Prof. Dr. Sinsi
|
Kafirlere Benzememe Ve İslâm Toplumunu Kesinlikle
Bunun gibi durumlarda acaba bugün için ne söylenebilir? Zira yukarıdaki ifadeler, İbn Teymiyye'nin kendi çağıyla ilgili bulunmaktadır Acaba o çağları izleyen daha sonraki çağlarda durum nasıl değerlendirilmelidir?
Şayet bir müslüman Daru'l-Harp'te ise veya Daru'1-Harp olmayan bir küfür diyarında ise, bu durumda müslüman, kendisine zarar gelebilecek dış benzerliklerde, onlara muhalefet ile memur değildir Bu hususta onlara muhalefet edecek diye bir durum söz konusu değildir Hatta kimi zamanlarda müslüman kişi için, zahirdeki (dıştaki) hususlarda onlara benzemesi müstahap veya bu, kendisi için vacip yani gerekli olabilir Fakat bu gibi durumların da mutlaka dini noktadan bir maslahata dayanması gerekir Meselâ onları dine davet etmek gibi, veya onların içyüzlerini öğrenerek, bunu müslümanlara bildirmesi veya müslümanlara gelebilecek bir zarar veya tehlikeyi önlemek için yapması ve bu gibi şeyler ki, bütün bunlar güzel ve iyi maslahata ve amaca bağlı bulunmaktadır Fakat Daru'l-İslâm olan bir ülkede, Allah'ın hicret yoluyla orada üstün ve güçlü kıldığı dininin hakim olduğu bir ülkede, kesinlikle kâfirlere muhalefet meşru kılınmıştır Burada kâfirler küçük düşürülecekler ve kesinlikle kendilerinden cizye, yani vergi alınacaktır Çünkü güç müslümanlarındır
Zaman ve durumlara göre bu kimselere muvafakat ve muhalefetin ortaya çıkması, aynı zamanda hadislerin de gerçek manalarının ortaya çıkmasıdır
İslâm alimleri -Allah kendilerine rahmetiyle muamelede bulunsun- bu hususta gerçekten güzel bir kural ortaya koymuşlardır İbn Kayyım'ın da söylediği gibi şeriat bu temele dayanır, halkın durumu ve işi bu hesaba bağlıdır Bu gerçek de şudur:
İki maslahattan en büyüğünü ve en yücesini tercih etmek Şayet iki mefsedetin, kötü şeyin en kötüsüne düşmek yerine, daha aşağı bir derecede ve durumda olan bir maslahatın kaçırılması gerekse de, en büyük mefsedet yerine bu, kabul edilir Çünkü daha büyük bir zararın önlenmesi için böyle yapılması gerekmektedir Bir maslahatı kaçırır ama, böylece daha büyük olanını kaçırmamak amaçlanmıştır Bir mefsedet ve hata irtikab ediliyor ve işleniyor ama, bununla daha büyük bir tehlikenin ve mefsedetin işlenmesinin önüne geçiliyor
Fakat bütün bunlara rağmen müslüman için gerekli olan şey, dikkatli olmasıdır Zira bu öyle kolay kolay bilinebilecek bir iş ve bir mesele değildir Ancak bu, Allah'ın bir kulunun kalbine vereceği bir ilham ile bilinebilir, basiret isteyen bir iştir Böyle bir imkana sahip olabilmek için de kişinin hemen her bakımdan Rasülüllah'a kesinlikle tabi olması, Allah (c c), nezdinde üstün olan amellere titizlikle uyması sayesinde kazanılır Bu amellerin Allah'a en sevgili olanı hangisidir ve Allah'ın hoşnudluğunu kazandıranı hangisidir, bunu yapmakla sağlanır
Biz, kitap ehline hangi hususlarda muhalefette bulunmak durumunda olabiliriz, bunun etraflı olarak açıklanmasını istersek, bu meseleyi üç kısım altında ele alabiliriz
1- Her iki şeriatta da meşru olan şeyler veya bizim için meşru olduğu gibi, onların da işledikleri şeyler Meselâ, Aşure gününde oruç tutmak gibi, namaz ve orucun aslında bunlarda da olması gibi Fakat burada bir incelik bulunmaktadır Bu gibi ibadet olan şeylerde onlara muhalefette bulunmak, yapılan işin sıfatında yani niteliğindedir Mesela bizim bu orucu hem dokuzuncu ve hem onuncu günü tutmak suretiyle yerine getirip, böylece onlara muhalefet etmekteyiz Yine kitap ehline muhalefet olsun diye, iftar yapmada ve akşam namazını kılmada acele davranmak gibi Yine bunlara muhalefet olsun diye, sahuru geciktirmek, yahudilere muhalefet olsun diye mestlerle namaz kılmak gibi İşte gerek ibadetlerde gerekse adetlerde buna benzer birçok husus vardır
2- İlk başta meşru olmasına rağmen, sonra tamamen neshedilen, yani yürürlükten kaldırılan şeyler: Meselâ: Cumartesi günü gibi Veya orucun yahut namazın farziyyeti gibi İşte bu hususta onlara muvafakatta bu-lunmaktan nehyedilmiştir, burada yasaklama söz konusudur
Aynı zamanda durum bunların bayramları için de böyledir Zira meşru bayramlarda, kimi ibadetler ya vacip olarak veya müstahap olarak vardır Meselâ namaz gibi, zikir, sadaka, ibadetler gibi şeyler hep meşru olan şeylerdir Bu gibi bayramlarda kimi şeyler var ki, bunlar mubahtır, kimisi müs-tahaptır, kimisi de vacip olabilir Bunlar da insanların nefis ve ruhları açısından bir payı olan adetler ve gelenekler olabilir Meselâ: Bolca yemek yedirme ve elbiselerde, giysilerde görülen iyilikler bu türden şeylerdir
Fakat bu manada meşru olmayan ve ibadet diye sunulan batıl şeylerin, adetlerin, töre ve geleneklerin hiç birisi meşru değildir, geçerli değildir
İşte bunun içindir ki, bize iki bayramda yedirmek vacip olmuştur Bu iki bayramdan birinde namaz ile birlikte fıtır sadakası meşru ve vacip kılındığı gibi, diğerinde de namazla birlikte kurban kesmek meşru ve vacip kılınmıştır Dikkat edilirse her ikisinde de bir yedirme sözkonusudur
İşte kitap ehline, mensuh olan yani hükümleri yürürlükten kaldırılan ibadetlerde ve adetlerde uymak, onlara muvafakatta bulunmak, bu iki hususun her ikisinde veya bir tanesinde uyum sağlamak, temelde meşru olan şeylerde onlara muvafakat etmekten daha kabih ve çirkindir Bu yüzden onlara bu gibi şeylerde muvafakat haram kılınmıştır Ancak birinci kısım da, muhalefet etmeme haram olmayıp mekruh olmuş olur
3- İbadetlerde, geleneklerde veya her ikisinde birden ortaya koydukları şeyler Bunlar çirkinin de ötesinde çirkindir Kabinin kabinidir Mesela müslümanlar herhangi bir şeyi veya yeniliği ortaya koysalar, bu, çirkin ve kabih görülmektedir Zira herhangi bir peygamber böyle bir şeyi kesin bir şekilde meşru kılmış değildir Şimdi bu gibi bir işi bir müslüman değil de bir kâfir ortaya koymuş ise, artık bunun kötülüğü ve çirkinliği, kabih-
ligi konusunda bir tartışmaya bile yer yoktur İşte bu gibi bir hususta onlara muvafakat etmek, kötülüğü açık bir şekilde ortadadır Bu, işin bir temeli ve esasıdır
Bir başka temel ve esas ise* herhangi bir ibadet, adet veya her ikisi konusunda teşabüh ve benzeşmenin olmasıdır Dolayısıyla bu durum da ümmet içinde meydana getirilen şeyler ve bid'atlerden olmaktadır Biz, onların damgasını taşıyanlar hakkında konuşmak istiyoruz Fakat bizim için meşru olanlar hakkında veya bizden önce büyüklerimizin (selef alimlerimizin) işledikleri için bir şeyler söyleyecek değiliz
Bu üç maddeyi şöylece özetleyebiliriz Birincisinde görüldüğü gibi yapılanlar ve işlenenler mekruhtur İkinci maddede yer alanları işlemek haramdır Üçüncüsünde yer alanları yapmak ise daha ağır bir şekilde haram kılınmıştır
|