Yalnız Mesajı Göster

Îman-Tebliğ-Amel Münasebeti Açısından

Eski 08-02-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Îman-Tebliğ-Amel Münasebeti Açısından




d) Tebliğ ve Nifak


Murakabe ve muhasebe duygusu, tebliğ ve irşâd adamını her zaman kamçılayan bir esastır Mürşit, daima kendi içini kontrol etmeli, duygu ve tasavvurlarını denetlemeli, anlattıklarının önce nefsinde yerleşmesine ve temekkün etmesine gayret etmelidir Mürşit, muhasebesini yapmadığı meseleleri halka anlatmaktan ve tavsiye etmekten sakınmalıdır Bu sakınma, tebliğe mani teşkil etmez; aksine insanda tebliğ ve irşâd hissini kamçılar, geliştirir Nifaka düşme ve münafığa benzeme korkusu, onu sürekli ihlâs ve samimiyete doğru yaklaştırır
Allah Resûlü (sas) irşâd ve nasihati sadece lafazanlık veya diyalektik olarak ele alanlar hakkında şu ürpertici ve korkutucu beyanda bulunur:
"Ümmetim hakkında en çok korktuğum; ağzı güzel laf yapan münafıklardır"58 Bu nurlu ve onurlu beyanı duyan bir kalbin titrememesi düşünülemez Zira insan hangi pozisyonda olursa olsun, zaman zaman diğer insanlara bir şeyler anlatma, takdim etme ihtiyacını duyacaktır Bu itibarla bu ve benzeri tehditler aslında irşâd ve tebliğin yozlaştırılmasını önleyecektir
Bu hususta birçok tehdit unsuru olmasına rağmen, yine de yozlaşan ve nifak vâdilerinde dolaşan kimselere sıkça rastlanmaktadır Bu tipler gazete sütunlarında, TV ekranlarında durmadan laf üretirler; ancak hareket ve davranışlarıyla daha çok dinsizlere benzerler Dinden, îmandan ve Kur’ân'dan bahsetmektedirler; ne var ki alınları secdesiz ve kirli, yürekleri de samimiyetsiz ve netamelidir Zavallı ruhlar! Bilmezler ki dinin yüzde doksanı ferdin kendisiyle alâkalıdır Fert bunlara dikkat etmediği takdirde, ya kuru bir lafazan veya koyu bir diyalektikçi sayılır
Kur’ân-ı Kerim, irşâd adamının temel vasıflarını sıralarken bu arada, münafığın hususiyetlerini hatırlatmayı da ihmal etmez Zira iyi bir mürşidin neyi yapması, nelere sahip olması ne derece mühimse, neyi yapmaması ve nelerden uzak kalması da o kadar ehemmiyet arzetmektedir Zaten Kur’ân da, münafıkları tavsif ederken, mü'minleri bu vasıflardan uzaklaştıracak bir üslûp kullanır O, bu hususta o kadar tahşidat yapar ki, münafıkları tâ iç mülâhazalarına, derûnî hislerine ve niyetlerine kadar deşifre ederek gözler önüne serer Hatta bazen boylarını poslarını, bazen de huylarını ve huysuzluklarını dile getirerek tarif eder Meselâ şu âyetteki üslûba bakın:
"Sen onlara baktığın zaman cüsseleri beyeni uyandırır; konuşurlarsa sözlerini dinlersin (Halbuki onlar) tıpkı sıralanmış kof kütükler gibidirler Her çığlığı kendi aleyhlerinde sanarlar Onlar düşmandır Onlardan sakın Allah canlarını alsın, nasıl da aldatılıp döndürülüyorlar" (Münâfikûn, 63/4) Görüldüğü gibi burada onlar, kendilerini ele verecek şekilde genel hatlarıyla değerlendirilip takdim edilmişler Yani Kur’ân onları, edâ ve endamları, davranış ve konuşmaları ve gerdan burmaları ile öyle yakalıyor ki, dahası olmaz Onlar çevrelerinde mimikleri, belâgat ve fesahatleri, büyüleyen parlak nutuklarıyla halkı toplamasını bilir ve sürüler gibi kitleleri arkalarından sürüklerler Oysaki onlar, kalem ağacı veya üzerine Yemen kumaşı geçirilmiş kütükler gibidirler; daha doğrusu onlar düşmandırlar Kur’ân, bütün bunları din ve diyânet adına, vatan ve millet adına laf edip duran, iş yapmayan, eski-yeni her âlim-i lisan için söylüyor Evet, Kur’ân bu gibilere ciddî bir tehdit edasıyla sesleniyor: Hakk için bâtıla yol vermeyin, cephenizde terslikler çıkarmayın!
Evet, münâfıklık alâmeti olarak tarif edilen bu davranışlar, hak adına hizmet eden her tebliğci için ürperilecek bir keyfiyettir İnsanın farkında olmadan her an içine düşebileceği bu terslikler, herkes için söz konusudur Dolayısıyla irşâd dairesi içinde bulunanların çok dikkatli ve titiz olmaları gerekmektedir

Alıntı Yaparak Cevapla