Prof. Dr. Sinsi
|
Tagutu Reddetmek Tevhidin Gereğidir
11- Halk
Halk, hükmün kaynağı olarak görülür, emir verme, ülke idarecisini ve devlette uygulanacak kanunu seçme yetkisi ona verilirse, velevki Allah (c c)’ın kanunlarına zıt bir kanun seçmese bile, tagut ve Allah (c c)’tan başka ibadet edilen olur Tagut olmasının sebepleri şunlardır:
a) Hüküm verme yetkisi halka verildiği zaman, gerek hüküm verme konusunda gerekse kanun koyma konusunda Allah (c c)’la aynı seviyeye çıkartılmış olur Bu ise şirktir Bu şirk türüyle ilgili deliller daha önce geçti
Seyyid Kutub şöyle dedi:
“İslam nizamında yöneticiyi millet seçer ve Allah (c c)’ın kanunlarını uygulama konusunda ona yetki verir Bu, milletin hüküm kaynağı olduğu ve tatbik edilecek kanunları belirleyecek yetkiye sahip olduğu anlamına gelmez Çünkü hüküm kaynağı Allah (c c)’tır Bir çok kimse, hatta İslam araştırmacıları bile halkı idare etmekle, hükmün kaynağı arasında ayırım yapamadılar Oysa insanların hepsi toplansa yine de hüküm verme hakkına sahip olamazlar Gerçek hüküm sahibi sadece ve sadece Allah (c c)’tır İnsanlar ise Allah (c c)’ın hükümlerini, yine O’nun verdiği yetkiyle uygularlar Hiç bir kimse Allah (c c)’ın hükümleri dışında hüküm verme hakkına sahip değildir ve Allah dışında hüküm verenlerin verdiği hükümler meşru hükümler değildir ” (Fizilal’il Kur’an c: 4 s: 1990)
İslam’da yöneticiyi, Allah (c c)’ın hükmünü uygulaması için halk seçer Bu sebeble halkın Allah (c c)’ın hükmünden başka hükümlerle hükmedecek bir yönetici seçme yetkisi yoktur Hatta kafir bir kimseyi de yönetici olarak seçme yetkisi yoktur Buna rağmen her kim halka bu yetkiyi verirse, onu Allah (c c)’tan başka bir ilah edinmiş olur
b) Allah (c c)’a karşı gelse ve verdiği hüküm Allah (c c)’ın hükmüne zıd olsa bile, halka sırf zatı için itaat edilir ve boyun eğilirse işte o zaman halk, Allah (c c)’ tan başka ibadet edilen bir ilah olmuş olur
c) Halkın iradesi Allah (c c)’ın iradesinin üstünde tutulur ve ihtilaf halinde halk, hüküm verecek üstün bir merci olarak tayin edilirse bu durumda halk, Allah’tan başka ibadet edilen bir ilah olur Bunun örneklerini pratikte görmek mümkündür Mesela; iktidar ile muhalefet arasında herhangi bir ihtilaf olsa hemen birbirlerini halka (sinei millete) dönmek ve ona muhakeme olmakla tehdit ederler Oysa ihtilaf halinde baş vurulması gereken tek merci, Allah (c c) ve rasulüdür
Allah (c c) şöyle buyuruyor:
“Eğer herhangi bir konuda anlaşmazlığa düşerseniz, Allah’a ve ahiret gününe iman etmişseniz onu Allah’a ve rasulüne götürün! Bu, netice itibarıyla daha hayırlı ve daha güzeldir ” (Nisa: 59)
d) Halkın verdiği hüküm her ne olursa olsun yine de teslim olunması gerektiğine inanılırsa, sadece alemlerin rabbi olan Allah (c c)’ın hakkı olan bir özellik Allah (c c)’tan başkasına verildiği için halk ilah ve rab edinilmiş olur
e) Kanun koyma yetkisi halkın seçtiği millet meclisine verilirse, kanun koyucu bu meclis tagut olur Çünkü kanun koyma hakkı sadece Allah (c c)’a aittir Her kim bu özelliği kendisinde görürse ilahlık iddiasında bulunmuş olur Her kim de ilahlık iddiasında bulunan bu kanun koyucu meclise itaat ederse, bu meclis onun tagutu olur
12 – Sihirbaz
Eşyaları etkiyebilecek kudrete sahip olduğunu, dilediğine zarar verebileceğini, dilediğinden ise zararı kaldırabileceğini iddia eden sihirbaz da bir taguttur Oysa bu özellikler daha önce geçtiği gibi sadece Allah (c c)’a ait olan özelliklerdir Bu sebeble her kim bu özelliklere sahip olduğunu iddia ederse ilahlık taslamış ve tagut olmuştur
Buna rağmen insanların çoğu tevhidi ve Allah (c c)’ ın üzerlerindeki hakkını bilmemeleri sebebiyle, eşyalara zarar veya fayda verebilecek güce sahip olduklarına inandıkları sihirbazlara ibadet ederler Ayrıca bu sihirbazlardan korkar ve onlardan ümit ederler Bu yüzden istedikleri şeyleri yapabileceklerine, kendilerinden hastalığı dahi giderebileceklerine inanırlar
İşte bu sebeble sihirbaz taguttur, kafirdir, İslam’daki cezası ise; başını gövdesinden ayıracak bir kılıç darbesidir Kafir oluşunun delili ise Allah (c c)’ın şu ayetidir:
“Şeytanların, Süleyman’ın hükümranlığı hakkında uydurduklarına uydular Oysa Süleyman kafir olmamıştı Fakat şeytanlar kafir olmuşlardı Onlar Babil’de, indirilmiş iki melek olan Harut ve Marut’un öğrettiği sihri insanlara da öğretiyorlardı Oysa o ikisi insanlara: “Muhakkak ki biz, bir imtihanız, sakın kafir olmayın” demedikçe hiçbirşey öğretmezlerdi ” (Bakara: 102)
İmam Kurtubi, Allah (c c)’ın: “Süleyman kafir olmadı” sözünün tefsirinde şöyle dedi:
“Allah (c c) bu ayette, Süleyman (a s)’ın küfürden beri olduğunu söylemektedir Oysa ayette Süleyman (a s)’a küfür nispet eden bir kimsenin olduğu zikri geçmemiştir Ama yahudiler Süleyman (a s)’ı sihir yapmakla itham ettiler Sihir yapmak küfür olduğu için sanki Süleyman (a s)’a küfür ithamı yapılmıştır Bu sebeble Allah (c c), Süleyman (a s)’ın küfürden beri olduğunu belirtmiştir Allah (c c), ayetin devamında şöyle buyuruyor:
“Fakat insanlara sihri öğreten şeytanlar kafir oldular ” İşte bu ayet, kafir olan kimselerin, insanlara sihri öğreten şeytanlar olduğunu ortaya koymaktadır ”
İmam Kurtubi şöyle devam etti:
“  İmam Malik’e göre; küfür sözleri kullanarak sihir yapan bir müslüman kafir olur ve tevbeye çağrılmadan öldürülür Tevbe etse bile tevbesi kabul edilmez Çünkü bu kimse zındık gibidir Bu yüzden gerçek manada tevbe ettiği bilinemez Ayrıca Allah (c c) ayetin:
“Biz imtihanız, sakın küfre girme” demedikçe hiç kimseye birşey öğretmezlerdi ” bölümünde sihri, küfür olarak isimlendirdi Ahmed, Ebu Sevr, İshak, Şafii ve Ebu Hanife bu görüştedirler Sihirbazın öldürüldüğü konusunda Ömer, Osman, İbni Ömer, Hafsa, Ebu Musa el Eşari, Kays İbni Sa’d (r anhum) ve tabinden yedi kişiden rivayet nakledilmiştir
İmam Şafii’nin sihirbaz hakkında şöyle bir görüşü rivayet edilmiştir: “Sihirbaz, sihriyle bir kimseyi öldürmedikçe ve “ben öldürmek istedim” demedikçe öldürülmez Fakat sihriyle bir kişiyi öldürdüğü halde “ben onu öldürmek istememiştim” derse aynen yanlışlıkla bir kimseyi öldüren kimse gibi diyet öder Sihriyle şayet bir kimseye zarar verirse, vermiş olduğu zarar miktarınca ceza alır ”
İbni Arabi, imam Şafii’nin bu görüşüne karşılık şöyle dedi:
“Bu görüş iki yönden batıldır: Birincisi; bu kimse sihri öğrenmiştir Sihri ise yapmadan öğrenemez Sihrin gerçek mahiyeti ise Allah (c c)’tan başka şeyleri yücelten ve kainatın kaderini değiştireceğine inanılan sözlerden ibarettir İkincisi; Allah (c c) kitabında sihrin küfür olduğunu bildirerek şöyle buyurmuştur:
“Süleyman kafir olmadı ” Bu ayete göre Süleyman (a s) sihir yaparak veya söyleyerek küfre girmemiştir Ayetin devamında şöyle buyuruyor:
“Fakat insanlara sihri öğreten şeytanlar kafir oldular ” Ayetteki bu ibareye göre şeytanlar, hem sihri yaparak hem de insanlara öğreterek küfre girmişlerdir Allah (c c) ayette devamla şöyle buyurmuştur:
“Harut ve Marut: “Biz imtihanız, sakın küfre girme” demedikçe hiç kimseye bir şey öğretmezlerdi ” Ayetteki bu ibare ise sihrin küfür olduğu haberinden sonra sihrin hakikatını tekrar hatırlatmak için bir tekiddir ” (Kurtubi Tefsiri c: 2 s: 34, 47, 48)
Bu konu hakkında şöyle diyorum:
“Sihir, ancak şirk ve küfür işlenerek yapılır Çünkü bu amelin yapılması kafir olan cin şeytanların yardımıyla ve onları yücelterek olur Sihirbaz, eşyalara etki ettiğini, harikulade şeyleri yapabildiğini iddia eden kimsedir Sihirbazlar, şeytanları razı etmek için yaptıkları sihirde Allah (c c)’ın kelamını hafife alırlar İbni Teymiye onlar hakkında şöyle dedi:
“Sihirbazlar, sihir yaparken Allah (c c)’ın kelamının harflerini kan veya başka necasetlerle ters olarak yazarlar Veya şeytanların razı oldukları yazıları yazar ya da sözleri söylerler Şeytanlar da bu yazılan ve söylenenlere icabet ederek onlara yardım ederler ” (Fetvalar c: 19 s: 35)
13-Gaybi Bildiğini İddia Eden Kimseler
Gayb: “Ga ba” fiilinin masdarı olup “gözden ve duyulardan gizli olan, bilinmeyen” anlamındadır Bu sebeble duyulardan ve mahlukatın ilminden gizli olan herşey bu kelimeyle ifade edilir
Başlıca gayb türleri şunlardır:
1 - Sadece Allah (c c)’ın bildiği ve bu konuda melek, cin ve rasuller dahil hiç kimseye bilgi vermediği gayb
Allah (c c) şöyle buyuruyor:
“Gaybın anahtarları O’nun katındadır O’ndan başkası onu bilemez Karada ve denizde olanları yalnız O bilir ” (En’am: 59)
Bu ayete göre; gaybın ilmi sadece Allah (c c)’a aittir Sadece Allah (c c)’ın bildiği bu konularda hiç kimse melek, cin, rasul dahi olsa söz sahibi değildir
Allah (c c) şöyle buyuruyor:
“(Ey Muhammed! Onlara) De ki: “Gaybı bilmek, sadece Allah’a mahsustur ” (Yunus: 20)
Bir başka ayette Allah (c c) şöyle buyuruyor:
“Yine de ki: “Göklerde ve yerde Allah’tan başka hiç kimse gaybı bilemez ” (Neml: 65)
Kur’an’da, Allah (c c)’ın mahiyetini açıklamadığı, sadece varlığını ve ismini bildirdiği bazı gaybi gerçekler vardır
Buhari’de geçen meşhur Cibril (a s) hadisinde, Cibril (a s) kıyametin ne zaman kopacağını sorunca Rasulullah (s a s):
“Bu, Allah (c c)’tan başka hiç kimse tarafından bilinmeyen beş gaybi meseleden biridir” buyurdu ve şu ayeti okudu:
«Kıyametin saatini bilmek ancak Allah’a mahsustur Yağmuru o indirir Rahimlerde olanı O bilir Kimse yarın ne kazanacağını bilemez ve hiç kimse nerede öleceğini bilemez Allah şüphesiz bilendir, herşeyden haberdardır ” (Lokman: 34)
Bu ayete göre; kıyametin ne zaman kopacağını, yağmurun ne zaman yağacağını, doğacak olan çocuğun en ince ayrıntısına kadar nasıl ve ne şekilde olacağını, kişinin nerede ve ne zaman öleceğini ve bir kimsenin yarın ne kazanacağını yalnız Allah (c c) bilir Bu konularda fikir beyan etmek, yorum yapmak tahminden başka birşey değildir ve bunlar imana yakışmayan davranışlardır Bunların kesin olarak bilinebileceğini iddia etmek küfürdür
Allah (cc) şöyle buyuruyor:
“Sana: “Ruh nedir?” diye soruyorlar De ki: “Ruh Rabbimin emrindedir Size çok az ilim verilmiştir ” (İsra: 85)
Bu ayete göre; ruh da sadece Allah (c c)’ın bildiği gaybi bilgilerdendir O halde ruhu, Kur’an ve sünnetin beyan ettiği sınırlar dışında tanımlamaya çalışmak ya da mahiyetini araştırmak boş ve yasak bir davranıştır
Müminlere düşen; böyle konularda yorum yapmayıp onları Allah (c c)’ın bildirdiği şekilde tasdik etmektir
İnsanların kalblerinden geçirdiği düşünce ve niyetler ancak Allah (c c)’ın bilebildiği gaybi bilgilerdir Hiçbir kulun bu gibi şeyleri bilme veya bu gibi konularda fikir beyan etme kudreti ve izni yoktur
Buna göre her kim kalbten geçenleri bildiğini iddia ederse:
a - Yalnız Allah (c c)’a ait olan “gaybı bilme” sıfatını kendisinde gördüğünden dolayı,
b - Kendisine vahiy geldiğini iddia ederek Allah (c c)’ın vahyin kesildiğine dair haberini yalanladığından dolayı kafir olmuştur
2 - Allah (c c)’ın vahiy yoluyla sadece rasullerden dilediğine bildirdiği gayb
“Görülmeyeni bilen Allah, görülmeyeni kimseye göstermez Ancak rasullerinden razı olduğu, seçtiği kimseler müstesna  Çünkü onun önüne ve arkasına izleyiciler (koruyucu melekler) dizer ” (Cin: 26-27)
Bu ayette açıkca görülüyor ki; Allah (c c) bazı gaybi bilgileri seçmiş olduğu rasullerine bildirmiştir Bu bilgilerden bazıları; geçmiş ümmetlere ait haberler ve gelecekte zuhur edecek bir takım olaylardır Hatta bazı zamanlarda insanların kablerinden geçenleri Rasullerine bildirmiştir Onlar da vahiy sayesinde bu gibi konularda insanlara haberler vermişler veya zahirde gösterdikleri alametlere rağmen insanlara kalblerinden geçenlerle hükmetmişlerdir Fakat bu hal, ancak Rasullere mahsus bir özelliktir
Görülüyor ki rasuller dahi Allah (c c) bildirmedikçe gaybi bilme yetkisine sahip değildirler Allah (c c) şöyle buyuruyor:
“(Ey Muhammed) De ki: “Ben kendime Allah’ın dilediğinden başka ne bir fayda ve ne de bir zarar vermeye sahibim Şayet gaybi bilseydim, elbette daha çok hayır elde etmek isterdim ve bana hiçbir kötülük dokunmazdı ” (A’raf: 188)
3 - Allah (c c)’ın rüya veya ilham yoluyla salih kimselere bildirdiği gayb Tıpkı Ömer (r a)’in hadisesinde geçtiği gibi  
Ömer (r a), hilafeti zamanında Sariye (r a)’yi İslam ordusunun başında bir savaşa göndermişti Kafirlerle savaş yapılan yer bir dağın eteği idi Savaş esnasında müslümanlar biraz güçsüz kalmışlardı Kafirler dağın arkasından gelip müslümanları haberleri olmadan kuşatmak ve ani bir baskın yapmak istediler Bu sırada Ömer (r a), Medine’de cuma günü minberde hutbe okuyordu Allah (c c) Ömer (r a)’e savaş meydanını gösterdi Ömer (r a) müslümanların arkadan baskına uğraya-caklarını görünce:
“Ey Sariye! Dağa, dağa!” diye seslendi Allah (c c), Ömer (r a)’in sesini Sariye’ye işittirdi Bunun üzerine Sariye hemen tedbir alıp düşmanın baskınını önledi Taarruza geçerek düşmanı bozguna uğrattı (İbni Esir - El-Kamil Fi’t-Tarih, İbn Hacer - El-İsabe)
Bu hadiseden; Allah (c c)’ın, Ömer (r a)’e ilham ederek gayb olan birşeyi bildirdiği anlaşılmaktadır
Salih kimselerin rüya veya ilham yoluyla bildikleri “bilgi” uyulması gereken mutlak bilgi değildir Çünkü bu kimselere bildirilen şeyler, rasullere gelen vahyin korunduğu gibi şeytanlardan korunmamıştır Bu sebeple insanlara, kendilerine gelen bilginin Allah (c c)’tan olduğunu söyleyemezler Bu kimseler kendilerine ilham veya rüya yoluyla bildirilen şeyleri sadece kendi şahıslarında yaşarlar Rüya ve ilhamlar şer’i kaynak değildirler Böyle bir kimsenin, kendisine ilham edilen şey vasıtasıyla gaybı kesin bir şekilde bildiğini iddia etmesi küfürdür Çünkü kendisine gelen rüya veya ilhamın Allah (c c)’tan olduğu kesin değildir, şeytandan da olabilir
4 - Cinlerin semadan çalarak kahin ve sihirbaz dostlarına bildirdikleri gayb
Allah (c c) ileride olacak bir takım olayları Levhi Mahfuzda görevli meleklere yazdırır, melekler de bu haberleri birbirlerine aktarırlar Rasulullah (s a s) gelmeden önce cinlerin bu haberleri almalarına müsade edilmişti Fakat Rasulullah (s a s) rasul olarak gönderildikten sonra cinlerin semadan haber almaları kıyamete kadar yasaklandı ve sema haberlerini dinlemek isteyen cinler şihab adlı gök taşlarıyla kovalanmaya başlandı
Allah (cc) şöyle buyuruyor:
“Şimdi kim dinleyecek olursa kendisini gözleyen bir ateş (göktaşı) buluyor ” (Cin: 9)
Kendisine şihab (göktaşı) isabet etmeyip de kurtulan cinler semadan çaldıkları haberlere yüzlerce yalan katarak hemen sihirbaz ve kahin dostlarına ulaştırırlar Bu kahin ve sihirbazlar da bunları insanlara anlatırlar Bu söylediklerinden bazıları doğru çıkınca insanlar onların gaybı bildiklerini zannederler Oysa bu haberler, Allah (c c)’ın meleklere bildirmesiyle zaten gayb olmaktan çıkmıştır
Aişe (r a)’den, Rasulullah (s a s)’in şöyle dediği rivayet edilmiştir:
“Melekler, (bir bulut olan) Anane’ye (bir bulut ismi) inerler de gökte kaza ve hükmolunan bazı şeyleri görüşürler Bu sırada şeytanlar kulak hırsızlığı yaparlar İşittiklerini de kahinlere gizlice ulaştırırlar (Cinler) bu haberlere yüz yalan da kendilerinden katarlar ” (Buhari)
Kahin; gaybı ve ileride olacak olayları bildiğini iddia eden kimsedir Bu özellik ise sadece Allah (c c)’a ait bir özelliktir
Fincana, avuca, kuma bakarak ileride olacak bir takım şeyleri haber veren kimseler veya gazete ve televizyonlarda yaygın olan burç ilimleri, müneccimlik ilmi (yıldız falı) de kahin kelimesinin manasına girer Bunların hepsi, sadece Allah (c c)’ın bildiği gaybı bildiklerini iddia etmektedirler
Bu sebepledir ki her kim kahin ve sihirbazlara gidip onların söylediklerini tasdik ederek inanırsa, insanı İslam milletinden çıkaran büyük küfür işlemiş olur
Rasulullah (s a s) şöyle buyurdu:
“Her kim falcıya, gaipten haber verene veya sihirbaza giderek onlardan birşey sorar ve onların söylediklerine inanarak tasdik ederse kafir olur ” (Ebu Davud, Ahmed)
“Uğura ve uğursuzluğa inanan bizden değildir Kahinlik yapan ve kahine giden bizden değildir Kendisi için sihir yapılan bizden değildir ” (Taberani sahih senedle)
“Arraf veya kahine giderek söylediğini tasdik eden Muhammed’e ineni inkar etmiş olur ” (Ahmed sahih senetle)
“Bir kimse bir kahine giderek söylediğine inanırsa Muhammed’e inenden beri olmuştur ” (Ahmed sahih senedle)
5 - Göremediğimiz veya duyu organlarımızla algılayamadığımız ya da bizden uzak olduğu için bilemedi-ğimiz fakat cinler tarafından bilinebilen gayb  
Cinler Allah (c c)’ın kendilerine vermiş olduğu özellik sebebiyle çok çabuk hareket edebilme vasfına sahiptirler Bu sebeple bir yerde birşey olursa hemen ondan haberdar olabilirler Bizler ise ancak duyu organlarımızla şahit olduğumuz şeyleri biliriz Başka bir yerde olan ve duyu organlarımızla algılayamadığımız şeyler bizim için gaybtır
Allah (c c) şöyle buyuruyor:
“Süleyman şöyle dedi: “Ey cemaat! Teslim olmuş olarak bana gelmelerinden önce hanginiz o kraliçenin tahtını yanıma getirebilir?” Cinlerden bir ifrit: “Sen yerinden kalkmadan önce sana onu getiririm, buna karşı güvenilir bir güce sahibim” dedi Kitabın bilgisine sahip olan biri: “Gözünü açıp kapamadan ben onu sanagetiririm” dedi Süleyman, tahtı yanına yerleşmiş görünce: “Bu, şükür mü edeceğim yok-sa nankörlük mü edeceğim diye beni sınayan Rabbimin lütfundandır Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur, fakat nankörlük eden bilsin ki Rabbim müstağnidir, kerem sahibidir” dedi ” (Neml: 38-40)
Ayette de bildirildiği üzere cinler Allah (c c)’ın kendilerine vermiş olduğu özellik sebebiyle bir takım gaybi şeylerden haberdar olabilirler Bizim için gayb olan böyle şeyleri cinler vasıtasıyla öğrenmeye çalışmak küfürdür Çünkü bu gibi gaybi gerçekleri öğretecek olan cinler kafir olan cinlerdir ve kafir cinler müslümanı küfre sokmadan veya onu saptırmadan ona birşey vermezler Müslüman cinleri bu konularda kullanmak mümkün değildir Çünkü onlar bunu yapmanın küfür olduğunu bilirler
Cinlere hükmetme yetkisi sadece Süleyman (a s)’a verilmiştir, ondan başkasına bu yetki verilmemiştir
Allah (c c) şöyle buyuruyor:
“Doğrusu insanlardan bazı kimseler cinlerden bazı kimselere sığınırlardı da, (bu cinler) onları daha çok yorar (saptırır)lardı ” (Cin: 6)
Bütün bu ayet, hadis ve açıklamalardan sonra her kim sadece Allah (c c)’ın bilebildiği gaybı bildiğini iddia ederse tagut olmuştur ve üstelik tugyanda baş olmuştur Her kim de bu kimsenin iddiasını kabul ederse sadece Allah (c c) ait olan bir özelliği ona vermiş ve onu Allah (c c)’tan başka ilah edinerek kafir olmuştur
Burada gayb çeşitlerini anlatmamızın sebebi, bu konuda tagutlaşan kimselerin iyice tanınması ve tevhidi korumak isteyen kimselerin ondan uzak durması içindir Bu gibi kimselere şaka veya oyun yoluyla olsa bile yaklaşmamak gerekir Zira Allah (c c)’ın dini ciddiyetle korunması gereken bir dindir
14-Allah (c c)’tan Başka İbadet Edilen Herşey
Bil ki! Zamanımızda Allah (c c)’tan başka ibadet edilen tagutların şekil ve türleri çoktur Bunların hepsini anlatacak olsak bu kitaba sığmaz Bu sebeble tagutların hepsini iyice tanıyabilmek için tagutun genel tarifini öğrenmek ve devamlı hatırlamak gerekir Daha önce açıklandığı üzere tagut; ibadetlerden herhangi birisinin Allah (c c)’tan başka, kendisine yapılmasına rıza gösterendir Her müslüman ondan uzak durmalı ve onu tekfir etmelidir
Bu kitapta sana anlattığım tagutlar, aslında genel tagutlar olup bunların içine giren daha niceleri vardır Bu nedenle burada sana genel olanları zikrettim ki diğerlerini bunlara kıyasla gizlisi ve açığıyla anlayabilesin
Zamanımızda insanların çoğunun gafil olduğu gizli tagutlardan bazıları; İslam şeriatine muhalif adet ve örfler, moda dünyası, seks filimleri, futbol takımları, kendilerine sanat yıldızları denilen şarkıcılar, artistler ve bunların benzeri daha başka nice şeyler  Nice batıl örf ve adetler sebebiyle suçsuz insanların canlarına kıyıldı ve nice haksızlık ve zulümler oldu  Moda uğruna nice gençlerin beyinleri uyuşturuldu ve nice insan bataklığa sürüklendi  Oynatılan seks filimleri sebebiyle nice genç kızların, çocukların namusları kirletildi ve canları heder edildi  Nice takımlar için kanlar aktı, eşi başka takımı tuttuğu için nice yuvalar yıkıldı Nice sanatçı denilen soytarılarınsevgisi Allah (c c) ve rasülünün sevgisinin üstüne çıktı Onlar için, onlar uğruna her ne olursa adeta feda edilir oldu  İşte bu gizli tagutlara ve insanların bunlara karşı olan durumlarına dikkatle bakıldığında ibadetin bir yönünün bunlara verilerek, bunların Allah (c c)’tan başka ibadet edilenler oldukları açıkça görülür
İşte zamanımızın tagutlarının başlarını ve yaygın olanlarını; onlardan beri olup, onları ve onlara ibadet edenleri tekfir etmen için sana anlattık Zikrettiğimiz bu tagutlara ve zamanımızdaki insanların bu tagutlara karşı durumlarına düşünerek baktığında insanların çoğunun bu tagutlara ibadet ettiklerini görürsün Öyleki, Allah (c c)’a itattan kaçınılarak bu tagutlara itaat edilmekte, bu tagutlar için dostluk ve düşmanlıklar yapılmakta, Allah (c c) ve rasulünün hükümlerine değil bu tagutların hükümlerine muhakeme olunmakta, Allah (c c)’ın dinine değil, tagut ve askerlerinin dinine bağlanılmaktadır Buna rağmen böyle yapan kimseler kendilerinin İslam’a tabi olduklarını, müslüman olduklarını iddia etmekten de geri durmazlar Fakat onların içinde bulundukları durum, ileriye sürdükleri iddialarını yalanlamaktadır
15-İbadet Edilen Put, Haç, Taş, İnek, Mezar,Resim, Hayvan vb Şeyler
Allah (c c) dışında bu zikri geçen şeylere ibadet edilirse, bu şeyler tagut olur
Şöyle denilebilir: “Zikri geçen bu şeyler çok basit şeylerdir Bunların hakkında konuşmak ise yersizdir Zira zamanımızda bunlara ibadet eden kimse yoktur Üstelik yaşadığımız çağ ilim ve teknoloji çağıdır Bu sebeble bu çağda, bu gibi şeylere önem vererek onlara ibadet eden kimselerin bulunması mümkün değildir ”
Bunlara cevaben diyorum ki: “İnsanlara, halklara ve milletlerin durumlarına baktığınızda, yeryüzünün üçte ikisinin Allah (c c) dışında bu basit dediğiniz şeylere ibadet ettiğini görürsünüz Nüfusu bir milyardan fazla olan Çin’e bakınız! Japonya ve Asya devletlerinin çoğuna bakınız! Amerika ve Afrikada ve Avrupadaki bazı halklara bakınız! Buralarda yaşayan insanların çoğunun putperest olduğunu, put ve resimlere ibadet ettiklerini görürsünüz
Hind kıtasına baktığınızda, oradaki insanların çoğunun ineğe, putlara ve mezarlara ibadet ettiklerini görürsünüz
Haçlı Avrupa’ya bakın! Kilise ve ibadethaneleri Allah (c c)’tan başka ibadet edilen put ve resimlerle doludur Onların kiliseleri İsa (a s) ve onun annesi Meryem olarak tasvir ettikleri ve büyükleri olan, aziz diye tabir ettikleri din adamları ve rahiplerinin heykel ve resimleriyle dolu değil mi? Onlar ibadetlerini, Allah (cc)’tan başka bu put ve resimlere yaparlar
Son olarak; onların icad ettikleri ve Allah (c c)’tan başka ibadet ettikleri yeni bir putları daha vardır: “Noel Baba  ” Onların inancına göre bu Noel Baba onlara hayır getirmektedir Buna ilaveten onların her miladi senenin başında yaptıkları bir “yılbaşı ağacı” vardır Bu ağacı yüceltirler, ona kutsal bir değer verirler ve onun için büyük törenler yaparlar Bu sebeble her sene yeni bir put icad ederler Onların papaz ve rahipleri de Allah (c c)’tan başka tapındıkları bu putu tebrik ederler
Hristiyanların, mezhepleri ne kadar değişik olursa olsun, ibadetlerine ve icad ettikleri dini törenlere baktığınızda putperestlere daha yakın olduklarını görürsünüz
Ayrıca bir zamanlar İslam diyarı olan ülkelere baktığınızda oralarda mezarlara ibadet edildiğini de görürsünüz Her devlette muhakkak ibadet edilen, sırf onun için yolculuk yapılan bir mezara rastlamak mümkündür Bu devletlerin başındaki tagutlar bu mezarları korumakta ve o mezarlara ziyareti teşvik etmektedirler
Yine, her devletin yönetici ve reislerini simgeleyen putları da her yerde görmeniz mümkündür Bu tagutların değişik boyut ve ölçülerde olan putları şehirlerin girişinde, yolların kavşaklarında, okullarda ve büyük müesseselerde sabit bir şekilde yerleştirilmiştir Belli günlerde veya canları istedikçe onların karşısına dikilip Allah (c c)’a yapılması gereken kıyam (ayakta dik durma) ibadetini saygı göstermek için Allah (c c) dışında bu varlıklara yaparlar Bunların her biri Allah (c c)’tan başka ibadet edilen birer taguttur Zira daha önce anlatılan ibadetlerden bir kısmı onlara yapılmaktadır ”
Yine karşısında saygı duruşuna geçilen, onun için marşlar söylenen bayrak da Allah (c c)’tan başka ibadet edilen bir taguttur Öyleki ona saygı duruşunun yapılması gerektiği bir esnada ona saygı duymayıp hareket eden, başını kaşıyan veya bir başka hareket yapan kimsenin hali çok kötü olur
Ziyaeddin El-Kudsi
|