Yalnız Mesajı Göster

İlk İslâm Toplumundan Bize İşık Tutan Aydınlatıcı

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İlk İslâm Toplumundan Bize İşık Tutan Aydınlatıcı




İlk İslâm Toplumundan Bize Işık Tutan Aydınlatıcı Bir Örnek
Said el-Kahtani


İslâm toplumunda müslüman olmayan unsurlarla, müslümanlann bir­birlerinden ayırd edilmesini açık ve net bir şekilde ortaya koyan aydınlatı­cı bir örnek sunmak isteriz
Söz ne zaman bu ilk İslâm toplumuna gelirse, insanda bir haz ve bir tad meydana getiriyor ki, ruhta gerçekten bu büyük topluma uymak ve onlar gibi olmak arzusu, umudu ve emeli harekete geçmektedir Tüm gay­retler çemrenip harekete geçiyor ve böylece bu iman kafilesinin katarına, hidayete ve hayır davetçilerine katılmak istiyor
Hz Ömer el-Faruk (ra)'ıın getirmiş olduğu ve uymayı zorunlu kıl­dığı bir şartnamesi veya kanunu vardır Buna göre Hz Ömer, muamele ve ilişkilerinde müslümanlarla müslüman olmayan unsurların birbirlerin­den ayırd edilmesini öngörmekteydi Zimmet ehli ile müslümanlannjıyırd edilmesini bir şartname veya genelge ile ortaya koyan Hz Ömer, islâm top­lumunun muhafazasını istiyorduİslam toplumu bu sayede kendi başına bağımsız bir kişiliğe sahip olacak aynı zamanda bu Hanif yani tevhid dininin emrettiği gibi" zimmet ehlinin de haklarına riayet edecektir
Esasen Hz Ömer'in müslümanlarla müslüman olmayan unsurların birbirlerinden fark edilmesini bir genelge ile öngörmesi, onun akide ve inan­cının ruhunda meydana getirdiği derin bir duygu ve hassasiyetten kaynak­lanmaktadır O böylece bir yetkili ve sorumlu kişi olarak görevinin bilin­cinde olduğunu gösteriyordu Tıpkı bir çoban gibi, ümmetin başında, üm­metten sorumlu bir kimseydi Nitekim sahih bir hadiste bu gerçek dile ge­tirilmiştir Hz Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:
"Hepiniz çobansınız ve hepiniz kendi raiyyesinden yani idaresi altın­daki şeylerden sorumlusunuzdur”
Beni burada zimmet ehli konusunu seçmeye bizzat sevk eden şey, zim­met ehlinin İslâm toplumunda harbî ve sözleşmelilerden farklı olarak ayrı bir konumlarının bulunmasıdır
Öyle ki zımmîler İslâm toplumunun ortasında yetişip yaşamaktadır­lar Mutlaka bu hususta müslümanlann onlardan korunabilmelerini sağ­layan özel tedbirlerin bulunması ve uygulanması gereklidir Çünkü müs­lümanlann bunlarla bir arada bulunmaları sebebiyle, kendilerini onlara benzetme yönüne gitmemelerini sağlamış olsun Onların arasında İslâmî şahsiyetin erimesini önlemiş olsun Çünkü İslâm dini, müslümanların di­ğer unsurlardan çok farklı bir yerlerinin ve konumlarının olmasını, her konuda onlardan seçkin olmalarını istemektedir
Ayrıca bu Hanif yani tevhid dininin bir vasfı da adalettir Karşımızdaki insan kâfir de olsa, kendilerine karşı adil davranmak bu dinin gereğidir O halde onlara adil davranmanın, sınırı nereye kadardır, bu sınırın alametleri nerede biter? Özellikle de zımmîler şayet İslâm toplumunun or­tasında yaşamaya karar vermişlerse, bu sınır ne olmalıdır?
Bunun cevabını biz Hz Ömer'in şartnamesinde veya kanunnamesin­de veya genelgesinde görebilmekteyiz Hz Ömer (ra) bununla müslümanları korumayı ve zimmet ehlinin haklarını muhafazayı öngörmüştür ki, işte bu şartname elimizde bunun kanıtıdır Şartname müslümaniarın hi­mayesini getirirken, zımmîlerin haklarını da garanti ediyor Bunun yanın­da zımmîlerin kesinlikle kendilerini Müslümanlardan ayıran giysilerini, din­lerini gösteren işaretlerini taşımalarını da öngörmektedir Böylece karşı­mızdaki şahsın müslüman mı, yoksa bir zımmî mi -diye bir şaşkınlığa mey­dan bırakılmasın Çünkü böyle bir şeyin yapılmaması halinde karmakarı­şık bir toplum meydana gelir ki, bunların ne sınırlandırılmış bir yönleri ve ne de belirlenmiş bir hüviyetleri olmuş olur İşte böyle olmaması için Hz Ömer,şartnamesini yürürlüğe koymuştur İbn Teymiyye'nin de ifade ettiği gibi, bu artlar şu hükümleri ihtiva etmekte idi: Şuurda, giyimde, isimlerde, bineklerinde konuşmalarında mutlaka bir farklılık olması gerekiyordu Çünkü amaç islâm toplumunda yaşayanların birbirinden ayırd edilmesiydi Evet bu ve benzeri konularda müslümanın kâfirden ayırd edil­mesi, birinin ötekisine görünürde benzememesi içindi Fakat Hz Ömer işin sadece yüzeysel kalanıyla ilgileniyor değüdi Kısaca müslümanları kâ­firlerden ayıran özellikler gerçekleşti ve iş bitti, demiyordu Aksine Hz Ömer (ra)'e göre hemen bütün hususlarda, hidayet ve yol oîarak değer­lendirilen her hususta müslümanlann diğerlerinden farklı olması gereki­yordu Durum böyle olunca da, mutlaka bu konuda müslümanlar tara­fından bir icman, kesin kararın olması gerekiyordu
Yapılacak olan icma, müslümanların dış yönleri itibariyle kafirlerden hemen ilk karşılaşılmada tanınmalarının sağlanması, onlara kendilerini ben­zetmeyi bırakmaları, terketmeleri Gerçekten iki Ömer gibi hidayet bayra­ğını omuzlamış bulunan Emirler (liderler) ve daha niceleri bu konuda pek titiz hareket etmişler ve bunun gerçekleştirilmesi için çaba sarfetmişlerdir Çünkü amaçlarına kavuşabilme ancak böyle sağlanır
Yine şartnamede yer alan başka birtakım hükümlerde, dinlerinin mi|rı-ker olan şeylerini gizlemeleri, bunları açık bir şekilde yapmamaları onlar­dan isteniyordu Meselâ açık bir şekilde içki içmekten menediliyorlardı Kilise çanlarını açık olarak çalamazlardi, bayramlarda ateş yakmaya izin verilemezdi Bu şartnamede yer alan yasaklardan bazıları şöyleydi: Dinle­rinin şiarı kabu! edilen şeyleri de gizli yapacaklardı Meselâ kitaplarını okur­larken sessiz olacaklardı Diğer bir husus ise şöyleydi: Bu kimselere ikram olunmayacak ve bunların küçük düşürülmesi sağlanacaktır Çünkü şeriat bunların aşağılanmasını emretmektedir

Alıntı Yaparak Cevapla