Yalnız Mesajı Göster

İlahi Armağan -29- Meclis

Eski 08-02-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İlahi Armağan -29- Meclis




Ey evlat! İman bahçene bakar, ağaçlarını büyütürsen, Hak seni maddî varlığından alır Artık ne kendi dış varlığına, ne de başkala­rına ihtiyaç arz edersin Ve çalışmanın, kazanmanın hakikî yolları­nı öğrenirsin; hiç birinde hakikî tesir görmezsin
Seni Hak doyurur Kalbini ve sırrını da nurla doldurur Kapısı önünde oturtur, zikir, ülfet hâlleri ile zengin kılar Yakınlığı sayesin­de kimseden bir şey talep etmez olursun
Dünyadan bol nasip alıp onunla meşgul olana bakma Elinde maddî varlık taşıyana göz atma Senin bakışların onun içine ağırlık verir Her bakışında elimde olanı alacak diye çekinir, ruh sıkıntısına düşer, ayrıca onu üzüntüye soktuğun için hata etmiş olursun
Ey bilgi iddiasında olan, dünya ehlinden mal talep eden ve bil­gisini paraya çeviren! Allah, seni bildiklerinle batırıyor, ilmin bere­keti senden gitti Özün çürüdü, kabuğu kaldı
Ve sen ey Hakk'a kulluk eden, halbuki kalbin kullara bağlı On­lardan bir şeyler bekliyor, herhangi bir isteğini vermezler diye kor­kuyorsun Dıştan Allah içinmiş gibi görülen kulluğun, içten halk için oluyor Her arzun ve çaban, kulların elindekine göre Onların elinde bulunan saman çöpü kadar kıymetsiz şeylere tenezzül ediyor­sun Onların övmesini, yüceltmesini bekliyorsun Onların kötüleme­sinden ve seni bırakıp gitmesinden çekiniyorsun Elindekini alırlar diye titriyorsun Onlardan alacağın bir şey için, sabahlara kadar uy­kunu kaçırıyorsun Ümitlerini o kadar uzatıyorsun ki, hile yapmaya mecbur kalıyorsun Kapılarına gittiğin zaman, içinden gelmediği hâl­de ince ve yumuşak konuşuyorsun Sebebi; sana bir şeyler versinler
Yazık sana, için bozuk olmuş Hep gösteriş peşindesin; din yoluna girişin babadan kalma gibi Kendini İslâm'ın emirlerine veremi­yorsun
Kalplerde dönüp dolaşanı bilene karşı büyüklük satana yazıklar olsun Hain göz taşıyana yazıklar olsun Dilinde; “Allah, en büyüktür”, kalbinde; “Hayır, yaratılmışlar daha büyüktür” diyene yazıklar olsun
Kalbinde böyle şeyler varsa dön Tevbe et İyi işleri sadece dün­ya için yapma Halka gösterişe kalkma Yalnız Allah'ın pâk vechini dileyenlerden ol
Yaratıcılığın hakkını öde Övülmek için iş yapma Vermek, al­mak ümidini gönlünden at
Rızkın azalmaz ve çoğalmaz Hakkında hükmedilen, hayır ve şer gelecekse gelir Bunları düşünüyorsan, yazık
Hırsını azalt Ümitlerini kıs Ölümü göz önüne al Bunları yapar­san ıslâh olursun Bütün hâlinle dinî emirleri yerine getirmeye ça­bala
Ey cemaat! Yanımızda İslâm dinine uyan bir hâliniz kalmadı ki Onu, zahirde elinizden bıraktınız İç âleminize zaten geçemediniz Nefsin hilesine kandınız Allah'ın hilmine aldandınız Her gün biraz daha dinden uzaklaştınız Allah Teâlâ Hazretleri'nin hilmi sayesinde bu âlemde gazaba da uğramadınız Bir gün burayı bırakır, öbür âleme göçerseniz O gün Mevlâ her yanınızdan tutar, azaba atar
Ölüm gelir, kabre inersin Oranın sıkıcı darlığına uğrarsın; be­lânı bulursun Oradan kolay kurtulmak yoktur Kıyamet kopmayınca oradan çıkarılmazsın Kıyamet oldukta sana haber gelir; kalkar, kör pişman gidersin İğneden ipliğe hesaba çekilirsin Saati ve daki­kası ile her yaptığın işin hesabını verirsin
Sen, boş bir put gibisin; kuru deriden ibaretsin Ne mânan var ki? Kuvvetin de yok Yalnız ateşe yararsın Kulluğuna bakılsa ihlâs yok Halbuki ihlâs ibadetin ruhudur Ruhsuz olan şey Hakk'a ya­ramaz Yaptığın kullukla birlikte ateşte yanacaksın Yalnız yanmak­la olsa neyse; ayrıca yapılan sitemli çıkışların verdiği sıkıntı da ca­ba İhlâsla yapılmayan hiç bir şeyin faydası olmaz; bunu iyice bil
Sen çalışan ve istediğine erensin; ama neye? Dünyada bol bol ça­lışıp yorulan, boş yere kendini yorduğu için de öbür âlemde ateşe atılan Ancak tevbe seni kurtarabilir, ölüm gelmeden, tevbe et, kurtul
Tevbeni iyi yap İhlâsa sarıl İmanını tazele, Allah'a dön Ölümün gelmesini bekleme, ölüm anında bütün kapılar yüzüne kapa­nır; tevbe etmeye gücün yetmez olur
Allah'ın ihsan kapısı kapanmadan önce, kalp adımlarınla Allah'a açıl Allah'ın ihsan kapısı kapanırsa, nefsin sana yük olur Malın ağırlık verir Kuvvet işe yaramaz bir yük olur Elinde bulunan hiç bir şeyin yararını göremezsin
Altınların sana put oldu Bütün düşüncen paraların Bunlara dalıp Hakk'ı unuttuğun için yakında fermanın verilir Bu hâlinden utanmaz mısın, yazık sana?
Dükkanını ve malını, çocukların rızkı için çalışma vesilesi yap Çalışırken din emirlerini unutma Sakın, malın ve dükkânın tesirini görme Kalbini Allah'a bağla Tevekkül sahibi ol
Senin ve çocukların rızkını Allah'tan dile Çalışmanda da fazla bir tesir görme Sen bir vesilesin Kalbini Allah'a verirsen, yakınlık bulursun,; Hak'la ülfet edersin Kalbin zengin olur Yavruların gözü tok olur Her ümit kalbine verilir Ve denir; “Şu sana, şu da çocuklarına
Bugün şirk içindesin Anlattığımız makama bu hâlinle eremez­sin Dünyanın topunu verseler gene doymuyorsun
Kalbini kilitle Yabancı her şeyin ona girmesi ümidini kes Ora­ya yalnız Hak Teâlâ'nın zikrini koy, yeter
Yaptığın hatalar için tevbe üstüne tevbe et Kötü işlere cesaret ettiğin ve kötü edebin için pişmanlık üstüne pişmanlık duy Kötü iş­lerine ağlamayı arttır Elinde mal varsa, biraz fakirlere dağıt Ya­kında onları bırakıp gideceksin Dünyadan göçeceğine inanan iman sahibi cimri olmaz
İsa (as) Peygamber ve şeytan arasında geçen şöyle bir konuş­ma anlatırlar İsa:
“Halktan en çok kimi seversin?” diye sorunca şeytandan şu cevabı almıştı:
“İmanlı olmakla beraber cimri olanı” Bundan sonra sevmediği kimseyi sordu:
“Cömert olan fâsık kişiyi sevmem” cevabını aldı Bunun sebebini sordu Şeytan onu da şöyle anlattı:
“İmanlı cimri, bir gün cimriliği sonunda imanını kaybedebilir; fâsık kişi ise, cömertliği yüzünden iyilere katılabilir
Dünya ile yalnız dünya için meşgul ol Çalışmak, kazanmak iyi­dir Çünkü Hakk'a kulluk için yardımcı olur Ama sen, bu iyiliği unuttun Bütün servetini günah işlemekte harcadın Çalışmak için namazı ve diğer hayırlı işleri bıraktın Malın zekâtını vermedin Dai­ma isyan bayrağı çektin Kulluk yolunu tutmadın Çalışman, yol kesicillk gibi bir şey Yakında ölüm gelir Onun gelişi iman sahibini sevindirir, küfür ehlini ürkütür, münafıkları korkutur
Peygamber (sav) Efendimiz şöyle buyurur: “İman sahibi öldüğü zaman, Mevlâ’sının iyiliklerini görür; yaptığı iyi işlerin karşılığını seyre dalar ‘Ah, dünyada biraz daha kalsaydım; hayır işlerimi artırsaydım’ der
Tevbe edip sebat eden nerede? Yaptığı hatalar yüzünden Yaratan'dan utanan nerede? Her hâlinde onu gözeten ne oldu? Yalnız kaldığı zaman ve herkesin yanında olduğu zaman, harama bakma­yan nerede? Kalp ve kalıp gözünü günahtan ayıran nerede kaldı?

Alıntı Yaparak Cevapla