Prof. Dr. Sinsi
|
Kafirlere Benzememe Ve İslâm Toplumunu Kesinlikle
KAFİRLERE BENZEMEME VE İSLÂM TOPLUMUNU KESİNLİKLE KORUMA
Said el-Kahtani
islâm dini sadece insanın muhteva olarak seçkin olmasıyla yetinmez İslâm, kendi şahsında müslüman, genel plânda müslüman ve yine umumi hatları itibariyle de İslâm toplumu için vardır İşte onun seçkinliği kendi*sini bu noktalardan da gösterir Bunun içindir ki, İslâm'da kâfirlere ben*zememekten nehyedilmesi, inancımız ve akidemiz gereği Rabbani sorum*lulukların biridir
Nitekim Kitap ve Sünnet bu mesele ile ilgili olarak bir hayli delil ile dopdolu bulunmaktadır Zira dış görünüm itibariyle kâfirlere benzemek, bir süre sonra insana, onlann akide ve inançlarını da benzetir, onların aki*delerine de benzeyiş itibariyle yönelmeye başlar, veya onlara sevgi besle*meye, onlar gibi hareket etmeye, onların arzu ve istekleri doğrultusunda, onlarla uyum göstermeye gidebilir Kısaca müslümanı hep hayatı ve yaşa*yışı itibariyle başkasına meyleden bir hale getirir Öyle ki müslümanı her çağıran sese eğilmeye götürür
Kaldı ki Allah (c c), müslüman için izzet, şeref ve üstünlük istemek*tedir, asil olmasını dilemektedir Eğer biz Kur'an'ın eğitim ve terbiyesine eğilecek olursak, şu gerçeği görmüş olacağız İslâm, öncelikle uzun bir süre, müslümanları en sağlam ve doğru bir akide üzerinde eğitip terbiye etmiş*tir Yani henüz îslâmî teklif ve yükümlülükler gelmezden önce, İslâm ken*di bağlıları olan müslümanları, sağlam bir akide ve iman temeli üzerine oturtmuştur Ne zamanki bu mübarek ağacın tohumlan ruhlar üzerinde etkinliğini gösterdi, kalplere iyice yerleşti, bundan böyle sorumluluklar da birer birer geldi İşte bu iman ve İslâm terbiyesiyle müslüman eğitile eğitile en yüksek tepe noktasına tırmandırılmış olunmaktadır
İşte bu eğitimin bir devamı olarak Medine döneminde kâfirlere ben*zeme ile ilgili yasaklama gelmiş bulunmaktadır Bu yasaklamanın da ci-
had hükmünden sonra geldiğini görmekteyiz Bunun sebebi islâm toplu*munu her türlü yabancı unsurlardan arındırılmasını sağlamak, yabancı bir unsurun İslâm toplumuna girmesini önlemektir
Aynı zamanda İslâm, örnek bir İslâmî şahsiyetin veya kişiliğin geliş*mesine de çok özen gösterir, bu noktada buna düşkün ve haristir Kaldı ki İslâm, akidesi, muhtevası, özü itibariyle de bir tektir, eşsizdir İslâm ay*nı zamanda yapısı ve görünümüyle de böyledir İşte bütün bu sebeplerden dolayı İslâm'a bağlı olan kimselerin de, İslâm, seçkin olmasını ister Çün*kü Allah (c c), onları zulmün karanlıklarından İslâm aydınlığına çıkar*mıştır
Halbuki günümüz dünyasındaki müslümanlar, her konuda körü kö*rüne başkalarına tabi olmaları sebebiyle helâl olmuşlardır Bu tabi oluş ve kâfir batılıya kendisini benzetmesi, imanlarının zayıf olmasından kay*naklanmaktadır İman zayıf olunca da, ilericiliğin bir simgesi olarak ken*dilerini kâfir batılıya benzetmekte buluyorlar
Bu konuda Prof Muhammed Esed diyor ki:
"  Bu insanların çok sathî ve yüzeysel planda düşündüklerini göste*rir Onlar herhangi bir medeniyet veya uygarlığı taklid edebileceklerini, hayatın dış görünümü itibariyle bunu uygulayabileceklerini ve fakat bu uygulamanın aynı zamanda ruhlarında ve özlerinde herhangi bir etkileri*nin olmayacağına inanırlar Derler ki, biz özde değişmedikçe şekli bir de*ğişikliğin bizim inancımız ve itikadımız üzerinde herhangi bir etkisi ol*mayacaktır
"Esasen uygarlık öyle şekli anlamda boş bir şey ifade etmez Fakat herhangi bir medeniyet, aynı zamanda canlı bir hayat demektir Biz o me*deniyeti aldığımız andan itibaren, şeklini kabullenmekle, onun beraberin*de getirmiş olduğu etkin faktörleri de aynen kabul etmiş oluruz, demek*tir Çünkü bu, içimize etki eden ve gerçekten önemli bir rol oynayan fak*tördür Medeniyeti şekil itibariyle almakla, giderek bu şekil yönü bizim akıl ve düşüncemiz üzerinde de etken olacak, en azından sağlıklı düşüncemizi önleyecektir, hem de bu konuda hiçbir mülahazaya varmaksızın, akıl üze*rinde bir yavaşlık gösterecektir
|