Prof. Dr. Sinsi
|
Kafirlere Benzememe Ve İslâm Toplumunu Kesinlikle
"Hz Peygamber (s a v ): "Kim kendisini bir kavme (topluma) benzetirse o da onlardandır ” hadisini söylediği zaman, zaten bu benzemece"" benzetmenin ölçüsünü takdir buyurmuşlardır Hz Peygamber (s a v )'in bu hadisi, meşhur bir hadistir İşte bu meşhur hadis, işin sadece edebiyat yönünü ifade etmek için değildir Bu, kesinlikle uyulması gereken bir hükmü ifade eden bir tabirdir Bu, şunu göstermektedir Müslümanlar bir başka medeniyet veya uygarlığı taklid etmek suretiyle o medeniyetin içinde eriyip gitmesinler
"İşte işin bu yönü itibariyle, toplumsal hayat noktasından bizim, (önemli olan) ile (önemli olmayan) arasında bir fark görmememiz mümkün değildir Bu dış yön itibariyle benzeme, "sadece büyük bir hatadır" demek değildir Meselâ giyim itibariyle onlara benzesek de, "ne var ki, bu sadece dış görünüşü ilgilendiren bir konudur" diye farzetsek ve böylece yola çıksak, bu, yanlış olur "Bu dış benzeyiş yönünden müslümanın hayatından endişeye yer yoktur, zira aklî ve ruhî yönünü ilgilendirmemektedir, demek doğru değildir
Genel olarak medeniyet veya uygarlıklar, uzun bir süre bir toplumu etki altına alırsa, bu belirli bir yönden olsa bile, yine bazı yönlerden ruh ve öz üzerinde etkisi olur Meselâ herhangi bir medeniyeti ele aldığımızı düşünelim, bu, giderek kişilerin, milletlerin ve toplumların bediî olan idrakine ve eğilimlerine tesir eder İlk önce belli bir tarafını benimseyerek başlar ve bu giderek, devamlı olması halinde, bu devamlılık ve süreklilik müddetince o toplumun düşünce ve inançları üzerinde belli yönlerden etki eder, eğilimlerinde farklılık olmasına götürür Kişiye Avrupalılık giysi-sini°giydirdin mi, bundan böyle müslüman, düşünce bakımından kendisi ile bir Avrupalı arasında herhangi bir farkın olmadığını, kendisinin de onun gibi düşünmeye başladığını görür, buna uyum da gösterir Şekil bakımından bu benzerlik sonunda düşünce alanını da^tesir^altma alır Kişi böylece yepyeni bir elbise giymiştir, yaptıkları ile düşündükleri arasında da bir uyum meydana gelir, böylece de müslüman okluğunu, ifade eder Halbuki kendisini bağlı bulunduğu toplumun kültürel imkânlarından soyutlamıştır, kendi toplumunu taklid etme zevkinden kopmuştur Akla kul olma elbisesini giymiştir Ona bu yeni elbiseyi giydiren ise, yabancısı olduğu batı uygarlığı olmuştur
"Müslüman Avrupalıyı giyimde, kuşamda,adet ve törelerinde,hayat tarzlarında taklid etmeye başlayınca,kendisi her ne kadar benim davam,ve amacım budur,demiş olsa bile o bizzat fiilen Avrupa uygarlığını tercih ettiğini açıklamış olmaktadır Çünkü davranışları ve düşünceleri,bunu yanıtmakadır Bir kimse medeniyet ve uygarlık olarak batıyı tasvip edecek, yabancı kültürleri üstün görecek, bunu, onun bediî akıl ve düşüncesine göre, amaçlarına uygun olarak sürdürecek, sonra da kalkıp, "bunun benim özüm ve ruhum üzerinde bir etkisi olamaz" diyecek, bu, yanlıştır Kişi, kendi dininin temeline ruh ve özde aykırı bir uygarlığı düşünecek, tatbik edecek, sonra da "ben tam bir müslümanım" diyebilecek, işte bu mümkün değildir
"Aslında yabancı bir medeniyete karşı eğilim göstermek, şuur ve düşünce yapısı itibariyle, bir eksikliğin sonucudur, başka bir şey değildir Bugün müslümanların başına her ne gelmiş ise hepsi batı uygarlığını taklid etmekten kaynaklanmaktadır "
“Allah (c c), bu işten, Muhammed (s a v ) için bir şeriat var etmiş ve bunu onun için uyulması gereken bir yasa yapmıştır Bu yasaya (şeriata) uymayı da ona emir buyurmuştur Aynı zamanda Hz Muhammed (s a v )'i, bilmeyenlerin heva, istek ve tutkularına uymasını da yasaklayıp menetmiştir Burada: "Bilmeyenler" ifadesine şeriata karşı olan ve muhalefet eden tüm unsurlar dahildirler Bunların hevaları ise akıllarının estiği gibi davranmaları, müşrik unsurların yapageldikleri şeylerdir Bunlar görünürde ne gibi davranışlara sahipseler, bunların tamamını kapsar Çünkü bunların batıl dinleri ve bu manadaki şeyler bu tür yanlış ve İslama aykırı şeyleri gerektirir O halde onların görünürde yapageldiklerini işlemek, bu konuda onlara muvafakat edip, onlarla uyum sağlamaktır Bu da onların arzu ve isteklerine uymak anlamındadır Nitekim bunun içindir ki, bazı hususlarda müslümanların kendilerini taklid etmeleri, onlara muvafakatlan sebebiyle, kâfirleri sevindirir, bu gibi şeylerden ötürü onları mutlu kılar
Yapılan iş veya hareket ve davranış onların heva ve isteklerine tabi olmak ve boyun eğmek anlamına gelmediğini farzetsek bile, şurası kesinlikle unutulmamalıdır ki, onların sundukları bir şeyde, onlara muhalefette bulunmak meselesi, "Onların heva istek ve arzularına uyma" meselesini kökünden kazıyıp silecek ve o işi terketme bakımından da Allah'ın rızasını ve hoşnudluğunu kazanma bakımından çok daha büyük bir yarar ve yardım getirecektir
Bir başka delil Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor:
"Sen onların milletine (dinlerine) uymadıkça, yahudi ve Hıristiyanlar senden kesinlikle hoşnut olacak değillerdir De ki: 'Kuşkusuz doğru yol, Allah'ın gösterdiği dosdoğru yoldur/ Eğer sana gelen bunca ilimden sonra onların heva (arzu ve tutku) larına uyacak olursan, senin için Allah'tan ne bir dost vardır, ne de bir yardımcı " (Bakara, 2/120)
Şimdi bu ayete dikkat edecek olursak, Rabbim burada "Onların milleti yani dini" durumunu belirtirken, peşinden de "Onların nevalarına" uyma yasaklığı gündeme getirilmiş olmaktadır Çünkü küfür toplumu, kesinlikle, bir toplum onların dinlerine girmedikçe, onların arzulan doğrultusunda hareket etmedikçe bundan hoşnud kalamazlar Mutlak bir şekilde onların dinlerine uyulmalıdır ki, senden hoşnud kalabilsinler, ister az ve ister çok olsun, kesinlikle onlara tabi olmaktan, neva ve arzulan doğrultusunda hareket etmekten menedüme vardır Şurası da bilinen bir gerçektir ki, bunların üzerinde bulundukları din ve inançlarına tabi olmak, bir tür, onların arzularına, neva ve isteklerine tabi olmak anlamını taşır Veya onların arzu ettikleri şeylere tabi olma zanm uyandırır
|