Yalnız Mesajı Göster

Muhatabin Taninmasi Ve Anlayiş

Eski 08-02-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Muhatabin Taninmasi Ve Anlayiş




d) Muhatabın Düşünce Yapısının Çok İyi Bilinmesi


Burada teferruat sayılabilecek şöyle bir meseleye de temas etmeden geçemeyeceğim O da şudur: Mürşit ve mübelliğler, muhataplarının düşünce ve fikir yapılarına da çok dikkat etmelidirler Meseleyi daha husûsî bir dairede ele alacak olursak: Bugün İslâmî cemaatlerin varlığı bir vak'adır Böyle bir vak'ayı tasvip etmek ayrı, varlığını kabul etmek ise tamamen ayrıdır Var olan bir şeyi kabul etmeyip, görmemezlikten gelmenin getireceği hiçbir çözüm yoktur Öyle ise mürşit ve mübelliğler, çevrelerinde kendilerini dinleme durumunda olan insanların, herhangi bir meşrebe mensubiyetini veya cemaatlerden birine müntesip olabileceğini her an hatırda tutmalı ve konuşmalarını böyle bir hatırlamanın ikaz sinyalleri altında yapmalıdırlar Ve, tabiî herhangi bir cemaati küçük düşürücü, kınayıcı ve daha da korkuncu gıybet edici konuşmalar içine kat'iyen girmemelidirler Her meşrep ve cemaat, kendi mesleğinin doğru ve güzel olduğunu kabul etmekle beraber, diğerlerine de hakk-ı hayat tanımayı ve müsamahalı olmayı bir ahlâk hâline getirmelidir Aksi davranışlardan Cenâb-ı Hakk razı değildir ve o, râzı olmadığı davranışlar içine girenlerin irşat ve tebliğinden yümün ve bereketi kesiverir Evet, her mürşit bütün cemaatlere saygılı olmasını bilmeli ve muhataplarının irfanına mümâşat etmelidir Söyledikleri sözler, her cemaat tarafından kabul görebilecek sözler olmalıdır Zira Allah (cc), Allah diyenlere karşı kötü muamele edenleri, mü'minleri tenkit edip eleştirenleri, sadece kelime-i tevhit ile dahi olsa kendisiyle münasebet kurmuş olanlarla alâkayı kesenleri sevmez ve onlardan râzı olmaz
Zaten Allah (cc) ile münasebeti olan hemen herkesle irtibata geçmek, bir bakıma her insanın, Cenâb-ı Hakk'la kendi münasebetinin de derecesini gösterir Muhataplarımızla olan ilişkilerimizin, onların Cenâb-ı Hakk'la olan münasebetleri nisbetine göre ayarlanması da çok önemlidir Mürşit ve mübelliğler bu ölçüye herkesten daha çok dikkat etmeli; etmeli ve insanları kendi meşreplerine değil de, doğrudan doğruya İslâm'a davet etmelidirler Cemaatleri ve meşrepleri birleştirecek ve onları tek vücut hâline getirecek en önemli faktör de, işte bu şuurun gelişmesi olsa gerek
Muhatabı anlamak bir bakıma onun içtimâî seviyesini, kültür yapısını bilmek ve kavramakla mümkündür Bu durum, tebliğin tekniği açısından da çok önemlidir Evet tebliğ ve irşâd bir vazifedir; onun tekniğini bilmek ise ayrı bir vazifedir Mesela karşınıza topla tüfekle gelen düşmana, elinizdeki bir odun parçasıyla mukabelede bulunmaya kalkarsanız, belki bir iş yapmış sayılırsınız ama, tekniğine riayet etmediğinizden dolayı, falso ve fiyaskoya sebebiyet vermiş olursunuz Hele böyle bir çıkışın neticesi topyekûn İslâmî cepheyi ızrar ediyorsa! Yukarıda da ısrarla üzerinde durduğumuz gibi tebliğin tekniğini bilme, asla vazgeçemeyeceğimiz şartlardan biri ve belki de en birincisidir Tebliğin lüzumuna inandığımız kadar, onun teknik bir iş olduğunu da kabullenmek zorundayız Söylediğimiz sözler, muhatabın kültür seviyesinin çok altında veya üstünde ise, yaptığımız iş tekniğine uygun değildir ve faydalı da olmayabilir Tamamen ateist olan veya küfür içinde bocalayan bir insana, işin başında anlatılması gereken mesele, herhalde teheccüt namazının faziletleri değildir Ona, îmanî esasların anlatılması, hem de onun kafa yapısına uygun anlatılması gerekir Günümüzde inkâr, fen ve ilim cihetinden geldiği için üslûp da ilmî olmalıdır Ama gel gör ki, yanlış teşhis ve yanlış tedavi usûlleriyle zavallı inkârzedelere karşı ne yanlışlıklar ne yanlışlıklar yapılmakta! Evet, günümüz neslinin kalbi tamir edileceğine, sırtındaki ceketiyle, ayağındaki pantolonuyla ve gönlünden evvel görünüşüyle uğraşılması onu ürkütmüş ve kaçırmıştır Tebliğ tekniğindeki böyle bir hata, insanların ebedî hayatlarını kaybetmelerini netice vermesi bakımından üzerinde ısrarla durulması gereken bir meseledir
Evet, karşınızdaki insan ilimden, fenden bahsederken siz ona, Mızraklı İlmihâl okuyamazsınız -Haşa bu Mızraklı İlmihâl'i küçümseme değil; yapılan şeyin yerinde olmadığını anlatmak içindir- Ve yine karşınızdaki insan âhireti inkâr edip dururken, siz ona evliya menkıbeleriyle yaklaşamazsınız İnsan sadece his ve duygudan ibaret bir varlık değildir ki, bu anlattıklarınızla ona tesir edebilesiniz O, his ve duygularının yanında aynı zamanda bir mantık da taşımaktadır ve onun mantık açısından da ikna olması oldukça mühimdir Sadeddin Taftazâni îmanı anlatırken: "Sen delilleriyle anlatacaksın, Cenâb-ı Hakk da onun gönlünde îman nurunu yakacak İşte îman budur" der Zaten böyle îmandır ki, kişiyi salih amel işlemeye ve dînî hayatı bir bütün olarak yaşamaya sevkedecektir Hisleriyle dinin içine atılıvermiş bir insanın, yine hislerinin değişik şekilde galebe çaldığı bir devrede dinden çıkması her zaman ihtimal dahilindedir
Kur’ân-ı Kerim, yüzlerce âyetiyle fen ve tekniğe ait meselelere işaret ediyor Kur’ân bir fizik veya kimya kitabı değildir Ancak umûmî irşâd için bu ilim dallarına da ihtiyaç olduğundan, Kur’ân yaptığı işâretlerle kendi müntesiplerini bu ilimlere teşvik eder Astronomi ilmine az da olsa vakıf olmayan, biyolojiyi sathî de olsa okumamış olan bir insanın, Kur’ân âyetlerinin birçoğunu istenen ölçüde anlaması mümkün değildir Çünkü nice âyetler var ki, onların anlaşılabilmesi biraz da bu ilimlerin bilinmesine bağlıdır Burada çeşitli ilim dallarını sayıp sözü uzatmadan sadece şunu hatırlatıp geçelim: Günümüzün mürşit ve mübelliğleri ansiklopedik dahi olsa, asrımızın ilim ve tekniğini takip etmek zorundadırlar Yoksa onların irşâdı, umumî ve herkesi içine alan bir irşâd olmaktan çıkar, hususî bir konuşma olur

Alıntı Yaparak Cevapla