Prof. Dr. Sinsi
|
İlahi Armağan -49- Meclis
Ey cemaat! Size iyilik yapmak düşer Hakk'a tâatı her şeye tercih ediniz O'na isyana atılmayınız İyilik ve nimetin kadrini biliniz; hangi iyilik ki kötüye harcanır, o az zamanda biter, tükenir İbadeti elden bırakmadan çalışmaya koyulunuz Hak yakınlığını ancak bu yolda bulabilirsiniz Hakk'a tâata devam ederseniz, her kaygınız O'na olur Kastınız orada toplanır Her hâli O'nunla olan, başkasına gidemez ve başkası ile olamaz Hem ibadet eder, hem de rızkınızı helâlden kazanmak için çalışırsanız, yemeğiniz O'nun fazilet tabağı ile gelir Rızkınızı aklınızın keşfedemediği yoldan bulursunuz
Maddî kaygı peşinde koşanlara nefis hicap olur Vasıtalar aradan kalkınca nefis ıslâh olur Dolayısıyla perdeler zâil olur Bu hâli Bayezid-i Bistamî çok güzel anlatır: “Rabb’imi rüyamda gördüm, ‘Ey Yaratıcı Hûda, Sana yol nereden gider?’ dedim Şu cevabı aldım: ‘Nefsini bırak gel ’ Yılanın kılıfından sıyrıldığı gibi nefsimi bir yana ittim Her hakikati olduğu gibi gördüm Anladım ki, nefsin ötesi Hak  Hakk'ın emri ise nefse ait isteğin aksi ”
Dünya ve içindekiler, Hakk'ın zâtından gayri cümle şeyler, nefse uymuşlardır Dünya nefsindir ve nefsin sevgilisidir Âhiret de onun sevgilisidir Çünkü Hak Teâlâ, onu şöyle bildirdi: “Âhirette gözlerin istekle bakacağı, nefislerin haz duyacağı şeyler vardır ” (ez-Zuhruf, 43/71)
Hakiki varlığı bulanlar başkadır Onlar, gündüz olunca halka iyilik için dolaşır, gece olunca da Hak Teâlâ'ya ibadet ederler, iç âleme döner, Hak'la olurlar Böyle etmek bir gelenektir Bunun gibi padişahlar da gece olunca vezirlerini ve sevdiği kimseleri yanlarına alırlar; gündüzleri rasgele saray halkı ile uğraşır dururlar, halkın ihtiyacını görmeye koyulurlar
Allah'ın rahmeti sizlere olsun, sözlerimi kalbinizle dinleyiniz Sözlerimi zihninize alınız; söylediklerimle amel ediniz Sözlerimi Hak'tan alırım, konuşmamı O'nunla yaparım Öğüt yollarını hakikate uygun olarak seçerim Hakikî yolları size vasfetmekteyim Sebebi, o yola koyulmanız Bana, “İyi ettin ve güzel söyledin” demeniz yetmez
Bu sözler benim için kâfi değil Ancak bu sözleri kalbinizle derseniz olur Sözlerimle amel ederseniz sevinirim İhlâs sahibi olursanız zevk duyarım Sözlerimin tesirini sizde görürsem, en iyisini yapmış olursunuz
Ne zamana kadar nefsine, dünyana ve âhiretine tapacaksın? Ne samana kadar bunlara ibadet edecek, kullara ve fâni eşyaya namaz kılacaksın Halk nefsine perde oldu Nefsin kalbini örttü Kalbinin derûnî varlığını kapladı
Halkı tanı, dış âleme daldıkça varlığını göremezsin Halkı bir yana attığın an, nefsini görebilirsin Ve nefsin Hakk'a karşı olan düşmanlığını anlarsın Nefsinle daima harp et Hak Teâlâ'nın emrine boyun eğinceye dek onu bırakma; sonra yine ondan ayrılma, azabilir Nefsi, Hak'tan korkar, O'na inanır bulmayınca başıboş salma Nefis Hakk'ın emrine uymalı, yasaklarından kaçmalı Bilhassa kadere uymalı İşte bu hâllerden sonra kalbin perdesi kalkar, sır âleminin gözleri açılır Gerek kalp, gerekse sır âlemi, önce göremediklerini bundan sonra görmeye başlarlar Yaratıcılarını anlar, daima O'na koşarlar Sır âlemini ve kalbi Hak'tan gayri şeyler eğlendiremez
İrfan sahibini hiç bir şey eyleyemez O, her hâlinde eşyanın yaratıcısı ile olur Uyku ona tesir edemez Onu Hak'tan alıkoyan olmaz Sevilmiş insan için kendine has varlık yoktur Sevilmiş olan, kader yaylasında gezer, ilim deryasında yüzer Deryanın dalgası onu bir aşağı bir yukarı kaldırır, indirir Ulvî denizin dalgaları irfan sahibini bir defa boşluğa iter, sonra en ücra köşeye  Kendinden geçmiş bir hâldedir, aklına sahip olamaz Kulağı maddî ve kötü şeyleri duymaz, dili konuşmaz, gözleri de görmez Her işinde Hakk'ı görür, başkasını görmez ve bilmez İrfan sahibi Hak önünde teslim olan bir ölüdür Dirilmesi mukadder ise Hak ona can verir Ezel bilgisi, can verilmesi gereken kimseyi bilir
İrfan sahipleri, hüküm perdeleri ardında yaşar, haklarında bir hüküm verilince gereği için açığa çıkarlar Perdelerin açılması emredilince hemen halka koşar, hâllerini hikâye ederler Bu sebeple halkı Hakk'a çağırmış olurlar Onların hâli böyledir, ama daha söylenmeyen kısmı da vardır
|