Prof. Dr. Sinsi
|
Kalbimizi Sağlam Tutalım!..
Harîm'in içinde en değerli olan kimse sevgilidir Bu yüzden Kâbe Harîm'ine gelenler de orada Sevgili'yi ararlar Zaten Kâbe de Sevgili'nin evidir Tıpkı gönül gibi Gönül ile Kâbe arasındaki eşitlik, her ikisinde de bir tek Sevgili için yer bulunması, başka sevgilerin (dünya, masiva, rakip, ortak vs ) dışarıda kalmasıdır
Eski zamanlarda Kâbe'ye yönelen bir gönül, dünyayı ve dünyalıkları ardında bırakarak Sevgili'ye gitmek üzere yola çıkarmış Öyle ki bir hac yolculuğu neredeyse hayatın bir hâsılası, bir tür muhasebe ve hasılat süreci olarak algılanır, bazıları da bunu etvar-ı seb'a ile izah ederlermiş
"O (Allah) sizi merhale merhale birçok hallerden geçirerek yaratmıştır (Nuh, 14)" ayetinden ilham alan etvâr-ı seb'a (yedi tavır) düşüncesi insanın yaratılışında yedi derece olduğunu söyler ve bunu izah için yedi kat gök, yedi iklim, yedi gezegen vb benzetmeler kullanırlar
Ulema onu tab' (yaratılış), nefs, kalb, ruh, sır, hafî (gizli) ve ahfâ (en gizli) diye derecelere ayırmıştır ki insanın tabiatından başlayarak nefsiyle, kalbiyle ve ruhuyla ne derece iç aleme yönelip, ne derece hakikat sırlarına sahip olduğunu gösterir
Sufiler ise etvar-ı seb'a deyince yalnızca nefsi esas almış ve nefsin yedi tavrından bahsetmişlerdir
Bunlar sırasıyla emmâre (kesif zulmet örtüsü ile örtülü, seyr ila'llah), levvâme (hafif zulmet örtüsüyle örtülü, seyr ala'llah), mülhime (Nur ile zulmet arasında, seyr bi'llah), mutmainne (nur içinde, seyr ani'lleh), râdıye (nur perdesinin incelmesinde, seyr fi'llah), mardıyye (nur perdesinin sonunda, seyr maa'llah) ve kâmile (nur perdesinin de aradan kalkması halinde, seyr li'lleh) olarak anılırlar
Bunlardan ilki zevk, ikincisi şevk, sonra sırayla aşk, vasl, hayret, fena fil fena (yoklukta yok oluş) ve beka bi'l-beka (varlıkta var oluş) hallerini üstlenir
Bu mertebe ve tavırların renkleri de sırasıyla şöyledir: Mavi, sarı, kızıl, siyah, yeşil, beyaz ve renksizlik (renkten azade oluş)
İmdi, Nailî üstadımız yukarıdaki beytinde bütün bu seyr ü süluk yolunu bir hac vetiresine benzetiyor ve biz aşk haremine ulaşabilmek için öyle bir gidişle gidiyoruz ki, gönlümüz bu gidişin her merhalesinde, her dakikasında, her saniyesinde aşk ıstırabı ve kavuşma ümidiyle bin feryad ediyor,
Harem'de gönlümüzün feryadını duyan herkes ve her şey aşk ile coşuyor, bu coşkunluk bizim kalbimize yansıyıp yedi mertebenin tamamından geçiyor ve Aşk Kâbesi'nde yok oluyoruz
Nailî büyük şair vesselam! Bütün bu derinliği bize anlatırken bir de göz kırpıyor ve kalb (yürek) ile ceres (çan) arasındaki şekil benzerliğine dikkatimizi çekiyor Çünkü bütün bu idrak dereceleri ancak kalb ile algılanabilir
Kalbimizi sağlam tutalım yeter!
09 Mart 2010, Salı
İSKENDER PALA
|