Prof. Dr. Sinsi
|
Dünya Neş’Eleri
İslâm insana iki neş'e verir Dünya neş'esi, âhiret neş'esi Neş'e deyince bazıları içki içmek, sarhoş olup dağıtmak, nefis ve leziz yemekler yemek, eğlenmek, keyiflenmek, gezmek tozmak, gayr-i meşru cinsel hazlar ve zevkler gibi şeyleri düşünüyor İslâm'ın verdiği neş'eler bunlar değildir
Faydalı ilimleri öğrenmek insana neş'e verir
İbadet etmekte de neş'eler vardır
Hayır hasenat yapmak neş'edir
Sâlih ameller işlemek yine neş'edir
Allah'ın kendisine ihsan ettiği nimetleri paylaşmak neş'edir
Sohbet büyük bir neş'e kaynağıdır
Topluca yapılan zikrullahtaki neş'e çok büyük, çok ulvî bir neş'edir Hak yolunda ve Hak rızası için çekilen çilelerde bile esrarlı neş'eler bulunur
Dinsizler bu anlattığım neş'eleri anlamaz, böyle neş'e mi olurmuş derler
Onların neş'eleri sanki neş'e midir?
Neş'e ahlâkla, faziletle, bilgelikle birlikte olmalıdır Bunlara zıt olan neş'e değildir
Âdi, bayağı, süflî neş'eler vardır; yüksek, ulvî, haysiyetli neş'eler vardır
Faydalı kitaplar okumak neş'edir
Mimarî bakımdan güzel, sanatlı, estetik bir binaya bakmak bile insana neş'e verir
Vasıflı bir insan yemek olarak sadece bir tas çorba içse yine neş'e bulur Cahil, kaba, hoyrat kişi mükellef yemekler yese, onun kadar neş'e ve zevk almaz, belki hiç neş'e almaz
Çay içmek, kahve içmek, saray limonatası içmek hep neş'e kaynağıdır Kızarmış kepekli ekmek, biraz keçi peyniri, yarım domates Vasıflı bir insan için ne büyük ve neş'eli bir ziyafettir bu
Çiçek açmış bir badem ağacı altına küçük bir halı sermişsin, semaver kaynıyor Mütevazı soğuk yemekler, sofrada iki dost ve âşina kişi Gıybet ve zararlı lâf edilmiyor; edebiyat, tarih, sanat, tasavvuf, hikmet konuşuluyor Badem ağacında bir kuş ötüyor Biraz ileride küçük bir dere Kır çiçekleri, beyaz bir kelebek Ya Rabbi ne büyük neş'eler
Eski Romalılar mükellef sofraların etrafına uzanıp saatlerce nefis yemekler yermiş Mideleri doyunca biraz öteye gider, kusarmış, sonra yine yemeğe devam edermiş Onlarınki de zevk midir, neş'e midir?
Çocukluğumun İstanbul'unda ahşap evler, mor salkımlı, hanımelili, tırmanan güllü küçük neş'eli bahçeler vardı
Boğaz'a, Salacak'a, Kadıköyü'ne, Adalar'a sefer eden neş'eli vapurlar vardı, bacalarından buram buram dumanlar savurarak seyrederlerdi
Küçük eski zaman tramvayları ne kadar neş'eliydi
Piyazcı dükkânları, çorbacılar, muhallebiciler Sokaklarda bağırarak gazete satan müvezziler Eski İstanbul simitleri Nur yüzlü haminneler Tramvayda yaşlı birine yer veren genç Ahşap bir evin penceresindeki küpe çiçekleri Tiz çığlıklar atarak uçan kırlangıçlar Boğazda ağla balık tutan kayıkçılar Haliç seferi yapan, Unkapanı köprüsünden geçerken bacası aşağıya çekilen küçük vapurlar
Neş'elenmek için içmeye ne lüzum var Boğaz'da yunus balıklarının vapurlarla yarış yapmasını seyretmek bile bizi neş'elendirirdi eskiden
Üstad Necip Fazıl'ı ziyaret edip sohbetini dinlemek neş'eydi Mahir İz hocayı dinlemek ayrı bir neş'e
Şeyh Mehmet Zahid Efendi hazretlerini görmek bir neş'eydi Üstadlar, hocaefendiler, şeyhler, salihler hep neş'e kaynağıydı
"Aman yavrum dikkat et, bahçedeki erik ağacına bir kuşcağız yuva yapmış, sakın ürkütme emi?" Peki anneanne Kuşun bizim eriğe yuva yapması ne güzel bir neş'eydi
Muharremde aşure yapılır, komşulara dağıtılırdı Neş'e
Evimizin pencerelerine kırlangıçlar çamurdan yuvalar yapmışlardı Akşam olunca anne ve baba kırlangıç yavrularının yanında yatardı Küçük yuvada bir sürü kuş, kıpır kıpır, cıvıl cıvıl, yer yatağında onların seslerini dinleyerek neş'e içinde uyurdum
Hayattan neş'e almak için zengin olmak, günah işlemek, lüks yaşamak gerekmez Fani dünyanın kederleri ve neş'eleri içiçedir Huz mâ safa da' mâ keder
Mehmet Şevket Eygi - Milli Gazete
06/02/2010
|