Yalnız Mesajı Göster

Kafirlere Benzememe Ve İslâm Toplumunu Kesinlikle

Eski 08-02-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kafirlere Benzememe Ve İslâm Toplumunu Kesinlikle




"Hz Peygamber (sav): "Kim kendisini bir kavme (topluma) benzetirse o da onlardandır hadisini söylediği zaman, zaten bu benzemece"" benzetmenin ölçüsünü takdir buyurmuşlardır Hz Peygamber (sav)'in bu hadisi, meşhur bir hadistir İşte bu meşhur hadis, işin sadece edebiyat yö­nünü ifade etmek için değildir Bu, kesinlikle uyulması gereken bir hük­mü ifade eden bir tabirdir Bu, şunu göstermektedir Müslümanlar bir başka medeniyet veya uygarlığı taklid etmek suretiyle o medeniyetin içinde eri­yip gitmesinler
"İşte işin bu yönü itibariyle, toplumsal hayat noktasından bizim, (önemli olan) ile (önemli olmayan) arasında bir fark görmememiz müm­kün değildir Bu dış yön itibariyle benzeme, "sadece büyük bir hatadır" demek değildir Meselâ giyim itibariyle onlara benzesek de, "ne var ki, bu sadece dış görünüşü ilgilendiren bir konudur" diye farzetsek ve böyle­ce yola çıksak, bu, yanlış olur "Bu dış benzeyiş yönünden müslümanın hayatından endişeye yer yoktur, zira aklî ve ruhî yönünü ilgilendirmemek­tedir, demek doğru değildir
Genel olarak medeniyet veya uygarlıklar, uzun bir süre bir toplumu etki altına alırsa, bu belirli bir yönden olsa bile, yine bazı yönlerden ruh ve öz üzerinde etkisi olur Meselâ herhangi bir medeniyeti ele aldığımızı düşünelim, bu, giderek kişilerin, milletlerin ve toplumların bediî olan id­rakine ve eğilimlerine tesir eder İlk önce belli bir tarafını benimseyerek başlar ve bu giderek, devamlı olması halinde, bu devamlılık ve süreklilik müddetince o toplumun düşünce ve inançları üzerinde belli yönlerden et­ki eder, eğilimlerinde farklılık olmasına götürür Kişiye Avrupalılık giysi-sini°giydirdin mi, bundan böyle müslüman, düşünce bakımından kendisi ile bir Avrupalı arasında herhangi bir farkın olmadığını, kendisinin de onun gibi düşünmeye başladığını görür, buna uyum da gösterir Şekil bakımın­dan bu benzerlik sonunda düşünce alanını da^tesir^altma alır Kişi böyle­ce yepyeni bir elbise giymiştir, yaptıkları ile düşündükleri arasında da bir uyum meydana gelir, böylece de müslüman okluğunu, ifade eder Halbuki kendisini bağlı bulunduğu toplumun kültürel imkânlarından soyutlamış­tır, kendi toplumunu taklid etme zevkinden kopmuştur Akla kul olma el­bisesini giymiştir Ona bu yeni elbiseyi giydiren ise, yabancısı olduğu batı uygarlığı olmuştur
"Müslüman Avrupalıyı giyimde, kuşamda,adet ve törelerinde,ha­yat tarzlarında taklid etmeye başlayınca,kendisi her ne kadar benim da­vam,ve amacım budur,demiş olsa bile o bizzat fiilen Avrupa uygarlığını tercih ettiğini açıklamış olmaktadır Çünkü davranışları ve düşünceleri,bunu yanıtmakadır Bir kimse medeniyet ve uygarlık olarak batıyı tas­vip edecek, yabancı kültürleri üstün görecek, bunu, onun bediî akıl ve dü­şüncesine göre, amaçlarına uygun olarak sürdürecek, sonra da kalkıp, "bunun benim özüm ve ruhum üzerinde bir etkisi olamaz" diyecek, bu, yan­lıştır Kişi, kendi dininin temeline ruh ve özde aykırı bir uygarlığı düşüne­cek, tatbik edecek, sonra da "ben tam bir müslümanım" diyebilecek, işte bu mümkün değildir
"Aslında yabancı bir medeniyete karşı eğilim göstermek, şuur ve dü­şünce yapısı itibariyle, bir eksikliğin sonucudur, başka bir şey değildir Bu­gün müslümanların başına her ne gelmiş ise hepsi batı uygarlığını taklid etmekten kaynaklanmaktadır"
“Allah (cc), bu işten, Muhammed (sav) için bir şeriat var etmiş ve bunu onun için uyulması gereken bir yasa yapmıştır Bu yasaya (şeriata) uymayı da ona emir buyurmuştur Aynı zamanda Hz Muhammed (sav)'i, bilmeyenlerin heva, istek ve tutkularına uymasını da yasaklayıp menetmiştir Burada: "Bilmeyenler" ifadesine şeriata karşı olan ve muhalefet eden tüm unsurlar dahildirler Bunların hevaları ise akıllarının estiği gibi davran­maları, müşrik unsurların yapageldikleri şeylerdir Bunlar görünürde ne gibi davranışlara sahipseler, bunların tamamını kapsar Çünkü bunların batıl dinleri ve bu manadaki şeyler bu tür yanlış ve İslama aykırı şeyleri gerektirir O halde onların görünürde yapageldiklerini işlemek, bu konu­da onlara muvafakat edip, onlarla uyum sağlamaktır Bu da onların arzu ve isteklerine uymak anlamındadır Nitekim bunun içindir ki, bazı husus­larda müslümanların kendilerini taklid etmeleri, onlara muvafakatlan se­bebiyle, kâfirleri sevindirir, bu gibi şeylerden ötürü onları mutlu kılar
Yapılan iş veya hareket ve davranış onların heva ve isteklerine tabi ol­mak ve boyun eğmek anlamına gelmediğini farzetsek bile, şurası kesinlik­le unutulmamalıdır ki, onların sundukları bir şeyde, onlara muhalefette bulunmak meselesi, "Onların heva istek ve arzularına uyma" meselesini kökünden kazıyıp silecek ve o işi terketme bakımından da Allah'ın rızası­nı ve hoşnudluğunu kazanma bakımından çok daha büyük bir yarar ve yardım getirecektir
Bir başka delil Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor:
"Sen onların milletine (dinlerine) uymadıkça, yahudi ve Hıristiyanlar senden kesinlik­le hoşnut olacak değillerdir De ki: 'Kuşkusuz doğru yol, Al­lah'ın gösterdiği dosdoğru yol­dur/ Eğer sana gelen bunca ilimden sonra onların heva (ar­zu ve tutku) larına uyacak olur­san, senin için Allah'tan ne bir dost vardır, ne de bir yardımcı" (Bakara, 2/120)
Şimdi bu ayete dikkat edecek olursak, Rabbim burada "Onların mil­leti yani dini" durumunu belirtirken, peşinden de "Onların nevalarına" uyma yasaklığı gündeme getirilmiş olmaktadır Çünkü küfür toplumu, kesinlikle, bir toplum onların dinlerine girmedikçe, onların arzulan doğrul­tusunda hareket etmedikçe bundan hoşnud kalamazlar Mutlak bir şekil­de onların dinlerine uyulmalıdır ki, senden hoşnud kalabilsinler, ister az ve ister çok olsun, kesinlikle onlara tabi olmaktan, neva ve arzulan doğ­rultusunda hareket etmekten menedüme vardır Şurası da bilinen bir ger­çektir ki, bunların üzerinde bulundukları din ve inançlarına tabi olmak, bir tür, onların arzularına, neva ve isteklerine tabi olmak anlamını taşır Veya onların arzu ettikleri şeylere tabi olma zanm uyandırır

Alıntı Yaparak Cevapla