Yalnız Mesajı Göster

İlahi Armağan -49- Meclis

Eski 08-02-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İlahi Armağan -49- Meclis




Ey cemaat! Size iyilik yapmak düşer Hakk'a tâatı her şeye ter­cih ediniz O'na isyana atılmayınız İyilik ve nimetin kadrini biliniz; hangi iyilik ki kötüye harcanır, o az zamanda biter, tükenir İbadeti elden bırakmadan çalışmaya koyulunuz Hak yakınlığını ancak bu yolda bulabilirsiniz Hakk'a tâata devam ederseniz, her kaygınız O'na olur Kastınız orada toplanır Her hâli O'nunla olan, başkasına gidemez ve başkası ile olamaz Hem ibadet eder, hem de rızkınızı helâlden kazanmak için çalışırsanız, yemeğiniz O'nun fazilet tabağı ile gelir Rızkınızı aklınızın keşfedemediği yoldan bulursunuz
Maddî kaygı peşinde koşanlara nefis hicap olur Vasıtalar ara­dan kalkınca nefis ıslâh olur Dolayısıyla perdeler zâil olur Bu hâli Bayezid-i Bistamî çok güzel anlatır: “Rabb’imi rüyamda gördüm, ‘Ey Yaratıcı Hûda, Sana yol ne­reden gider?’ dedim Şu cevabı aldım: ‘Nefsini bırak gel’ Yılanın kılıfından sıyrıldığı gibi nefsimi bir yana ittim Her ha­kikati olduğu gibi gördüm Anladım ki, nefsin ötesi Hak Hakk'ın emri ise nefse ait isteğin aksi
Dünya ve içindekiler, Hakk'ın zâtından gayri cümle şeyler, nefse uymuşlardır Dünya nefsindir ve nefsin sevgilisidir Âhiret de onun sevgilisidir Çünkü Hak Teâlâ, onu şöyle bildirdi: “Âhirette gözlerin istekle bakacağı, nefislerin haz duyacağı şeyler vardır (ez-Zuhruf, 43/71)
Hakiki varlığı bulanlar başkadır Onlar, gündüz olunca halka iyilik için dolaşır, gece olunca da Hak Teâlâ'ya ibadet ederler, iç âleme döner, Hak'la olurlar Böyle etmek bir gelenektir Bunun gibi padişahlar da gece olunca vezirlerini ve sevdiği kimseleri yanlarına alırlar; gündüzleri rasgele saray halkı ile uğraşır dururlar, halkın ihtiyacını görmeye koyulurlar
Allah'ın rahmeti sizlere olsun, sözlerimi kalbinizle dinleyiniz Sözlerimi zihninize alınız; söylediklerimle amel ediniz Sözlerimi Hak'tan alırım, konuşmamı O'nunla yaparım Öğüt yollarını haki­kate uygun olarak seçerim Hakikî yolları size vasfetmekteyim Se­bebi, o yola koyulmanız Bana, “İyi ettin ve güzel söyledin” demeniz yetmez
Bu sözler benim için kâfi değil Ancak bu sözleri kalbinizle der­seniz olur Sözlerimle amel ederseniz sevinirim İhlâs sahibi olursa­nız zevk duyarım Sözlerimin tesirini sizde görürsem, en iyisini yap­mış olursunuz
Ne zamana kadar nefsine, dünyana ve âhiretine tapacaksın? Ne samana kadar bunlara ibadet edecek, kullara ve fâni eşyaya namaz kılacaksın Halk nefsine perde oldu Nefsin kalbini örttü Kalbinin derûnî varlığını kapladı
Halkı tanı, dış âleme daldıkça varlığını göremezsin Halkı bir yana attığın an, nefsini görebilirsin Ve nefsin Hakk'a karşı olan düşmanlığını anlarsın Nefsinle daima harp et Hak Teâlâ'nın emri­ne boyun eğinceye dek onu bırakma; sonra yine ondan ayrılma, aza­bilir Nefsi, Hak'tan korkar, O'na inanır bulmayınca başıboş salma Nefis Hakk'ın emrine uymalı, yasaklarından kaçmalı Bilhassa kade­re uymalı İşte bu hâllerden sonra kalbin perdesi kalkar, sır âlemi­nin gözleri açılır Gerek kalp, gerekse sır âlemi, önce göremediklerini bundan sonra görmeye başlarlar Yaratıcılarını anlar, daima O'na koşarlar Sır âlemini ve kalbi Hak'tan gayri şeyler eğlendiremez
İrfan sahibini hiç bir şey eyleyemez O, her hâlinde eşyanın ya­ratıcısı ile olur Uyku ona tesir edemez Onu Hak'tan alıkoyan ol­maz Sevilmiş insan için kendine has varlık yoktur Sevilmiş olan, kader yaylasında gezer, ilim deryasında yüzer Deryanın dalgası onu bir aşağı bir yukarı kaldırır, indirir Ulvî denizin dalgaları irfan sa­hibini bir defa boşluğa iter, sonra en ücra köşeye Kendinden geçmiş bir hâldedir, aklına sahip olamaz Kulağı maddî ve kötü şeyleri duymaz, dili konuşmaz, gözleri de görmez Her işinde Hakk'ı görür, başkasını görmez ve bilmez İrfan sahibi Hak önünde teslim olan bir ölüdür Dirilmesi mukadder ise Hak ona can verir Ezel bilgisi, can verilmesi gereken kimseyi bilir
İrfan sahipleri, hüküm perdeleri ardında yaşar, haklarında bir hüküm verilince gereği için açığa çıkarlar Perdelerin açılması em­redilince hemen halka koşar, hâllerini hikâye ederler Bu sebeple hal­kı Hakk'a çağırmış olurlar Onların hâli böyledir, ama daha söylen­meyen kısmı da vardır

Alıntı Yaparak Cevapla