Prof. Dr. Sinsi
|
Kâfirlerin Aldanması
Kâfirlerin Aldanması
Onlar, aldanma konusunda iki kısımdır: Dünya hayatının aldattığı kâfirler ve Allah hakkında pek çok şeyin kendilerini aldattıkları
Dünya hayatının aldattıkları diyor ki:
"Peşin olan, veresiyeden hayırlıdır Dünyanın zevk ve lezzetleri için kesinlik söz konusudur fakat, âhiretin zevk ve lezzetleri hususunda şüphe mevcuttur Kesin olan, şüpheli şeyden dolayı terk edilmez "
Bu, geçersiz bir kıyastır ve mel'ûn İblisin, 'hayırlı oluş'un sebepte olduğunu zannederek "ben ondan (Âdem) daha hayırlıyım"2 sözünde yaptığı kıyasa benzemektedir 2 Sâd 38/76
Bu aldanmanın tedavisi, iki yoldan birisiyle olabilir: Ya tasdikle -ki bu, imandır- veya aklî
delille  Tasdikle tedavisi kişinin, Allah'ın, "Allah'ın katında olan daha hayırlı ve devamlıdır" Kasas 28/60
ve "Dünya hayatı aldatıcı şeylerin geçici zevklerinden başka bir şey değildir" Âl-i imrân Hadîd 57/20
âyetlerini ve peygamberlerin bildirdiklerini doğru kabul etmekle olur
Aklî delile gelince, bu yaptığı kıyaslamanın bozuk olan yönünü bilmektir Onun "dünya peşin, âhiret veresiyedir" sözü, doğrudur "Peşin olan veresiyeden hayırlıdır" değerlendirmesi ise yanıldığı noktadır İşin aslı hiç de öyle değildir Eğer peşin olan, miktar ve hedeflenen açısından veresiye gibi ise elbette peşin daha iyidir Fakat peşin olan veresiyeden daha az ise, tabiî ki veresiye daha hayırlıdır
Bilindiği gibi âhiret ebedîdir Dünya ise sonlu ve geçicidir Onların "Dünya için kesinlik, âhiretin varlığı için ise şüphe söz konusudur "
sözleri, temelinden geçersizdir Bilakis burada inananlar için hiçbir şüphe mevcut değildir
Âhiretin varlığının kesinliği iki yoldan anlaşılır: Birincisi, kişi nasıl tedavi olmak için işinin ehli olan bir doktoru taklit ediyorsa, aynı şekilde peygamberleri ve âlimleri doğrulayıp dediklerine iman etmesidir İkincisi ise, peygamberler için vahiy, veliler için de ilham yolu
Sakın zannetme ki Hz Peygamber'in (s a v ) dünya ve âhiretle ilgili durumlar hakkındaki bilgisi, Cebrail (a s )'ı taklitten kaynaklanmaktadır Çünkü taklit, kesin bir bilgi kaynağı değildir ve de Hz Peygamber (s a v ) böyle bir şeyden uzaktır Tam aksine, eşyanın perdesi kendisi için kaldırılmış ve O da, nasıl ki beden gözüyle dış dünyayı görmüşse, eşyanın hakikatini de basiret nuruyla müşahede etmiştir
Mü'minler eğer yanlış sözler ve inanışlarla Allah'ın emirlerini yani sâlih amelleri ihmal eder ve onları basit arzularla bulandırırlarsa, aynı aldanma noktasında kâfirlerle ortak olurlar Zaten
dünya hayatı, kâfir-mü'min herkes için bir aldanma sebebidir
Kâfirlerin Allah hakkında aldandıkları yöne gelince, onların kendileriyle ilgili olarak söyledikleri şu sözlerini ele alabiliriz: "Eğer Allah bizi tekrar diriltilecek olursa, zaten biz buna başkalarından daha çok hak sahibiyiz " Nitekim Allah Teâlâ onların durumundan şöyle bahsediyor:
"(Derler ki Bunun hiçbir zaman son bulacağını zannetmiyorum; kıyametin kopacağını da zannetmiyorum Eğer Rabbimin huzuruna götürülecek olursam kesinlikle bundan daha hayırlı bir sonuçla karşılaşırım " Kehf 18/35-36
Bu aldanmanın sebebi, İblis mel'ûnun mantık yoluyla yaptığı hatalı kıyasa dayanmasıdır Şöyle ki onlar bazen, Allah'ın dünyada kendilerine verdiği nimetlere bakıp âhiret nimetlerini buna kıyas ediyor; bazen de Allah'ın dünyada
kendilerine hemen azap göndermediğine bakıp âhiret azabını buna kıyas ediyorlar Şu âyette buyurulduğu gibi:
"Allah söylediklerimizden dolayı bize azap etse ya!" 6 Mücâdele 58/8 diyorlar
Onlar bazen de mü'minlere bakıp onların fakir olduklarını görünce küçümseyerek diyorlar ki:
"Aramızdan, Allah'ın kendilerine lütuf ve ihsanda bulunduğu kimseler bunlar mı!"7 En'âm 6/53 s Ahkaf 46/11
"Bu iş iyi bir şey olsaydı onlar bizi geçemezlerdi "
Onların tasavvurlarında düzenledikleri kıyas şöyle: "Allah bize dünya nimetlerini ihsan etmiştir Her ihsan eden sever; her seven de ihsanda bulunur " İşin doğrusu böyle değildir Tam aksine Allah ihsan eder fakat sevmeyebilir
Hatta belki de ihsan, bu iyiliğe muhatap olanın yavaş yavaş helakine sebep dahi olabilir İşte bu, Allah hakkındaki gururun zirvesidir Bununla ilgili olarak Hz Peygamber (s a v ) şöyle buyurmuştur:
"Sizden birisi sevdiği için hastasını nasıl ki bazı yiyecek ve içeceklerden uzak tutuyorsa, Allah da mü'min kulunu aynı şekilde dünyaya karşı muhafaza eder "
Bunun için basiret sahipleri, dünya kendilerine yöneldiğinde üzülür; başlarına fakirlik gelince sevinir ve 'İyi insanların alâmetlerine merhaba!' derlerdi Âyetlerde şöyle buyurulur:
"İnsan var ya, Rabbi kendisini imtihan edip de ikramda bulunduğunda ve bol nimet verdiğinde, 'Rabbim bana ikram etti' der " Fecr89/15
hekimhan
"Zannederler mi ki Biz kendilerine mal ve oğullar vermekle, iyilikleri kendilerine çabucak ulaştırıyoruz? Hayır, onlar farkında değiller "
"Âyetlerimizi yalanlayanları, Biz, bilmeyecekleri yönden derece derece helâka yaklaştıracağız Ben onlara mühlet veririm Muhakkak ki Benim tuzağım pek çetindir
"Kendilerine yapılan uyarıları unuttuklarında, (vermiş olduğumuz sıkıntı ve musibetleri kaldırıp) üzerlerine her şeyin kapılarını açtık Nihayet kendilerine verilenler sebebiyle şımardıkları zaman onları ansızın yakaladık, birdenbire bütün ümitlerini kaybettiler "
Aldanarak böyle bir inanca saplanan kişi, Allah'a inanmamış demektir Bu aldanmanın kaynağı, Allah ve sıfatları hakkındaki bilgisizliktir Çünkü Allah'ı tanıyan, O'nun imtihanından kendisini güvende hissedemez Gerçekten on-
Mü'minûn 23/55-56
Â'râf 7/182-183; Kalem 68/44-45
En'âm 6/44 - ' -
lar, Allah kendilerine nice mal-mülk verdiği halde, Firavun, Hâmân ve Nemrud'un başlarına nelerin geldiğine de hiç bakmıyorlar! Halbuki Allah Teâlâ şu ayetlerde azabından sakındır-maktadır:
"Allah'ın azabına uğramayacaklarından emin mi oldular? Ziyana uğrayan topluluktan başkası Allah'ın azabından emin olamaz "
"Onlar tuzak kurdular ve Allah onların tuzaklarını başlarına geçirdi Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır '
"Sen kâfirlere mühlet ver; onları biraz kendi hallerine bırak!"
Allah kime bir nimet verirse o, bunun bir felaket olmasından korksun!
Â'râf 7/99
ıÂl-i imrân 3/54
Târik 86/17
|