Yabancı sıbyanla ve yabancı kadınlarla oturmaktasın Sonra da “Ben onlara aldırış etmem, kalbim bozulmaz” dersin
Bunu nasıl dersin bilmem; yalancı oluyorsun Bu sözlerinde sana ne din uyar, ne de akıl Yakında konuk olacaksın Nereye biliyor mu­sun? Bir ateşten öbürüne Bir odundan öbürüne
Din ve iman evin, İslâm yolunu inkârla ışıldamakta Bunu in­kâr etmeye kimsenin dili varmaz Hâlin böyle olduğunda herkes itti­fak eder Ve derler ki: “Şunun her yanı inkârla dolu”
Önce iman ve Hak Teâlâ'ya karşı irfan sahibi ol Sonra Hakk'a nâib olarak halkı tedavi et, onlara tabip ol
Yazık sana Yılanlarla geleceksin Hâlbuki Havva validenin sanatını da bilmezsin Onların öldürücü zehrine karşı tiryak da ala­madın Bu hâlde halkı nasıl tedavi edersin? Gözü kör olan halkın gözünü nasıl tedavi edebilir? Dilsiz halka nasıl laf öğretebilir? Bilgi­den yoksun olan, dinin emirlerini nasıl yerine getirebilir? Şaha kapı­cı olmayan, halkı ona hangi hakla götürebilir?
Sen Allah'ı bu hâlinle anlayamazsın O'nun kudretini sezemezsin; yakınlığını bilemezsin ve halkı idare şekline aklın ermez Hakk'ın siyasetini ben de bilemem Onun kudretini benim de aklım zaptede­mez Bunlar ancak teville anlaşılır ki, tevilini de ancak Hak Teâlâ bilir
Sözlerimi işitiniz ve bana dönünüz Ben şahın davetçisi ve Pey­gamber’in vekili olarak aranızdayım Halkı dine yerleştirmeye gayret ederim Allah'ın ve Peygamber’in (sav) emrini yaparken sizden utan­mam Ben onların fermanı ile çalışan bir tahsildarım ve işlerimi on­ların kudreti ve kuvveti içinde görmekteyim; intisabım onlaradır
Şu dünya fena bulup gidecek Burası âfet ve belalarla doludur Hiç kimsenin onda geçimi hoş olmaz Hele hâkim bir Zât’ın onda hiç de rahatı iyi değildir Derler ki: “Hâkim Zât’ın gözü, dünyada bir an bile aydın olmaz, onun gözü ölümü bekler
Bir kimsenin ki, karşısına yırtıcı hayvan dikilir, yaklaşır ve ağ­zını açar ondan nasıl kaçılır ve göz yumulup uyunur?
Ey gafiller! Kabir ağzını açıyor Ölüm canavarı ve ejderhası da ağzını açmış Şu hanın cellatları kılıcı ellerine almış, emir bekler Hâl bu iken, nedir bu gafletiniz? Bu işleri tam mânası ile anlayıp gerek­tiği gibi ayık olan ancak milyonda bir kişi çıkar
Bulunduğun hâlden kurtulup ayık kimse olman için bazı şartlar lazım İlk defa kazanıp yemek için bir sanat sahibi olmalısın İma­nın tam kuvvetini buluncaya kadar bu lazım Çalışmaya devam eder, sebat bulursan, Hak Teâlâ seni tevekkül yoluna atar; sebepleri bildir­meden yedirir ve içirir Ey sebeplerle Hakk'a şirk koşan, tevekkül yo­lu ile alıp yemenin hoşluğunu tatmış olaydın Hakk'a eş koşmazdın O'nun kapısında oturur, tevekkül eder, kaynaktan akıp geleni alır yerdin
Dünya geçimi için iki şeye aklım erer: Biri dış sebepler yolu ile çalışmak, öbürü de tevekküle dayanmak Yazıklar olsun, çalışmı­yorsun, halka yük olup gitmektesin Bu hâlin için utanç duyduğun yok İşin başı çalışmak, sonrası da tevekkül, yâni işi oluruna bırak­mak Sende ne sonu var, ne de önü
Ben daima gerçeği söylerim; bunu yaparken senden utanmam Sözümü işit ve kabul et Bilgisiz hâlin için benimle çekişme, öyle yersiz çekişme yaparsın ki, görenler, gerçek senin tarafından olduğunu sanacak
Halktan yana bir yeterlik duygusuna sahibim Onların elinde olana göz atmadığım gibi övmelerine ve yermelerine de aldırış etmem Sizden bir şey alacak olsam, benim için değil, başkası için alırım
Sözlerim tam yerinde ve zamanında söylenir Hangi sözü eder­sem o bana emredilmiştir Ağzımı açınca, söyleyeceğim sözün gerçek olduğunu önceden kestirmiş olurum İlâhî hükümleri değiştirecek bi­ri olmadığı gibi onun yerine gelmesini önleyecek biri de çıkmaz
Yazık oluyor sana Halkın iyi demesi seni aldatıyor Halk sana iyi der; hâlbuki içinde bulunduğun hâlin gerçeğe uymadığını bilir­sin Bu hususta Hak Teâlâ şöyle buyurdu: “İnsan, nefsini çok iyi bilir (el-Kıyâme, 75/14)
Tuhafsın Avam halk arasında o kadar güzel (!) oluyorsun ki, hepsi seni övüyor Ama ilâhî nurla münevver zatlar arasında hiç de öyle değil Onlar senin saklamakta olduğun gerçek yüzü bilir Öbür tarafta iyi gözüktüğün kadar burada kötüsün
Ey dünyaya dalıp gidenler ve onunla ferah duyanlar, hâliniz ne­reye varır? Dünyaya dalanlar, akıllı olduklarını iddia ederler Her şeyi iyi kavradıklarını sanırlar
Yazık oluyor, yapmayın Siz, Rabb’inizin şu kelâmını duymadınız mı: “Biliniz ki, dünya yalancı oyuncak ve geçici süstür (el-Hadîd, 57/20)
Cıncık boncuk, kadınlara, mümeyyiz olmayan yavrulara yaraşır; aklı başında olan erkekler onları neyler ki?
Size anlatmak isterim ki, dünya metaı, aklı kıt olan cahil kişiler için olur Şunu da anlatmak isterim ki, Hak Teâlâ sizi oyuncak için yaratmadı Âhireti bırakıp dünyanın geçici işleri ile meşgul olan, öm­rünü boşa harcamış sayılır Dünyalığınızı şehvet, nefis ve nefsin eli ile alırsanız, yılan, akrep almış olursunuz Âhiret işlerine dönünüz Kalpten Rabb’inize yöneliniz Onunla olunuz; sonra onun fazlı ve ihsanı icabı size gönderdiğini de alınız
Hem dünyayı, hem de âhireti düşününüz, anlayınız; sonra ikisi arasında tercih yapınız
Öğrendiğini mi sanırsın; ne öğrendin ki? Bende bilmediğin daha çok şeyler var, onları da bellemeye çabala
Ektiğim şeyler yetişti, kol attı Seninki, bittikçe yanar
Akıllı ol, baş olmayı bırak; ayrıl Yanıma gel, cemaatimden biri gibi şurada otur Sözlerimin, kalbinde yeşermesi için böyle yap Aklın olsaydı sohbet için yanımda otururdun Benimle yetinmiş olsaydın, her gün bir lokmacık alır ve sert sözlerimi sabırla dinler, fayda bulur­dun
Her kimin ki imanı var, o yanımda oturur, sözlerimi dinler ve her kimin ki imanı yok, o da kaçar

Alıntı Yaparak Cevapla