Prof. Dr. Sinsi
|
Tagutu Reddetmek Tevhidin Gereğidir
Her Tagut Kafir midir?
Şüphesiz bu soruda kastedilenler, Allah dışında ibadet edilen taş, ağaç ve benzeri cansız varlıklar değildir Bazı kişiler, tagutu tekfir meselesini sulandırmak ve saptırmak için bu meseleyi ortaya attılar (İhvan’ın ikinci mürşidi olan Hasan El Hudeybi’nin Duatun La Kuda kitabında yaptığı gibi  Yazdığı Duatun la Kuda kitabında bulunan sapıklık, saptırma ve iftiralara Allah (c c)’ın fazlı ve yardımıyla “Cahiliyenin Hükmünü mü İstiyorlar” kitabımda reddiye yaptım Bütün etkilerden kurtulmuş olarak ve hakkı istemek niyetiyle bu kitabın tamamen okunmasını tavsiye ederim ) Burada kastedilenler, Allah (c c) dışında ibadet edilen insan ve cin şeytanlardır
Bunu belirttikten sonra şöyle diyorum:
“Her kim, ibadetlerden herhangi birisinin Allah’tan başka kendisine de yapılmasına rıza gösterirse o kafirdir, küfür ve sapıklıkta en ileri gitmiş biridir Bu kimsenin tekfir edilmesi ve reddedilmesi gerekir Onun küfründe şüphe eden veya duraklayan ancak, hem gözü hem de basireti körelmiş, onun gibi kafir olan bir kimsedir
Kitap ve sünnette tagut zikredildiği zaman tagutun küfrü de açıkça bildirilir Bu göstermektedir ki, tagut kelimesi küfrü açık olan kimseler hakkında kullanılır Fakat bu kelime bazen lügat manasıyla yani; “haddini aşan” manasıyla kullanılmış ve haddini aşan belli şahıslara da tagut ismi verilmiştir Şüphesiz her haddini aşan zalim, kafir olmaz Bu sebeple selefi salihin alimleri bazen bu kelimeyi, zamanlarındaki bazı kimseler hakkında lügat manasında kullanmışlardır Beni Umeyye zalimleri ve Abbasiler dönenimde Haccac ve benzeri yöneticileri hakkında, zulüm konusunda hadlerini aşmış görerek onlara tagut ismini vermişler, fakat onları tekfir etme konusunda duraklamışlardır
Birincisi: Nüsuk (İbadet) Şirki
Nüsukun (ibadetin) türlerinden her hangi birisini Allah (c c)’tan başkasına yapmaktır
“Nüsuk” kelimesi lügatte; ibadet, taat ve Allah (c c)’a yaklaşmak için yapılan ameller, manasına gelir “Nasuk adam” denildiğinde “ibadetkardır” manası kastedilir “Tenesseke” lafzı ise; ibadete çekilmiştir, manasına gelir
Şer’i manası; sadece Allah (c c)’ın halis hakkı olan, kendisine yaklaşmak için yapılan ve Allah (c c)’ın başlangıçta da, sonda da müstakil olarak veya kendine bağlı olarak ortak kabul etmediği ibadetlerdir
Bu tarife göre nüsuk, diğer ibadetlerden daha çok ibadet ismini almış ve bu sebeble onun için “ibadet şiarları” denilmiştir Nüsuk ikiye ayrılır:
1 – Zahiri İbadetler (Uzuvlarla yapılan fiiller)
Oruç, namaz, hac, rüku, secde, tavaf, itikaf, kurban, adak adamak, yardıma çağırmak, sadece Allah (c c)’ın yapabildiği (rızık verme, zararı defetme gibi) konularda Allah (c c)’a sığınmak, dua, zikir ve bunlar gibi ibadetlerdir
Allah (c c) şöyle buyuruyor:
“Oysa onlar dini O’na has kılarak ihlaslı bir şekilde yalnız Allah’a ibadet etmek, namazı kılmak ve zekatı vermekle emrolunmuşlardı İşte dosdoğru din budur” (Beyyine: 5)
“Rabbin için namaz kıl, kurban kes!” (Kevser: 3)
“De ki: “Ey cahiller! Bana, Allah’tan başka birine ibadet etmemi mi emrediyorsunuz? Doğrusu, sana ve senden öncekilere (şöyle) vahyolundu: “Eğer şirk koşacak olursan, şüphesiz amellerin boşa çıkacak ve elbette sen, hüsrana uğrayanlardan olacaksın Hayır, artık (yalnızca) Allah’a kulluk et ve şükredenlerden ol!” (Zümer: 63-65)
2 – Kalbi (batini) İbadetler
Sevgi, korku, ümit, korkmak, tevekkül etmek gibi ibadetler  
Allah (c c) şöyle buyuruyor:
“İnsanlardan, Allah’tan başka edindikleri denkleri Allah gibi sevenler vardır Oysa iman edenlerin Allah’ı sevmeleri daha şiddetlidir ” (Bakara: 165)
“De ki: “Namazım, kestiğim kurban, hayatım ve ölümüm Alemlerin rabbi olan Allah içindir O’nun hiçbir ortağı yoktur Müslümanların ilki olarak bununla emrolundum ” (En’am: 162)
Zikredilen bu ibadetler sadece Allah (c c)’a yapıldığında işte o zaman ibadet rükunlarından olan nüsuk tevhidi sağlanmış ve Allah (c c) birlenmiş olunur
Bu ibadetlerden herhangi birisi şayet Allah (c c)’tan başkasına veya Allah (c c)’la beraber bir başkasına yapılırsa Allah (c c)’ın affetmediği büyük şirk koşulmuş olunur Allah (c c)’tan başkasına dua etmek, kurban kesmek, adak adamak, sadece Allah (c c)’ın yapabildiği meselelerde Allah (c c)’tan başkasından yardım istemek gibi 
Bu ibadetler ister bir puta, ister bir ağaca, ister bir taşa, ister bir nebiye, ister bir veliye (sağ veya ölü olsun) yapılsın fark etmez, yine de büyük şirk işlenmiştir Çünkü Allah (c c), ister kendisine yakın bir melek, ister gönderilen bir rasul, isterse Allah (c c) dostu olsun, hiç kimsenin ibadette kendisine ortak edilmesini asla kabul etmez
Allah (c c) şöyle buyuruyor:
“Allah, kendisine şirk koşulmasını asla bağışlamaz ” (Nisa: 48-116)
“Mescidler şüphesizki Allah’ındır Öyleyse oralarda Allah’a ortak koşmayın!” (Cin: 18)
Gerek zahiri ve gerekse batıni nüsüklerden herhangi birisi, tagutlardan birisine yapıldığı zaman Allah (c c) inkar edilmiş ve taguta iman edilmiş olunur Böyle yapan kimse müşrik olmuştur Her ne kadar namaz kılsa, oruç tutsa, haccetse ve müslüman olduğunu söylese bile 
Allah (c c) şöyle buyuruyor:
“Eğer şirk koşsaydın mutlaka amelin boşa giderdi ” (Zümer: 65)
Her kim nüsuktan herhangi birisi kendisine yapıldığında buna rıza gösterirse tagut olur ve o, ibadet tagutu ismini alır
Uyarı
Nüsuk tagutu ibadet tagutu ismini almıştır Oysa nüsuk, ibadetlerin üç rüknünden bir tanesidir Niçin?
Bunun sebebi; ibadetin nüsuk rüknu, ibadet kelimesine en yakın olan ve ibadetin özelliğini en çok taşıyan rükündur Çünkü nüsuk ibadeti sadece Allah (c c)’ın halis hakkı olan, kendisine yaklaşmak için yapılan ve Allah (c c)’ın başlangıçta da, sonda da müstakil olarak ve kendine bağlı olarak ortak kabul etmediği ibadetlerdir
İbadetin diğer rükunları böyle değildir İbadetin hüküm rüknünde Allah (c c) başlangıçta ve müstakil olarak ortak kabul etmez Fakat kendisine bağlı olarak bu konuda izin vermiştir
Allah (c c) ibadetin hüküm rüknünde başlangıçta ortak kabul etmez
Allah (c c) şöyle buyuruyor:
“(Allah) Hükmünde ortak kabul etmez ” (Kehf: 26)
Aynı şekilde Allah (c c), ibadetin hüküm rüknünde ayrı olarak da ortak kabul etmez
“Hüküm vermek yalnız Allah’a aittir ” (Yusuf: 40)
Fakat hüküm, Allah (c c)’a tabi olunarak Allah (c c)’ tan başkasından istenebilir
Allah (c c) şöyle buyuruyor:
“Hayır! Rabbine andolsun ki, aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem tayin etmedikçe   ” (Nisa: 65)
“Bir şey hakkında anlaşmazlığa düşerseniz onun hükmünü Allah’a ve Rasulüne götürün!” (Nisa: 59)
Bu ayetlere göre hüküm, Rasulullah (s a s)’dan da istenebilir Fakat Rasulullah (s a s)’ın vereceği hüküm müstakil bir hüküm olmayıp Allah (c c)’ın hükmüne bağlıdır
Aynı şekilde bir kadıdan, müctehidden, Allah (c c)’ ın hükmüne bağlı kalarak ve delillerden hüküm çıkartarak hüküm vermesi istenebilir
Allah (c c) şöyle buyuruyor:
“İçinizden adalet sahibi iki kişi hükmedecektir ” (Maide: 95)
Kadı ve müctehid, her ikisi de zahire göre hüküm verir Fakat verdikleri hüküm Allah (c c)’ın şeriatinden ayrı olarak verdikleri bir hüküm değildir
İbadetin diğer rüknu olan velayette ibadet, başlangıçta ortaklık (şirk) kabul etmez
Allah (c c) şöyle buyuruyor:
“De ki: “Allah’tan başka dost mu edineyim?” (En’am: 14)
“Dostum sadece Allah’tır” (A’raf: 196)
“Allah, iman edenlerin dostudur Onları karanlıklardan nura çıkartır Kafirlerin dostları ise tagutlardır  ” (Bakara: 257)
Fakat velayet; Allah (c c)’a bağlı olarak ve müstakil olmayarak müminlere ve Rasulullah (s a s)’a olabilir Çünkü Allah (c c), Rasulullah (s a s)’ın ve müminlerin Allah (c c) için veli edinilmelerini emretti
Allah (c c) şöyle buyuruyor:
“Kim Allah’ı, Rasulünü ve iman edenleri dost edinirse  Galib gelecek olanlar, şüphesiz Allah’ın askerleridir ” (Maide: 56)
İkincisi: Hüküm Şirki
Bu, tagutu hükümde Allah (c c)’a ortak yapmaktır Başlıca şu iki şekilde olur:
a) Teşride (Helal ve haram konusunda) İtaat Etmek: Allah (c c)’tan başkasının helal ve haram konusunda koymuş olduğu teşriyi kabul etmek, ona rıza göstermek veya Allah (c c)’ın şeriatine muhalif teşrileri kabul etmek veya onlara rıza göstermek Kafir anayasa veya kanunlara rıza göstermek, onları kabul etmek gibi 
Bununla ilgili bazı deliller şu ayetlerdir:
1 - Allah (c c) şöyle buyuruyor:
“De ki: “Ey kitap ehli! Yalnız Allah’a ibadet etmemiz, O’na hiçbir şeyi ortak koşmamamız, Allah’tan başka birbirimizi rabler edinmemek üzere bizimle sizin aranızdaki müşterek bir kelimeye gelin!” Eğer yüz çevirirlerse: “Bizim müslüman olduğumuza şahid olun” deyin!” (Ali İmran: 64)
“Onlar, hahamlarını, rahiblerini ve Meryem oğlu Mesih’i Allah’tan başka rabler edindiler Oysa sadece tek olan ilahe ibadet etmekle emrolunmuşlardı Ondan başka ibadete layık ilah yoktur O, onların ortak koşmalarından münezzehtir ” (Tevbe: 31)
Bu ayetin tefsiri konusunda Tirmizi’nin rivayet ettiği ve hasen sahih dediği ve başkasının da rivayet ettiği Adiyy b Hatem (r a)’in hadisi vardır
Adiyy b Hatem (r a) boynunda gümüşten bir hac takılı olduğu halde Rasulullah (s a s)’ın yanına girdi Rasulullah (s a s) o esnada Tevbe: 31 ayetini okuyordu Adiyy (r a) bu ayeti duyunca Rasulullah (s a s)’a şöyle dedi: “Onlar haham ve papazlarına tapmıyorlardı ” Rasulullah (s a s) ona şöyle dedi:
“Bu doğru değil, onlar onlara tapıyorlardı Zira onlar haramı helal, helalı haram yaptıklarında onlara tabi oldular İşte onlara ibadet etmek böyledir ” (Bu hadisi Ahmed müsnedinde, İbni Cerir de rivayet etmiştir İbni Teymiye bu rivayete hasen dedi )
Rasulullah, bu hadiste ibadeti, teşride (helal ve haram yapma konusunda) itaat ve tabi olarak açıklamıştır
İbni Kesir şöyle dedi:
“Suddi bu ayet hakkında şöyle dedi: “Allah (c c)’ın kitabını arkalarına atarak adamların görüşlerini aldılar Onun için Allah (c c) şöyle buyurdu:
“Oysa Allah, onları bir ilaha tapmaya davet etmiştir ” Yani; sadece Allah (c c)’ın haram kıldığı haram, helal kıldığı helal olan hükmüne tabi olunur ve bu konudaki hükmü uygulanır Ondan başka ibadete layık ilah yoktur O ortak koştuklarından münezzehtir ” (İbni Kesir Tefsiri)
Kurtubi Ali İmran: 64 ayetinin tefsirinde şöyle demiştir:
“Allah’tan başka birbirimizi rabler edinmemek üzere” Bu ayet; “Allah (c c)’ın haram kıldığını helal, helal kıldığını haram yapma konusunda birbirimize tabi olmayalım” demektir Bu ayetin manası:
“Onlar, hahamlarını, rahiblerini ve Meryem oğlu Mesih’i Allah’tan başka rabler edindiler” ayetinin manası gibidir Bu ayet ise; Allah (c c)’ın haram kıldığını helal, helal kıldığını haram yapan kimselere tabi olanlar, o kimseleri Rab seviyesine çıkardılar” manasındadır ” (Kurtubi Tefsiri)
Bu ayete göre, her kim Allah (c c)’ın kendisine izin vermediği bir meselede insanlar için bir hüküm verirse kendisini Allah (c c)’a eş koşmuş olur
Allah (c c) şöyle buyuruyor:
“Yoksa onların Allah’ın izin vermediği şeyi kendilerine dinden bir şeriat koyan ortakları mı vardır?” (Şura: 21)
İşte böyle yapmak kendisini insanlara Allah (c c)’tan başka bir rab ilan etmektir Bunu yapan kimse ise hüküm tagutu olur Kim bu konuda ona itaat eder veya yaptığı teşriyi kabul eder veya bu konuda onu inkar eder veya rıza gösterirse, Allah (c c)’ın rububiyyet veya uluhiyyetinde Allah (c c)’a eş koşmuş ve bu tagutu Allah (c c)’la beraber rab ve ilah edinmiş olur
Şeyh Abdurrahman b Hasen şöyle dedi:
“Bu ayet apaçık gösteriyor ki; her kim Allah (c c) ve rasulünden başkasına itaat eder, Kur’an ve sünnetten yüz çevririr, Allah (c c)’ın haram kıldığını haram, helal kıldığını helal kılmaz, Allah (c c)’a karşı gelmede o kimseye itaat eder ve Allah (c c)’ın izin vermediği bir konuda ona itaat edip tabi olursa, onu rab ve mabud edinmiş ve Allah (c c)’a ortak koşmuştur Bu ise Allah (c c)’ın dini tevhide zıddır Bu, ihlas kelimesi olan la ilahe illallah’ın delalet ettiği manaya da zıddır Çünkü tapılmaya hakkı olan sadece Allah (c c)’tır
Allah (c c) haham ve rahiplere, helal ve haram konusunda itaat edilmesini ibadet olarak isimlendirdi ve onlara rab ismini verdi
Allah (c c)’ın şu ayette buyurduğu gibi:
“O, melekleri ve nebileri rabler edinmenizi asla emretmez ” (Ali İmran: 80)
Yani; “Allah (c c), nebi ve melekleri ibadet konusunda kendisine ortak etmenizi asla emretmez
“Siz müslüman olduktan sonra size küfrü mü emredecek?” (Ali İmran: 80)
İşte şirk budur Allah (c c) ve rasulünün şeriati dışında itaat edilen, tabi olunan kimse rabdir Her kim ona itaat eder ve tabi olursa onu rab edinmiş ve ona ibadet etmiş olur Allah (c c)’ın şu ayette buyurduğu gibi:
“Eğer onlara itaat ederseniz muhakkak müşrik olursunuz ” (En’am: 121) (Fethul Mecid s: 85-86)
2 – Allah (c c) şöyle buyuruyor:
“Üzerine Allah’ın ismi zikredilmeyenleri (hayvanları) yemeyin! Çünkü o bir fısktır Muhakkak ki şeytanlar dostlarına sizinle mücadele etmeleri için vahyeder Eğer onlara itaat ederseniz muhakkak müşrik olursunuz ” (En’am: 121)
Şeyh Şankitiy En’am: 121 ayetinin tefsirinde şöyle dedi:
“İster kevni kaderi olsun, ister şer’i hükümler olsun bütün hükümler yani teşri, rububiyetin özelliklerinden olduğu için, zikrettiğimiz ayetin delalet ettiği gibi, kim Allah (c c)’ın teşrisinden başka bir teşriye tabi olursa, bu teşriyi yapanı rab edinmiş ve Allah (c c)’a ortak koşmuş olur Bu hükme delalet eden bir çok ayet vardır Onların üzerinde defalarca durduk Ve onları yeterince zikredip üzerinde yine duracağız Bu ayetlerden birisi ve en açık olanı da bu ayettir Rasulullah (s a s) zamanında Rahman’ın hizbi ile şeytanın hizbi arasında, bir meselenin tahlil ve tahrimi hakkında tartışma olmuştu Şeytanın hizbi bu konuda şeytanın kendilerine vahyettiğine tabi oldu Şeytanın vahyi; hakkında tartışılan meselenin helalliği yönünde idi Rahman’ın hizbi ise bu konuda Rahman’ın teşri ve vahyine tabi oldu Bu teşri ve vahiy; o meselenin haram olduğuna dair hüküm vermişti Allah (c c), aralarında ihtilaf ettikleri mesele hakkında En’am 121 ayetini indirerek Kur’ an’da hükmünü verdi İhtilaf konusu olan mesele şöyleydi:
“Şeytan, dostlarına vahyederek onları müslümanlarla şöyle bir tartışmaya soktu: “Muhammed’e sorun:
“Koyun ölürse onu kim öldürdü?” Muhammed (a s)’ in sahabeleri:
“Allah (c c), öldürdü” diye cevab verdiler Bunun üzerine müşrikler şöyle dediler:
“Ölü de Allah (c c)’ın kestiğidir Öyleyse siz Allah (c c)’ın kestiğine nasıl haram dersiniz Oysa kendi elinizle kestiğinizin yenmesine helal diyorsunuz Yoksa siz Allah (c c)’tan daha mı üstünsünüz?” Bu olay üzerine Allah (c c):
“Üzerine Allah’ın ismi zikredilmeyenleri (ölüyü) yemeyin” ayetini indirdi Allah (c c) bu ayette şöyle buyuruyor:
“Kafirler, ölünün Allah (c c)’ın eliyle kesildiğini, bu sebeple altın bıçakla kesilmiş olduğunu söyleseler bile ölü hayvan etini yemeyin! Zira o fısktır, Allah (c c)’ın taatinden çıkmak, şeytanın teşrisine tabi olmaktır
“Muhakkak ki şeytanlar dostlarına sizinle mücadele etmeleri için vahyeder ” Onlar, şeytana bağlandıkları için sizinle tartışırlar ve size şöyle derler:
“Sizin kestiğiniz helaldir Allah (c c)’ın kestiği ise haramdır Öyleyse siz, Allah (c c)’tan daha üstünsünüz ve kestiğiniz de Allah (c c)’ın kestiğinden daha temiz, demektir Allah (c c), bunların arasındaki ihtilafta kesin bir hüküm vermek için semavi bir fetva indirdi ve şöyle buyurdu:
“Eğer onlara itaat ederseniz muhakkak müşrik olursunuz ” İşte bu, yaratıcı olan yüce Allah (c c)’ın semavi bir hükmüdür Bu fetvada apaçık şöyle bir hüküm vardır: Rahmanın teşrisine muhalif şeytanın teşrisine tabi olan kimse, Allah (c c)’a eş koşmuştur ” (Edvaul Beyan Tefsiri: c: 7 s: 169)
İmam Şankitiy bir başka yerde şöyle dedi:
“Zikrettiğimiz semavi naslar apaçık olarak gösteriyor ki; Allah (c c)’ın Rasulullah (s a s)’a indirdiği şeriate muhalif ve şeytanın dostlarının dili üzere olan teşriye (beşeri kanunlara) uyan kimselerin küfür ve şirke girdikleri konusunda şüphe eden kimse; Allah (c c)’ın, kendisinin basiretini kör ettiği, vahyin nurunu göremeyen ve onlar gibi kafir ve müşrik olandan başkası değildir ” (Edvaul Beyan Tefsiri c: 4 s: 83-84)
3 – Allah (c c) şöyle buyuruyor:
“Yoksa onların Allah’ın izin vermediği şeyi kendilerine dinden bir şeriat koyan ortakları mı vardır?” (Şura: 21)
Bu ayet; insanlar, Allah (c c)’ın izin vermediği bir konuda bir kanun koyduklarında, kendilerini rububiyyette Allah (c c)’a eş koştuklarını göstermektedir Her kim bu konuda o kimselere itaat eder ve Allah (c c)’ın şeriatine muhalif kanunlara tabi olursa onları ilah edinmiş ve Allah (c c)’a eş koşmuş olur
İbni Kesir bu ayet hakkında şöyle dedi:
“Onlar, Allah’ın dininde sana tabi olmamakta, cin ve insanlardan şeytanların verdiği şeriate tabi olmaktadırlar Bu insan ve cinlerden olan şeytanlar cahiliyede; bahiyra, saibe, vasile ve ham’ı haram kılarak; ölü eti, kan, kumar gibi şeyleri helal kılarak ve bunlara benzer batıl ibadetleri ve fasit kazançları kafalarına göre uydurarak onları saptırdılar ” (İbni Kesir Tefsiri c: 4 s: 120)
4 – Allah (c c) şöyle buyuruyor:
“O, kendi hükmünde kimseyi ortak etmez ” (Kehf: 26)
“Hüküm vermek sadece Allah'a aittir Kendisinden başkasına değil, yalnızca O'na kulluk etmenizi emretmiştir Dosdoğru olan din budur Fakat insanların çoğu bunu bilmezler ” (Yusuf: 40)
Halk için teşri koyma hakkı sadece Allah (c c)’a hastır
Allah (c c) şöyle buyuruyor:
“Yaratma da emir (hüküm) de O’nun’dur ” (A’raf: 54)
Her kim teşri hakkını Allah (c c)’tan başkasına verirse, o kimse ibadette Allah (c c)’a eş koşmuş olur Allah (c c)’ın izni dışında Allah (c c)’tan başka teşri koyan ve bu hakkı kendisine veren kimse de kendisini Allah (c c)’a eş koşmuş ve hüküm tagutu olmuş olur Bu konuda Kur’an’da bir çok ayet vardır
b) Kur’an ve Sünnet Dışındaki Kanunlara Muhakeme Olmak: Beşeri kanunlara, halka, örfe, kabile reislerine ve parti benzeri şeylere muhakeme olmak gibi  
İşte bu, hüküm şirkinin ikinci şeklidir “Ona muhakeme olma”nın manası: Anlaşmazlık ve husumetlerden doğan ihtilafları çözmek için ihtilafa düşenler arasındarızasıyla hüküm verecek birisini hakem tayin etmektir (Fıkhi Terimler Sözlüğü s: 96)
Hüküm vermek ve muhakeme olmak dinin temeline ait ibadetin ikinci rükünlerindendir Kim bunu ortaksız olarak sadece Allah (c c)’a verirse, hüküm konusunda Allah (c c)’ı birlemiş olur Kim de bunu Allah (c c)’tan başkasına verirse Allah (c c)’a eş koşmuş ve taguta iman etmiş olur Zira hüküme itaat etmek ve muhakeme olmak bir ibadettir, ibadetler de sadece Allah (c c)’a yapılır Bu sebeble hüküm verme yetkisi sadece Allah (c c)’ın hakkıdır ve bu konuda hiç bir ortak kabul etmez
1 – Hüküm Vermek İle İlgili Deliller
Allah (c c) şöyle buyuruyor:
“Hüküm vermek sadece Allah'a aittir Kendisinden başkasına değil, yalnızca O'na kulluk etmenizi emretmiştir Dosdoğru olan din budur Fakat insanların çoğu bunu bilmezler ” (Yusuf: 40)
Bu ayet, hüküm vermenin yalnızca yüce olan Allah (c c)’a ait olduğunu apaçık gösteren bir ayettir Niçin? Çünkü ayette geçen;
“Yalnızca O’na kulluk etmenizi emretmiştir” sözü ilk cümle olan;
“Hüküm vermek sadece Allah’a aittir” sözünü açıklamaktadır Hükmü Allah (c c)’a has kılmak ve Allah (c c)’ın hükmüne muhakeme olmak bir ibadet olduğu ve ibadetlerin de sadece Allah (c c)’a yapılması gerektiği için hüküm vermek de sadece Allah (c c)’ın hakkı olmuştur ve bu konuda asla ortak kabul etmez
Seyyid Kutub bu ayetin tefsirinde şöyle dedi:
“Kur’an’ın bu meseledeki açık ve ince sözü, ibadetin ne olduğunu çok dakik ve açık bir şekilde tayin ediyor Buna göre, hüküm vermek Allah’a aittir, beşere düşen ise bu hükme boyun eğmektir Dosdoğru din de işte budur Bu sebeble insanlar sadece Allah (c c)’ın hükmüne boyun eğmedikçe ve hüküm verme yetkisi sadece Allah’a ait olmadıkça Allah (c c)’ın dini de söz konusu olmaz
İnsanlar hayatla ilgili bir meselede veya hükümle ilgili bir konuda Allah (c c)’tan başkasına boyun eğerse Allah’a ibadet etmiş olmazlar Zira uluhiyyet tevhidi, rububiyyet tevhidini gerektirir Rububiyyet tevhidi ise; hükmün sadece Allah (c c)’a ait olması veya ibadetin sadece Allah (c c)’a yapılmasıdır Hüküm ve ibadet birbirine eş anlamlıdır ve bunlardan her biri diğerini gerektirir İnsanların müslüman olup olmadıklarını belirleyen ibadet ise; insanların hüküm konusunda Allah (c c)’a boyun eğmelerini veya hükmüne tabi olmalarını gerektirir İşte Kur’ an’ın bu meseleyi çok kesin ve açık bir şekilde anlatması, her zaman ve herhangi bir yerdeki insanların müslüman olup olmadıklarına, Allah (c c)’ın dininde olup olmadıklarına dair hükmü çözüme kavuşturmaktadır Bu mesele herkesin dinde bilmesi gereken temel meselelerdendir
Her kim, hayatın herhangi bir meselesinde Allah (c c)’tan başkasının hükmüne boyun eğerse, o kimse müslüman değildir, Allah (c c)ın dininde değildir Ancak Allah (c c)’ın hükmüne boyun eğen ve Allah (c c)’ın hükümleri dışındaki bütün hükümleri reddeden kişi müslümandır ve Allah (c c)’ın dinindedir Bu gerçeği reddeden ve Allah’ın hükümlerine muhalif hükümler koyan kimseler, ancak toplumun adetlerinden etkilenen ve iç yenilgisine sahip kimselerdir Oysa Allah (c c)’ın dini apaçıktır!
“Hüküm vermek sadece Allah'a aittir Kendisinden başkasına değil, yalnızca O'na kulluk etmenizi emretmiştir Dosdoğru olan din budur ” ayeti, bu hükmün herkes tarafından bilinmesi için yeterlidir Her kim bu konuda tartışmaya girerse, işte o kimse Allah (c c)’ın dinindeki gerçekler konusunda tartışmaya girmiş olur ” (Fizilalil Kur’an c: 4 s: 1991)
|