Prof. Dr. Sinsi
|
Kendini Bilmek, Allahü Teâlâ'yı Bilmenin Anahtarıd
KENDİNİ BİLMEK, ALLAHÜ TEÂLÂ'YI BİLMENİN ANAHTARIDIR
Bil ki, geçmiş peygamberlerin kitaplarında, insana hitab eden şu söz meşhurdur: «Ey insan! Rabbini tanımak için kendini tanı» Haberlerde [hadislerde] ve eserlerde [selef-i sâlihînin sözlerinde] geldi ki: «Kendini bilen, Rabbini bilir»
Bu söz şuna işarettir ki, insanın kendisi bir aynadır, ona bakan, Hakkı görür! Birçok insan kendine bakar ve fakat Hakkı göremez O hâlde kendini bilmek için, Allahü Teâlâ'yı bilmeye hangi yolun vesile olduğunu öğrenmek lâzımdır
Bu da iki şekildedir: Biri çok derindir Bunu çok kimse anlayamaz Bundan bahsetmek doğru olmaz Herkesin anlayabildiği şekil ise, su götürmez biçimde açıktır Avam insan, kendi zâtından Allahü Teâlâ'nın zâtının varlığını, kendi sıfatlarından Allahü Teâlâ'nın sıfatlarını, kendi bedeni ve âzaları olan şahsî memleketindeki tasarruftan, Allahü Teâlâ'nın bütün âlemlerdeki tasarrufunu bilendir
Bu, şöyle izah edilir: Her şeyden önce kendini varlığıyla bilince anlar ki, bundan önce, nice yıllar geçmiştir Kendinin namı, nişanı yok idi Hususan Allahü Teâlâ buyurur: «İnsanın üzerine uzun devirden öyle bir zaman gel [ib geç] di ki [o vakit] o, anılmaya değer bir şey bile değildi
Hakıykat, biz insanı birbiriyle karışık bir damla sudan yarattık Onu imtihan ediyoruz Bu sebeple onu işitici, görücü yaptık (1)
İnsanın kendi aslından anlayabildiği, varlığından önce nutfe olmasıdır
Fena kokulu bir damla su; onda akıl, kulak, göz, baş, el, ayak, dil, damar, sinir, kemik, deri ve et gibi şeyler yoktur Belki, beyaz şekilde bir sudur
Fakat, bütün bu akıllara durgunluk veren hâller onda meydana gelmiştir Ama bunları o mu, yoksa bir başkası mı meydana getirdi? Ve yine zaruri olarak bilir ki, insan, kemâl mertebesinde, her âzası yerinde olduğu hâlde, bir kıl ucu yaratmaktan âcizdir Demek ki, bir su damlası iken daha âciz ve noksan idi Netice olarak anlaşıldı ki, kendi zâtının varlığından, Allahü Teâlâ'nın zâtının varlığı belli olur
Bir kısmını anlattığımız bedenindeki zahirî ve bâtınî şaşılacak hâllere bakınca, kendini yaratanın kudretini görür ve bilir ki, her bakımdan tam bir kudret [yaratan] vardır, istediğini, istediği gibi yaratır Bundan daha üstün hangi kudret olabilir ki, böyle hakir ve aşağı bir damla sudan olgun, güzel, hikmetli ve şaşılacak bir şahıs yaratıyor
Kendinde olan akıl almaz bu inceliklere ve âzalarının faydalarına ve herbirinin ne hikmetle yaratıldığına, el, ayak, göz, dil ve diş gibi zahirî azalarına, dalak, ciğer ve öd kesesine ve buna benzer diğer iç azalarına bakınca, kendini yaratanın ilmini bilip her bakımdan tam ve her şeyi kuşatmakta olduğunu ve yine böyle bir âlimin bildiğinin hiçbir şey olmadığım anlar
|