Prof. Dr. Sinsi
|
Tagutu Reddetmek Tevhidin Gereğidir
4 – Allah (c c) Dışında Şeriat (Kanun) Koyan
Kanun koyan ile kanunu uygulayan arasında fark vardır Zamanımızda kanun koyan, yasama organı olarak isimlendirilir Kanunları uygulayan ise yürütme organı olarak isimlendirilir Yürütme organı; yasama organının koyduğu kanunları yürürlüğe koyar
Allah (c c) dışında kanun koyan, bir şahıs olabileceği gibi, bir hayat sistemi, bir topluluk, bir parti, millet meclisi, bir din adamı, bir rahip veya din kisvesine bürünmüş bir şeyh ve bunlar gibi başka şeyler de olabilir
Genel olarak şöyle diyorum: Bir şey hakkında Allah (c c)’a muhalefet ederek helal veya haram, iyi veya kötü diyen veya sadece Allah (c c)’ın hakkı olan kanun koyma yetkisinin kendisinde olduğunu iddia ederek heva ve hevesinin uygun gördüğü kanunları insanlara koyan kimse, kendisini Allah (c c)’a denk kılmış ve tagut olmuştur Müslümana farz olan şey; böyle bir kimseyi reddedip, tekfir etmektir
Böyle bir kimse; Allah (c c)’ın:
“Reddetmeleri emrolunmuşken ona muhakeme olmak isterler” (Nisa: 60) ayetinin hükmüne girer Bu kimsenin kanunlarına muhakeme olan, Allah (c c)’a ait olan teşri özelliğini ona veren ve ona itaat edip boyun eğen bir kimse, o kimseye ibadet etmiş olur Oysa bu özellik sadece Allah (c c)’a ait bir özelliktir Kanun koyma, kanunlarına boyun eğilme hakkı sadece Allah (c c)’a aittir Bu konuda kendisine asla ortak kabul etmez Allah (c c) şöyle buyuruyor:
“O’nun, hükmünde hiçbir ortağı yoktur ” (Kehf: 26)
Her kim Allah (c c)’tan başkasına kanun koyma hakkını verir ve ona muhakeme olursa işte o kimse, namaz kılsa, oruç tutsa ve müslüman olduğunu söylese de onun Allah (c c)’tan başka bir rab ve ilah olduğunu kabul etmiş ve onu kendisine ilah edinmiştir Böyle bir kimse için Allah (c c)’ın şu sözü uygun düşer:
“Onlar hahamlarını, rahiblerini  Allah’tan başka rabler edindiler ” (Tevbe: 31)
5 – Allah’ın Kanunları Dışındaki Her Kanun
Allah (c c)’ın kanunlarına ters düşen her türlü kanun taguttur
Allah (c c) şöyle buyuruyor:
“Taguta muhakeme olmak isterler ” (Nisa: 60)
Ayette kastedilen tagut; Allah (c c)’ın kanunları dışındaki bütün kanunlardır Tagutun tarifinde de geçtiği üzere bazı alimler; Allah (c c)’ın kanunları dışındaki kanunlara “tagut” ismini vermişlerdir
Bir zamanlar İslam diyarı olan ülkelerde şu an tatbik edilen kanunların hepsi tagut hükmündedir Çünkü bu kanunlar Allah (c c)’ın kanunlarından alınmamış, insan aklına dayalı ve üstelik Allah (c c)’ın kanunlarına ters olan beşeri kanunlardır Bu beşeri kanunları koyan kanun koyucular, bu kanunları her şeyin üstünde görürler Bu yüzden herkesin, her zaman bu kanunların yani anayasanın hükmü altında olduğunu söylerler
Bu beşer ürünü anayasanın kulları, anayasalarından öyle çekinmektedirler ki, herşeye karşı gelirler fakat anayasaya asla karşı gelmezler Herşeye itiraz ederler, fakat anayasaya asla itiraz etmezler Zira değişmeyen anayasaya asla itiraz edilmez, ona asla yan gözle bakılmaz, doğruluk ve yanlışlığı asla tartışılmaz Her kim anayasaya ihanet ederse hali fena olur 
Küfre ve beşeri kanunları uygulamaya teşvik eden, laik düzeni özellikle öven kitaplar da birer taguttur Zira küfür ve şirki içeren her kitap bir put gibidir Bu sebeble bu kitaplarda yazılanlara bağlanarak hayatlarında uygulayanlar bu kitaplara ibadet etmiş olurlar
Bu tür kitaplar, ister maddi menfaat sağlamak ister içindeki fikre hizmet etmek amacıyla olsun satılmamalıdır Çünkü küfür, şirk ve sapıklığın yayılmasına yardımcı olunmuş olunur (Bu göstermektedir ki; kendilerini İslam yayıncısı olarak adlandıran yayıncıların, İslam’a zıd olan, küfür ve şirk içeren, sapıklığa davet eden kitapları satmamaları gerekir Çünkü şerrin yolunu gösteren, onu yapan hükmündedir )
Şöyle sorulabilir: “Daha önce açıklandığı gibi tagut, Allah (c c)’tan başka ibadet edilendir Allah (c c)’ın kanunlarından başka kanunlara nasıl ibadet edilir?”
Bunun cevabı şudur: “Allah (c c)’ın kanunları dışındaki kanunlara muhakeme olmak, itaat etmek, hükümlerine boyun eğmek ve itiraz etmemek ona ibadet etmektir Zira bu ameller, sadece ve sadece Allah (c c)’ın kanunları için yapılmalıdır Her kim Allah (c c)’ın kanunlarına verilmesi gereken hak ve yetkiyi beşer ürünü kanunlara verirse, bu kanunlara ibadet etmiş ve bu kanunlar da o kimsenin tagutu olmuş olur ”
6 – Allah (c c) İçin Sevilmeyip Zatı İçin Sevilen
Allah (c c) için değil de bizzat kendi zatı için sevilen, zatı için dostluk ve düşmanlık yapılan kimseler Allah (c c)’tan başka ibadet edilen kimselerdir Bu mesele daha önce geçmişti Zira böyle yapmak, sadece Allah (c c)’a ait olan bir özelliği ve sıfatı, hak ve batıla riayet etmeksizin zatı için sevilen, dost ve düşmanlık gösterilen kişiye vermek demektir
Bu sıfat ve özelliğin kendisine verilmesine rıza gösteren kimse ise tagut olmuştur Allah (c c) şöyle buyuruyor:
“İnsanlardan, Allah’dan başka edindikleri denkleri Allah gibi sevenler vardır ” (Bakara: 165)
Daha önce bu tür şirkle ilgili deliller zikredildi Burada, Allah (c c) için değil de zatı için sevilenlerin tagut olduğunu belirtmek için bu konuyu tekrar ele aldık Bu tür tagutun şekli ve sureti değişebilir Bir yönetici, bir şeyh, bir parti lideri, bir vatan, bir millet, bir kavim, bir kabile, bir kadın, maddi değerler ve benzeri her kılıkta karşımıza çıkabilir
( Rasulullah (s a s) şöyle dedi:
“Dirhemin ve dinarın kulu sürünsün!”(Buhari, İbni Mace)
Rasulullah (s a s)’ın hadiste; dirhem kulu lafzını kullanmasının sebebi; insanların çoğunun hayatını buna bağladığını ve diğer insanlarla ilişkilerini bu gayeyle sürdürdüklerini belirtmek içindir Böyle kimseler, sadece nasıl kazanç sağlayacaklarını, mallarını nasıl çoğaltacaklarını düşünürler Bu sebeble maddi kazançlarının olduğu yerlerde güzel konuşurlar, güler yüz gösterirler ve zillet altına girerler Maddi kazançlarının olmadığı yerde ise asık suratlı, yüz çeviren, kibir gösteren ve baş kaldıran kimseler olurlar
Rasulullah (s a s) şöyle dedi:
“Malını çoğaltmak için bütün gücünü kullanan kimse bilsin ki, bu yaptığı tagut içindir ” (Bezzar, Taberani-Evsat)
Başka bir rivayette:
“Şeytan içindir ” (Taberani-Mecmauzzevaid)
7 – Allah (c c) İçin Değil Zatı İçin İtaat Edilen
Allah (c c) için değil, zatı için kendisine itaat edilen, taguttur Çünkü hak veya batılda kendisine itaat edilen, hakka isabet etsin veya etmesin verdiği emre itiraz edilmeyen veya yorum yapılmayan kişi, Allah (c c)’tan başka ibadet edilen bir tagut olmuştur Maalesef zamanımızdaki insanların çoğu bu tür tagutlara bilerek veya bilmeyerek ibadet ederler
Allah (c c) için değil, zatı için itaat edilen kimse, bir yönetici, bir parti lideri, bir kabile veya aşiret reisi, bir şeyh veya başkaları da olabilir
8 – Vatan ve Milliyetçilik
Ey Allah (c c)’ın kulu! Bil ki: Gayelerin en üstünü, Allah (c c) sevgisidir Bu ise Allah (c c)’ın kulları üzerindeki hakkıdır Bu sebeble hiçbir gaye bu gayeden üstün tutulmamalıdır Eğer Allah (c c) sevgisi ile vatan, aile, aşiret, mal ve bunlara benzer dünya zinetlerinden herhangi birinin sevgisi arasında bir seçim yapmak söz konusu olursa kesinlikle Allah (c c) sevgisini seçmelisin Allah (c c) yolunda herşey feda olsun! Zira Allah (c c) yolunda kaybedilen dünyevi değerlerin pek önemi yoktur Dünyevi değerler için hiç bir şey feda edilmez Zira onlar geçici değerlerdir ve mutlaksevgiyi hakedecek üstün bir vasfa sahip değillerdir
Biz müslümanlar dışında kalan kafir ve müşrikler, herşeylerini tagut için feda ederler Öyleyse, sahip olduğumuz tüm değerlerimizi biz neden Allah (c c) için ve Allah (c c) yolunda feda etmeyelim ki? Bilakis biz bunu yapmaya daha evlayız Zira bizim Allah (c c)’tan ümidimiz var Fakat taguta kulluk edenlerin ise hiç bir ümitleri yoktur Allah (c c) sevgisi için Allah (c c) yolunda herşeyi feda etmek, iman ve tevhidin gereklerindendir Her müslümanın bunu bilmesi gerekir Böyle yapılmadığı müddetçe İslam iddiası gerçek ve doğru olamaz
Allah (c c) şöyle buyuruyor:
“De ki: “Babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, elde ettiğiniz mallar, durgunluğa uğramasından korktuğunuz ticaretiniz ve hoşunuza giden evleriniz Allah’tan, rasulünden ve onun yolunda cihaddan daha sevgili ise Allah’ın emri gelinceye kadar bekleyin! Şüphe yokki Allah fasık olan kavme hidayet etmez ” (Tevbe: 24)
Ayette kastedilen fısk; İslam milletinden çıkaran büyük fısktır Çünkü ayetin siyakı, sibakı ve münasebeti buna delalet etmektedir Ayrıca bu konuyla ilgili olan diğer naslar da bu manayı desteklemektedir
9 – Kavim ve Kavmiyetçilik
Kavim ve kavmiyetçilik düşüncesi; dil, tarih, toprak ve ırk temeli üzerine bina edilmiştir Bu söylenilen değerler vesilesiyle kavimlerin birbirleri arasında kavmiyetçilik bağı oluşur, din ve inançtan uzak olarak birbirlerine karşı dostluk ve sevgi gösterirler Zira kavmiyetçilik düşüncesinde din ve inancın hiçbir önemi yoktur Üstelik kavmiyetçilik düşüncesi, din ile devlet işlerini birbirinden ayıran kafir laik sistemleri yerlerinde sabit kılıcı bir düşüncedir
Düşüncelerini, inanç ve yaşantılarını kavmiyetçilik ilkesi üzerine bina eden ve birleştirenler için kavmiyetçilik, Allah (c c)’tan başka ibadet ettikleri bir taguttur Çünkü bu kimseler her türlü dostluk ve düşmanlığı, hak ve hukuku kavmiyetçilik temellerine dayandırırlar Her kim bu kavimden ise, velevki yeryüzündeki en zalim kişi olsun, her türlü dostluk, yardım ve haklar ona verilir Fakat her kim de bu kavimden değilse, velevki yeryüzündeki en takvalı insan olsun, ona hiç bir dostluk, yardım ve hak verilmez Bilakis tam tersi tavır sergilenir
Özetle kavmiyetçilik fikri, Allah (c c)’ın haramını farz kılan, farz kıldığını haram kılan bir düşüncedir Bu ise apaçık bir küfürdür Bu nedenle kavmiyetçilik fikrine inanmak, onun için çalışmak, ona yardım etmek, o fikri yaymak; taguta yardım etmek ve ona inanmak demektir
İslam dini, dostluk ve düşmanlığı inanca ve dine bağlı kılar İslam dinine göre insanlar arasındaki üstünlük; dil, ırk, toprak ve tarihleri ne olursa olsun, ancak takva ve salih amelle olur Zira dil, ırk, toprak ve tarih insanlar arasında üstünlük sebebi değildir
Allah (c c) şöyle buyuruyor:
“Ancak müminler kardeştir ” (Hucurat: 10)
Müminler dilleri, ırkları, toprakları, tarihleri ne olursa olsun birbirlerinin kardeşi ve dostudurlar Allah (c c)’ın şu ayetlerde buyurduğu gibi:
“Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin dostlarıdır ” (Tevbe: 71)
“O küfredenler, beni bırakıp da kullarımı dost edineceklerini mi sanırlar?” (Kehf: 102)
Allah (c c)’ın kafirleri dost edinmeyi yasak kılması, onlar kafir oldukları içindir Bu sebeble aynı kavme tabi olmalarına rağmen kafir olan kimselere karşı düşmanlık göstermek ve dostluk göstermemek gerekir Öyleki bu kimseler aynı aileden, aynı anne babadan olsalar bile  Kafir oldukları müddetçe onlara dostluk ve sevgi söz konusu olamaz
Allah (c c) şöyle buyuruyor:
“Biz, müslümanlarla mücrimleri bir mi tutarız? Size ne oluyor? Nasıl hüküm veriyorsunuz?” (Kalem: 35)
Aynı kavim ve ırka bağlı olsalar bile müslümanla mücrim, müminle kafir hiçbir zaman eşit olamazlar
Allah (c c) şöyle buyuruyor:
“Yoksa iman eden ve salih amel işleyenleri yeryüzünde bozgunculuk yapanlar gibi mi tutacağız? Veya takva sahibi kimseleri günahkar kimseler gibi mi tutacağız?” (Sa’d: 28)
“Ey insanlar! Muhakkakki biz, sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık Birbirinizle tanışıp anlaşmanız için sizi milletlere ve kabilelere ayırdık Allah katında sizin en üstün olanınız Allah’tan en çok korkanınızdır Şüphesizki Allah her şeyi hakkıyla bilen ve her şeyden hakkıyla haberdar olandır ” (Hucurat: 13)
Allah (c c) bu ayette insanlar arasındaki üstünlüğün ancak takva ve salih amelle olduğunu bildirmiştir
Sahih sünnette Rasulullah (s a s) şöyle demiştir:
“Ehli beytimin bana insanlardan daha öncelikli olduğu sanılır Oysa öyle değildir Benim dostlarım; hangi milletten, nereden ve kim olurlarsa olsunlar, sizden olan takva sahipleridir ” (İbni Ebi Asım Sünnet kitabında sahih senedle rivayet etmiştir )
Rasulullah (s a s) şöyle dedi:
“Arabın acemden üstünlüğü ancak takva sebebiyledir ”(Buhari, Müslim)
Rasulullah (s a s) şöyle dedi:
“Ey müslümanlar! Allah (c c) cahiliyye ayıbını ve babalarla övünmeyi giderdi İnsanlar, ya takvalı bir mü’min ya mutsuz bir facir olurlar Siz Adem’in oğullarısınız Adem ise topraktan yaratıldı Cehennem odunu olmalarına rağmen kendileriyle övünen kişileri terketmek gerekir Böyle yapmayan kimseler burnunu pisliğe sürten bok böceğinden daha aşağı kimseler olurlar ” (Ahmed, Ebu Davud sahih senedle )
Rasulullah (s a s) şöyle dedi:
“Eğer bir adamın cahiliyenin adetlerine göre baba ve dedeleriyle övündüğünü görürseniz ona: “Babanın erkeklik organını ısır” deyin!” (Ahmed, Tirmizi sahih senedle)
Rasulullah (s a s) şöyle dedi:
“Kim cahiliye adeti olan kavmiyetçiliğe çağırırsa o cehennem topluluğundandır ” Bunun üzerine bir adam şöyle dedi:
“Ya Rasulallah! Namaz kılsa, oruç tutsa da mı?”
Rasulullah (s a s) şöyle dedi:
“Evet, namaz kılsa, oruç tutsa da böyledir! Sizler Allah (c c)’ın sizi isimlendirdiği şeye çağırın! Allah (c c) sizi müslüman, mümin ve Allah (c c)’ın kulları olarak isimlendirdi İşte siz insanları buna çağırın!” (Tergib Ve Terhib, sahih senedle)
Rasulullah (s a s) şöyle dedi:
“Cahiliyye adeti olan kavmiyetçiliğe çağıran bizden değildir ” (Nesei sahih senedle rivayet etti )
İslam davasından başka her dava cahiliyye davasıdır İman, İslam ve akide bağı dışında birleştiren her bağ cahiliye bağıdır Bu bağı reddetmemiz ve ona buğzedip uzak durmamız gerekir
Kavmiyetçilik hakkında söylediklerimiz, kabilecilik ve aşiretçilik hakkında da geçerlidir Dinin hiç bir etkisi olmaksızın kabile veya aşiret sebebiyle dostluk ve düşmanlık olursa, kabile ve aşiret tagut olmuş olur Zira kabile veya aşirete bağlı olan kimse, onların adet ve nizamlarını kabul etmiş, kafir olsa bile, dostluk ve yardımı bu kimselere yapmıştır Oysa bu kimse kendi bağlı olduğu kabileye verdiği önem, dostluk ve yardımı, en takvalı kimseler olsalar bile, diğer kabile fertlerine vermez
Buna göre, kabile ve onun nizamı bu kabileye bağlı olanlar için Allah (c c)’tan başka itaat edilen bir ilah olmuştur Çünkü kabilenin yasakladığı, İslam’da farz olsa bile yasak olur İşte bu, büyük küfür ve şirkin ta kendisidir Allah (c c) şöyle buyuruyor:
“Eğer onlara itaat ederseniz muhakkak siz müşrik olursunuz ” (En’am: 121)
Bazı kabile ve aşiretlerin dostluk şekillerinden birisi de, din ve dürüstlüklerine önem vermeksizin baba ve dedelerle övünmektir Şüphesiz ki bu, İslam dininin yasakladığı ve uzak durulması için üzerinde ısrarla durduğu bir şeydir
Rasulullah (s a s) şöyle dedi:
“Musa (a s) zamanında iki kişi neseplerini zikretti Birisi dedi ki: “Ben filan oğlu filanım O da filanın oğludur, o da filanın oğludur  ” Böylece dokuz göbek saydı Bunu saydıktan sonra: “Sen kimsin?” dedi İkinci adam şöyle dedi: “Ben İslam’ın oğlu filan oğlu filan kişiyim ” Bunun üzerine Allah (c c) Musa (a s)’ya şöyle vahyetti: “Ey Musa! Bu iki adama şöyle de: “Sen ey kendisini dokuz dedeye intisap eden kişi! Onların dokuzu ateştedir, sen de onların onuncususun Ey sen kendisini cennette olan iki kişiye intisap eden kişi! Sen bunların üçüncüsüsün ” (Ahmed, Nesei, Taberani sahih senedle rivayet etti )
Eğer birşeye intisap edilmesi veya bir şeyin övülmesi gerekiyorsa, İslam’a intisap edilsin ve İslam’a intisap edenler övülsün!
10 – İnsanlık (hümanizm) Fikri
İnsanlık fikrinin, Allah (c c)’tan başka ibadet edilen bir tagut olması; dostluk ve düşmanlığın, savaş ve barışların bu inanç ve fikirden dolayı yapılmasındandır
İnsanlık fikri, insanlara şunu sunmaktadır: Din ve inançları ne olursa olsun bütün insanlar hak ve hukuk açısından eşittir Bu fikre göre; en takvalı insan ile en facir insan eşittir Zira insan olmaları sebebiyle aralarında hiçbir fark yoktur Şüphesiz bu fikir, İslam’a göre batıldır ve bunu her müslüman bilmektedir Böyle bir fikre, ancak dinden uzaklaşarak kafir olan kimse bağlanır Çünkü bu fikir, bütün insanların hayırlısı olan Rasulullah (s a s) ile küfrün ve sapıklığın başı olan Ebu Cehil’i eşit tutan bir inanç ve fikir akımıdır
“İnsanlık” (hümanizm) fikrine bağlı olanlar, bu fikri savunma konusunda ellerinden gelen her şeyi yaparlar Zira bir amel yapmış olsalar, bunu insanlık için yaptıklarını söylerler Şayet onlardan birisi maddi bir yardım yapmış ise; “insanlık için maddi yardım yaptım” der Şayet bir savaşta yer almışsa; “insanlık için savaştım” der Veya ölmüş ise; “insanlık için öldüm” der Böylece herşeyi insanlık için yaptığını söyler İşte böylece insanlık Allah (c c)’tan başka ibadet edilen bir tagut olur
|