Prof. Dr. Sinsi
|
İman Ve İslam
İman ve İslâm’ın Şer'î hükümleri
Şer’i mânadaki iman ve İslâm’ın âhiretteki hükümleri, cehennemde ebedî bırakılmamaktır ALLAH Rasûlü (sa) şöyle buyurmuştur: "Kalbinde zerre kadar iman olan bir kimse ateşten çıkar " (Müttefekun aleyh) Bazı yorumcular, bu hadiste söz konusu edilen imanın sadece kalb tasdiki olduğunu, bazıları onun kalb tasdiki ve dil ikrarı olduğunu, bazıları da onun kalb tasdiki, dil ikrarı ve uzuvlarla amel üçlüsü olduğunu söylemişlerdir
Bu ihtilâftan da anlaşıldığı gibi, konunun üç şıkkı vardır
Birinci şık; kalb tasdiki, dil ikrarı ve uzuvlarla ameli birleştirmektir Bu üçünü birleştiren bir kimsenin cennette olacağı tartışmasızdır
İkinci şık; amelde eksiklik bulunmasıdır Mutezile fırkasına göre, büyük günah işleyen ve bundan tevbe etmeyen bir kimse fâsıktır ve cehennemde ebedî kalıcıdır İleride açıklayacağımız gibi, bu görüş bâtıldır
Üçüncü şık; kalb tasdiki ve dil ikrarı bulunduğu halde, amelin hiç bulunmamasıdır Bazı âlimler, amel az ve eksik de olsa hiç bulunmadıkça imanın sahih olmadığını söylemişlerdir Bunlara göre, amel imanın bir cüz'üdür Ancak bu görüş zayıftır Çünkü ALLAH Teâlâ, sâlih amelleri imandan ayrı olarak zikretmiştir "İman eden ve sâlih amel işleyenler" sözüyle başlayan çok âyet-i kerimeler vardır ALLAH Rasûlü (sa) da: "Bir kimse, tasdik ettiği şeyi inkâr etmedikçe küfre düşmez " buyurmuştur (Taberânî) Bu hadisin bir rivayet şekli de şöyledir: "Tasdik ettiği şeyi inkâr etmedikçe kimseyi tekfir etmeyin " (Taberânî) Cibril hadisinde de, amel imanın bir cüz'ü veya şartı olarak gösterilmemiştir Dil ile ikrar etmek ise, imanın bir cüz'ü olduğu için değil, kişinin mümin olduğunun bilinmesi için gereklidir Çünkü, bir kimsenin kalbinde tasdik bulunduğu onun tarafından dille ikrar ve itiraf edilmedikçe başkası tarafından bilinmez Kalbiyle tasdik etmediği halde, yalnızca diliyle, "ALLAH bir, Muhammed resul " diyen bir kimse, ALLAH yanında kâfirdir Ancak, kalbindekini bilmek mümkün olmadığı için, bu kimse dünya hükümleri itibarıyla mümin sayılır
Mürcie taifesi, Mutezilenin aksi istikametinde ifrat ederek, ameli ne olursa olsun, imanı olan bir kimsenin ateşe atılmayacağını söylemişlerdir Bu görüş de bâtıldır
Mutezile ve Mürcie, bu yanlış ve bâtıl görülerini Kur’ân-ı Kerim'in âmm olan âyetlerine dayandırmışlardır Halbuki, âmm olan âyetler başka âyetlerle tahsis ve tayin edilmiş ve böylece asıl mânalarının ne olduğu belirtilmiştir Örnek vermek gerekirse, Mutezile şu âyetleri delil göstermişlerdir:
"Kim ALLAH ve Rasûlü’ne isyan ederse, ona cehennem ateşi vardır ve kendisi orada kalıcıdır " (Cin, 23), "Haberiniz olsun, zâlimler devamlı olan bir azap içindedirler " (Şûra, 45), "Kim bir kötülük getirirse, yüz üstü cehenneme atılır " (Neml, 90)
Ehl-i Sünnet âlimlerine göre, geçen âyetlerdeki isyan, zulüm ve kötülükten maksat küfürdür Çünkü, küfrün dışında kötü amelleri olan müminlerin cehennemde ebedî kalmadıklarını bildiren çok sayıda âyet ve hadisler vardır Örneğin bir âyette, "ALLAH, kendisine ortak koşulmasını affetmez Bunun dışında kalan (günah)ları dilediği kimseler için affeder " (Nisa, 116), bir âyette, "Kim zerre kadar hayır işlese, onun karşılığını görür " (Zelzele, 7), bir âyette de "Biz iman eden ve sâlih amel işleyenlerin ücretini zayi etmeyiz " (Kehf, 30) buyurulmuştur Bu âyetlerden birincisiyle, küfrün dışındaki günahların affedilebileceği bildirilmiş, ikinci ve üçüncü âyetlerle de günah işleyen bir müminin hayırları ve sâlih amelleri varsa, bunların zayi edilmeyeceği taahhüt edilmiştir Sahih bir hadiste de, "Kalbinde zerre kadar iman olan bir kimse cehennemden çıkar " (Müttefekun aleyh) diye bildirilmiştir Ancak, amel imanın bir cüz'ü ve rüknü değilse de, onun koruyucusu, tamamlayıcısı, süsü, ışığı, hayatı, neticesi ve gayesi olduğu ve onun değer ve sevabını arttırdığı kesindir
Mürcie de şu âyetleri delil göstermişlerdir: -"Kim Rabbine iman ederse, o kimse ücretinin kesilmesinden ve zillete uğratılmaktan korkmaz " (Cin, 13), "Allaha ve Rasûlü’ne iman edenler sıddıklardır; onlara ücret ve nur vardır " (Hadîd, 19), "Cehenneme bir topluluk atıldıkça, oranın görevlileri kendilerine, "Size bir uyarıcı gelmedi mi?" diye sorarlar Onlar, "Bize uyarıcı geldi Ancak biz yalanladık ve, "ALLAH bir şey (bir din ve peygamber) göndermemiştir "dedik, derler " (Mülk, 8, 9), "Cehenneme ancak, yalanlayan ve yüz çeviren en şakî kimseler girerler " (Leyl, 15), "Kim bir iyilik getirirse, kendisine ondan daha hayırlısı verilir ve böyleleri o gün azap korkusundan emindirler " (Neml, 85)
Ancak, bu âyetlerin hepsi âmm âyetlerdir Âmm âyetleri ise başka âyetler tahsis ve tayin ederler Bu sebeple, onların geçerli olan mânaları bu tahsis edici âyetlerin gösterdiği mânalardır Ebul-Hasan el-Eş'arî ve kelâmcılardan bir taife, umum ifade eden âmm nasslardan hüküm çıkarılamayacağını, bunlardan neyin kasdedildiğini anlamak için, tayin edici nass ve karinelere baş vurmak gerektiğini söylemişlerdir Kaldı ki, yukarıda geçen âyetlerin yukarılarına veya devamlarına bakıldığı takdirde ve hatta bir kısmının kendi kayıtları incelendiğinde, bu âyetlerin Mürcie'nin anladıkları mânayı taşımadıkları rahatlıkla görülebilir
|