Prof. Dr. Sinsi
|
İlahi Armağan -59- Meclis
Allah'a kasem ederim ki sen yalancısın; bütün işlerin yalan Allah'a giden yolu bilmiyorsun; anlamıyorsun Hangi hakla önder olmak istersin; gözlerin görmüyor, başkalarını nice götürmek istersin Boş arzun, tabiî olan kötü arzuların ve nefsine uyman seni kör etti
Dünya sevgisi, riyaset sevgisi ve şehvet arzuları başını döndürdü; iyi olan hiçbir şeyi göremez oldun
Mademki isyan kalbine geçmedi, bana gel, çare bulayım Kalbini sararsa, hataları bırakamazsın, devam edersin, ısrar edersin Hatalar üzerinde ısrar etmek hakikati inkâr ettirir, küfre düşersin
Hakkın kelâmını dinlemek için, O'nun kulluğunda yerli olmalı Musa Peygamber’in, Hak kelâmını işitmek için götürdüğü yetmiş kişinin hikâyesi malûmdur Kavmi, Musa Peygamber’in Hak'la konuştuğuna inanmadı Yerinde tahkik etmek üzere yetmiş kişi seçtiler Hakk'ın kelâmını işitince bayılıp düştüler Musa Peygamber tek başına kaldı Hak Teâlâ onları ayılttığı zaman: “Biz, Allah'ın kelâmını dinlemeye güçlü değiliz, yâ Musa! Sen aramızda vasıta ol!” dediler
Musa Peygamber konuştu Arada vasıta oldu Hem onların sözlerini dinledi, hem de Hakk'ın emrini onlara söyledi Musa (a s) kuvvetli imana, tam kulluğa ve Hakk'a karşı tâat sahibi olması hasebiyle o sözü dinlemeye kuvvet sahibi oldu Hâlbuki onlar, imanlarının zafiyeti yüzünden o yüce kelâmı işitmediler Tevrat vasıtasıyla geleni kabul edip emir ve yasaklarda itaat etmiş olsalardı, hatalı sözlerine cesaret edemez ve Allah'ın kelâmını işitebilirlerdi
Ben, bütün yalancı, içi bozuk ve deccâl kılıklı kimselerin üzerine musallat olurum Ben, bütün isyankârlara sataşırım Onların en önde gideni şeytan, en sonraya kalanı ise fâsık kimsedir Katî olarak bilinmelidir ki, bütün dalâlette kalan ve kaldığı yere ünleyen kimselere harp açarım
Bu işte kuvvet ve kudretim yok, ancak Âlî ve Azîm olan Allah'ın kuvveti ve kudreti ile yaparım Ben iyi işin yardımcısıyım
Nifak kalbine yer etti İslâm’a, tevbeye ve riyayı kesmeye muhtaçsın
İçinde bulunduğum hâli deneyiniz; nereden geldiğini anlayınız Bakınız, Allah'tan geliyorsa, durumum büyür ve yükselir, ayağa kalkar, iki ayaküstünde durur, kanatlanıp halkın üstünde uçar Halkın bulunduğu evlere girer, onlar da gözleri ile görürler Kalpleri ile anlarlar Şayet bulunduğum hâl nefsimden geliyorsa üzülmeyin, yakında dağılır, atılır, küçülür ve uzaklaşır, parçalanır, kesilir, erir Çünkü Hak Teâlâ yalancıya bulunduğu hâl için kuvvet vermez Münafıklara yardım etmez Kötü yolda koşana bir şey vermez Şükrü bırakana artık ihsan etmez
Her kim ki, nefsini nifak hâli ile konuşturur; ondan hayır gelmez Onun nifak hâli ateş olur, dinini yakar
Ey müridler! Sizlerle konuşurum; lâkin siz benden kaçarsınız ve dediklerimi yapmazsınız
Bu ülkenin dışında ismim lâldir Ben delilik alâmeti gösteririm, lâllik yaparım  Bilmez gibi gözükmek isterim; ama onlar benim için iyi olmaz Beni kader size gönderdi Bir ambar dibinde yatmakta idim; beni oradan çıkardı kürsüye oturttu
Yalancı olma Sana iki kalp verilmedi Sinen bir kalp taşır O bir şeyle dolunca ikincisi sığmaz Allah, şöyle buyurur: “Allah bir kişinin sine boşluğuna iki kalp yerleştirmedi ” (el-Ahzâb, 33/4)
Bir kalp ki hem Hakk'ı, hem de halkı sever; o sıhhat bulamaz Bir kalp ki, içinde hem dünya sevgisini, hem de âhiret sevgisini tutmak ister, o da sağlık bulamaz Kalp, Hak sevgisi ile dolar, dış yüzünü halka yöneltirse, o olur Halkın iyiliğini düşünerek merhamet için kalbin onlara yönelmesi, ülfet etmesi olabilir, caizdir
İnsan, bilgi kıtlığında yolunu sapıtır Allah'ı bilmeyen ve O'na cahil olan, nifak yoluna sapar, gösteriş yapar İlim sahibi bunları yapmaz Ahmak olan Allah'a isyan eder; aklı başında olan Hakk'a tâat kılar
Dünyayı toplamak için hırsa kapılan, gösteriş yapar İçinde olanın gayrini gösterir Hırsa kapılmayan, dünyalık emellerini kısan, onun yaptığını yapmaz; gösterişe kapılmaz İçinde ne varsa onu gösterir
İman sahibi, farzları eda ederek Hakk'a yaklaşır ve nafile yoluna girerek kendini sevdirir Allah'ın öyle kulları vardır ki, önce farz ibadeti yaparlar, sonra, “Bu da bize farzdır Çünkü o nafile ibadetleri yapmaya gücümüz var  Sonuna kadar ibadetle uğraşmamız gerek, çünkü zamanımız bize onların yapılması gereğini bildirdi ” derler
Nafile diye bir şey bilmezler, hepsini yapmanın farz olduğunu bilip söylerler
Allah'ın sevgili kullarını uyandırıcı vardır; hata anında uyandırır Muallimleri vardır; bilmediklerini onlardan öğrenirler İlim vasıtalarını Hak Teâlâ onlara öğretir Peygamber (s a v) Efendimiz şöyle buyurur: “İman sahibi bir dağ başında dahi olsa, Allah onun bilmediklerini öğretmek için, bir bilgin gönderir ”
|