08-02-2012
|
#3
|
|
Prof. Dr. Sinsi
|
İlahi Armağan -54- Meclis
Yaptıkları yararlı iş sonunda kalp kulakları ile vasıtasız O'nun öğüdünü dinlerler Bu hâl, uyku gibi bir hâle geçip yaratılmışlardan uzak, Hak ayıklığına erdikleri zaman olur
Kalbin sıhhat bulursa halkı kaybeder, onlara gözünü yumarsın ve Hak tarafından sana ayıklık hâli gelir; O'nu dinlersin Bu hâl gizlide ve aşikârede devam eder
Açıkta olursun, ilâhî varidat sana gelmeye başlar Ve O'nun hükmü sır âlemi yolu ile sana gelir Ve kalbi sırlarla doldurur O hikmetli işler, kalpten iyileşen nefse, oradan da dile gelir Dilden ise, halka  Halka konuşmak isteyen bu yoldan konuşmalı, bu yol kapalı ise susmalı
Allah yolunda can koyanların cinneti, tabiata kulluk etmemek, nefse ve hevaî şeylere akılsız olmak, şehvet ve geçici tatlara karşı kör olmaktır Onların deliliği budur Bayağı aklını yitiren delilere benzemezler; ama onlara da deli denir
Bir soruya cevap veren Hasan-ı Basrî (r a) şöyle der: “Siz onları görseydiniz, deli derdiniz, onlar da sizin bu hâlinize baksalardı, bir an bile Allah'a inanmamış olduğunuzu söylerlerdi ”
Halkı bırakıp halvete çekilme hâlin iyi olmadı Burada halvetin asıl mânası kalbi bütün fâni şeylerden temiz tutmak, iç âlemi, dünya, âhiret ve Hakk’ın zâtından gayri her şeyden temizlemektir Bu hâl, geçmişteki velîlerin, iyilerin ve peygamberlerin hâlidir Onların gittiği yol budur Tek başına emr-i ma'rûf ve nehy-i ani'l-münkerde bulunmak, bin kişi ile gizliye geçip ibadet etmekten benim için daha sevimlidir
İman sahibi nefsine baktı; gözlerini yumdu Ümitlerini kesti ve uygunsuz arzusunu reddetti Tâ ki nefsin görüşleri kendi helakine sebep olmasın Nefsin yaşaması, ancak kalp ve sırra uyması sonunda olabilir Nefse ve sırra uyulması, görüşlerinin dışına çıkılmaması ve her bakımdan birlik olunması şartı ile olur Sır ve kalbe uyan nefis onların emirleri gereğince emreder, yasak bildiklerini yasak sayar ve onların seçtiği dışında bir seçme yapmaz İşte bu nefse, mutmainne nefis denir Bu nefis, sır ve kalp bir talepte birleşirler Her üçünün de bir maksadı vardır Nefis bunu kazanınca ona gereken şey devamlı mücadelenin azaltılmasıdır
Hak Teâlâ'nın sende ve diğer yaratılmışlarda yaratmakta olduğu fiil tecellisi dolayısıyla münazara etme; kendi şahsî görüşlerini ortaya atma Hak Teâlâ'nın şu ulvî kelâmını duymadın mı? “O, yaptığı işten sorumlu değildir; öbürleri yaptıklarından sorumludur ” (el-Enbiyâ, 21/23)
Hakk'a tâbi olmak senden hayli uzak  Edebini takınırsan pekâlâ; aksi hâlde şu hoş yerden kötü bir şekilde atılırsın Edebim iyi eder, uyar olursan, o güzel yerde yerli olur, ikram edilirsin Allah Teâlâ'yı seven, O'nun katında misafirdir Misafir, hiç bir zaman için ev sahibinin arzusu dışında herhangi bir şey yemeye, içmeye ve hattâ giymeye yetkili değildir Bütün hâlinde onlara uyması, sabırla, uysallıkla onun emrini dinlemesi icap eder O, bu hâle devam edince denir ki: “Her gördüğün şey sana müjdecidir ve daima Hakk'a arif olanlarla karşılaşacaksın ”
Bu hâli devam ettikçe o kulun kalbinde dünya, âhiret ve Hakk’ın gayri her şey yok olur
Bütün konuşman Allah için olmalı, aksi hâlde susmak senin için daha iyidir Yaşaman Allah için olmalı Olmuyorsa ölüm senin için daha hayırlıdır
Allah'ım, bizi tâatinde diri eyle; Öbür âlemde tâat ehli olanlarla dirilt Âmin!
|
|
|
|