Prof. Dr. Sinsi
|
İlahi Armağan -22- Meclis
22 MECLİS
Bu konuşma sabah üzeri Ribât’ta yapıldı
Zilkade’nin son günüydü Hicrî yılı 545, Milâdî 1150 O gün hayli uzun konuştu
Sorucu, şöyle sordu: “Dünya sevgisi beni kapladı Kalbimden onu atmak istiyorum, yolunu göster; nasıl edeyim?”
Ona şunları söyledim:
“Dünyaya bir bak; enini boyunu öğren Sahipleriyle nasıl dalaşıyor, dölleri ile nasıl beleniyor, onlara ne garip hileler yapıyor? Onlara yaptığı oyunları seyret Onları nasıl azdırıyor ve aniden arkasına atıyor Onu gözet, kendine yar olan kişilerle uğraşıyor, eğlendiriyor Sonra onları yükseltiyor Bir dereceden öbürüne geçiriyor Aldattığı kimseleri, kandırması kabil olmayanların üzerine salıyor Boyunlarına bindiriyor Hazinelerini aldattıklarına veriyor, acayip işlerini onlara gösteriyor Onlar da bunlara bakarken, varlıklarından uzak olup ferahlık duyuyorlar Yüksekte olduklarına inanıp seviniyorlar İyi geçimlerine kanıyor, dünyanın kendilerine hizmet etmesini bir nimet sayıyorlar İşte bu hâlle dünya onları aldattı, bağladı Aradan zaman geçti, onları tepetaklak yere vurdu Kemikleri kırıldı Parçalandılar ve öldüler Dünya onların bu hâlini görüyor ve gülüyordu Ayrıca işleri karıştırmakta olan şeytan da yan gelip keyif çatıyordu
Dünyanın işi budur Birçok sultanlara böyle yaptı Mülk sahiplerini ve zenginlerin çoğunu yukarıda anlatılan hâle getirdi Bu dünyanın âdetidir Âdem Peygamber’den bu deme kadar, böyle geldi ve böyle gidiyor O böyle yükseltir, sonra yere vurur Kıyamete kadar bu perişanlık devam eder Öne alır, arkaya atar, mal sevdirir, zengin eder, yedirmez, ihtiyaç içinde kıvrandırır Bu kuvvetler dünyaya yerilmiştir Her iyiliği yapar, kendine çeker Sonra boğazına bıçağı dayar, boğazlar Ondan kurtulan yoktur Onun şerrinden emin olan olmaz Ona galip gelen çok azdır Ona mağlûp olmayan, onu yenmek için yardım bulan ve şerrinden kurtulan büyüktür Bu büyük, bir veya birkaç tanedir
Ancak, dünyayı iyi bilen, şerrinden emin olur Dünyadan kim çok sakınıyorsa, kurtulmanın fazlası ona nasip olur Selâmete ermek için, onun bütün hâllerini öğrenmiş olmak gerektir
Ey sorucu! Dünyaya kalbindeki gözünle bak O gözle bakarsan, ayıplarını görürsün ve şerrinden emin olursun Onu kalbinden çıkarmaya ancak gücün böyle yeter Baş gözünü ona çevirir, süsleri ile uğraşmaya koyulursan ayıpları gözünden kaybolur, dolayısıyla kalbinden sevgisini çıkarıp atmak senin için mümkün olmaz Onu, içinden atamazsın, ona ilgisizlik duygusu taşıman kabil olmaz Bu yüzden seni öldürür Başkalarına içirdiği zehri sana da içirir ve öldürür
İçinden kopup gelen kötü duygulara cihad bayrağını aç O duyguların ıslâhına emin oluncaya kadar devam et Onlar iyiye yöneldikten sonra dünyanın ayıbını bilirsin Ona ihtiyaç arz etmekten kendini alırsın
Nefsin ıslâhı için kalbin ve sırrın sözü tutulmalıdır ve onlara uyan her duygu ıslâh olmuş sayılır Azdırmaya yeltenen duygular ıslâh olmuş sayılmaz
Nefsin ıslâhı için kalbin ve sırrın sözünün tutulması esastır Nefis hem kalbe, hem de sırra uymalı Onların yasak ettiği şeyi yapmamalı ve emrettiğini tereddütsüz yapmalı Kalp ve sır nefse bir şey veriyorsa, az demeyip kanaatle yetinmeli Hiç vermedikleri zaman da sabırlı olmalı Nefsin iyi hâli böyle başlar, onda iyilik başladıktan sonra kötü hâlleri ölür Kalbe döner Onun emriyle hareket eder Öyle bir hâle gelir ki, artık ona nefis denmez, kalp denir Başına takva tacını giyer Yakınlık süsünü takar
Size, iman etmek ve dile imanınızı tasdik ettirmek gerekir Allah yoluna baş koyanları inkâr etmek size yakışmaz Onlara da inanınız Onlarla mücadele etmeyi bırakınız Onlarla çekişmek size düşmez Onlar hem bu âlemde, hem öbür âlemde şahtır
Hak yakınlığına onlar sahiptir Ona sahip olunca, arta kalan olmaz, yeryüzünde her ne ki var, onlara sahip olurlar
Aziz ve Celil olan Hak, onların kalbine zenginlik duygusu vermiştir Yakınlığı ve ülfeti ile büyüklerin kalbini doldurmuştur Nurları ve kerameti ile onları süslemiştir Bu sebeple onların hiç biri, dünyalık olana bakmaz, dünyanın nimetini yiyenlere iltifat etmezler, önü hoş, ama onlar sonuna bakarlar Dünyanın ilk yaratılışı ve miadı dolunca yıkılışı gözlerinin önüne gelir Bolluğuna gurur duymaz, yokluğuna da üzülmezler
Hak sır gözlerini bürür, başkasını görmezler, ölüm korkusu onlara kulluk ettiremez Melekten bir şey beklemek için kulluk etmezler Onların yaratılışı Mevlâ için O'nun sohbeti için Hak, sebebini bilmediğiniz şeyler yaratmıştır O istediğini yapar
|