Prof. Dr. Sinsi
|
İlahi Armağan -48- Meclis
Ey evlat! Gücün yettiği kadar duyduğun mânevi zevki sakla; güçlü olursan bunu yap Duygulara alt olursan mazur sayılırsın Sevgi, perde ve örtüleri harap eder, haya duvarını yıkar, vücut yapısını bozar, halkı görmeyi yok eder Halk sevgisi kalpten zorla çıkarılmalıdır Hak sevgisini kalbine yerleştiren, o sevginin mağlûbudur O sevgi ayağından çıkan tozu sürme yap, gözüne çek Bu sayede her gördüğün şeye, içinden kopup gelen her duyguya: “Bu nefisten geliyor, bu kalpten geliyor, bu halktan geliyor ve bu da Hak'tan geliyor” diyebilirsin
Çalış, işlerde sen olmayasın; yapan ve eden O ola Çalış, başına bir kötü hâl geldiği zaman, gitmesini isteyen olmayasın Fayda almak için harekete geçmeyesin Şunu doğru olarak bil ki, anlattığım hâli benliğinde duyduğun an Hak sana hizmet edeni gönderir ve her kötülüğü def eder O'nunla ol! Hâlin, yıkayıcı önündeki ölüye benzesin ve Cibril'in sessiz çevirdiği Ashâb-ı Kehf'e dönsün O'nunla ol Varlığın yok olsun Seçme kabiliyetin olmasın Cümle tedbiri bırak O'nun önünde iman ayağınla dur; nefsini görme Nefsini kaza ve kader anında ortaya at İman, kader hükümlerine uyulduğu takdirde ayakta durur: İlâhî kaderin her hükmü ona kuvvet verir Münafık kaderden kaçar, her gün ve her gece iman bünyesi zayıflar; nefsi, kötü arzusunu semirtir, sır ve kalp gözü kör olur Münafığın kapısı hoş görünür, evinin içi haraptır Hakk'ı dilden anar Kalpten anmaz Öfkesi nefsi için olur, Rabb’i için olmaz İman sahibi, münafığın aksinedir; Allah'ı anması hem kalbi, hem de dili ile olur Vakitlerin çoğunu kalbî zikirle geçirir, dili sessiz olur Bir şeye darılacak olsa, Allah için ve Peygamber için darılır Nefsini, şahsî ve tabiî arzuları, dünyayı ona katmaz İmanlı kişi, kimseye haset etmez, dolayısıyla haset edeni olmaz Zevk ve keyf sahiplerinin içine karışmaz, dolayısıyla onlarla niza çıkarmaz
Ey evlat! Sakın ha sakın, dünya zevki için kimse ile çekişmeyesin O zevkler verilir, alınır, geçer gider; fakat sen arada yok olursun Zelil ve rüsva olursun Dünyalık bir şey için çekişme, bu sana ne kazandırır? İlâhî hüküm geçmişte verilmiştir, bozulmaz Çekişecek olursan, Hak'la çekişmiş olursun Bu da seni gözünden düşürür, dolayısıyla bütün bildiklerin elinden gider, boşa yorulursun Allah Teâlâ senin gibilere, “Boşa yorulanlar” damgasını vurur Şu anda tevbe et, Allah'a dön, hatasız insanlar zeki olur Hak sana bir bela verirse kalkması için O'na kızma, ibadet et, kendiliğinden gitmesini bekle Hiç bir zaman ümitsiz olma Bir anın tecellisi öbürüne uymaz Bir an darlık, diğer an ferahlık duyabilirsin O her an bir başka tecellide olur Bir topluluğu bir an içinde başka yapar O'nunla sabret Kaderine boyun eğ Bilemezsin, şu hâlinden sonra bambaşka bir hâl tecelli eder Sabredersen bela hafifler, kurtuluş yolunu görürsün O seni sever, sen de O'nu seversin Bağırır çağırırsan derdin artar; O'na itiraz ettiğin için azap gelir
Hakk'a itiraz etmenizin ve çekişme yolunu tutmanızın sebebi nefse uymanızdır Boş şeylere kapılıp dünyalık uğruna koşmanızdır Hele dünyayı sevmeniz ve onun geçici metaını toplamaya çalışmanız yorucu olur ve Hak Teâlâ'yı darıltır
|