Yalnız Mesajı Göster

İlahi Armağan -26- Meclis

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İlahi Armağan -26- Meclis




26 MECLİS


Bu konuşma Ribât’ta yapıldı
Konuşma tarihi: Hicrî 20 Zilhicce 545, Milâdî 1150


Peygamber (sav) Efendimiz’den şöyle rivayet edilir: “Musibetleri saklı tutmak, Arş hazinelerinden birine sahip ol­mak kadar büyüktür
Ey halka dert yanan ve Hakk'ı halka şekva eden, onlara yaptığın hu şekva, sana ne gibi bir fayda sağlar? Onlar sana fayda sağlaya­mazlar Onlar kendi başlarına kimseye zarar da veremezler Onlara itimat ederken, Hak kapısına ortak etmiş olursun Onlar seni Hak kapısından uzak kılar Hakk'ın gazabına bu yüzden çarpılırsın Mev­lâ'dan kalbine perde inmesine sebep olurlar
Ey bilgi iddiasında olan, bütün hâlinle cehaleti aramaktasın
Dünyanı Rabb’inden gayri kimselerden istemektesin Sıkıntı içine düştüğün zaman halka koşmakla eline ne girer ki?
Yazık sana, şu saldırıcı av hayvanı öğrendiğini yapıyor Avını kimseye vermiyor, kendisi de yemiyor Halbuki onun âdeti, bulduğu­nu kapıp yemektir Bütün tabiî hallerini bir yana atarak öğrendiği şeyin gereğini yapmaya çalışıyor Av kuşları da aynı şeyi yapmak­ta Nefsin öğrenmeye daha layıktır Vahşî hayvanlar güzel terbiye edilirken bir insan cevheri, irade ile nasıl yola getirilemez?
Ona bir şey öğret, fehmini aç Anlayış kabiliyetini geliştir Di­nini yeyip bitirmesine mâni ol Hak Teâlâ'nın emanet ettiği şeye iha­net etmesin İman sahibi için din, manevî varlığına et ve kan sayılır Nefsini iyi terbiye etmeyenin ona bir şey teslim etmesi doğru olmaz Her şeyi öğrettiğin zaman istediğini teslim et Anlayışına ve kavra­yışına güvendiğin zaman ona her varını bırakabilirsin Yine de kont­rol etmen yerinde olur; unutma Her gittiğin yerde seninle olur Alîm ve Halîm olan Allah tarafından gönderilene razı olur Onun için, buğ­day içi ile arpa kepeğinin farkı yoktur Nefsi için hiç bir haz almaz Hırs ile yemek yemez Aç kalır, susuz bekler, yine kimseden bir şey ummaz Daima iyi işler ve Hakk'a kulluk için kendini atar Tabiî olan kötü dileklerini unutur Cömert olur Gönlünü dünyaya kaptır­maz, öbür âleme hasret çeker Az zaman böyle gider, sonra âhireti de bırakır Mevlâ'ya koşar Ona sırrı ile varmak ister Kalbi de alır, Hak Teâlâ'nın kapısına gider Artık geçmiş hüküm kendini gösterir Ve o hüküm dile gelir Şöyle der: “Ey yemeyen ve içmeyen, burada ye ve iç
Aklı başında olan hasta, yalnız doktorun verdiğini yer ve tavsi­ye ettiği ilâcı alır Onun terbiyesinde ve gösterdiği yolda kendini te­davi eder Gerek doktorun yanında, gerekse olmadığı zaman, nefsi­nin isteklerine kapılmaz
Ey hırsa kapılan, o yiyecek ki sana yazılmış, senden başka kim yiyebilir? O elbise ve o binek ile alacağın o kadın sana yazılmış ise, senden başka kim onu alabilir? Hırsı bırak; acele etme
Bu cehalet neye? Sebatlı halin yok Aklın ermiyor Allah'ın vaa­dine inanmıyorsun Ey muhtelif işlerde çalışan zat, zengin, sâlih bi­rine iş gördüğün zaman ücret bekleme Edebini bozma Sen, edebini bozmadan terbiyeni muhafaza edersen daha iyisini, daha güzelini ve daha fazlasını bulursun
O zengin ve cömert adam, sende hırs ve bir talep görmediği za­man, birlikte çalıştığın arkadaşlarından ayırır ve seni hepsinden üs­tün tutar, her türlü rahatını temin eder
Hak Teâlâ, itiraz edenlere sahip olmaz Her işte nifak çıkarmak­ta olanlara bakmaz O’nun sahip olduğu ve baktığı kimseler, edepli ve itiraz bilmeyen kimselerdir İçi sakin, dışı hoş olanlar, Hak Teâlâ ile sohbetini devam ettirir
Gelmekte olan hâdiselere boyun eğenin, ilâhî âlemde sohbeti de­vam eder Allah'ı tam bilen ve O'na irfan duygusu besleyen, her an O'nunla olur Başka sevdiği yoktur O'na uyar, O'ndan dirlik alır, başkalarına karşı duygularını öldürür İrfan sahipleri, hep Allah'ın zatı ile olmaktadırlar; sıfat ve isim tecellilerinin zuhuru olan geçici şeylere uymazlar

Alıntı Yaparak Cevapla