Prof. Dr. Sinsi
|
İlahi Armağan -22- Meclis
Ve sen, ilim öğrenen zât, hâlin nicedir? Yalnız ilmin ismi ile yetindin Sana “Âlim” desinler diye ilmi öğrendin
Öğrendiğinle amel etmek aklına gelmedi O bilgi sana ne fayda sağlar? Bu hâlinle âlim olduğunu söylersen, yalancı olduğunu erenler yüzüne vururlar Nasıl nefsini avutmakla kaldın? Yaptığın işi başkasına emretmek de ne demek oluyor? “Yapamayacağınız işi neden söylersiniz?” (es-Sâf, 61/2) âyet-i kerimesi, seni tehdit etmiyor mu, titremiyor musun? Yazık sana, halka doğruluk söylersin, ama işin yalan Halka Allah'ın birliğinden dem vurursun; ama işin şirk Halka ihlâs ve sağlam işin yolunu gösterirsin; fakat sen, görsünler ve desinler diye işler tutarsın Sen bütün kötü işleri yaptığın hâlde halkı onlardan sakındırmaya kalkarsın Gözlerinden utanma duygusu kalktı İman sahibi olsaydın haya duygun olurdu Peygamber (s a v) Efendimiz şöyle buyuruyor: “Utanma duygusu imandan gelir ”
Senin için iman lâfı edilemez İkanın zaten yok Sende itimat edilecek bir hâl de kalmadı İlme hıyanet ettin Hak katında adın hainlerle yazıldı Sana ilâç bilmiyorum Ancak düşünüyorum; yalnız, tevbe aklıma geliyor Tevbe eder, üzerinde durursan, kurtulacağına inanıyorum
Allah'a ve kaderine iman besleyen zât, bütün işlerini O'na ısmarlar Hiç bir işinde O'na ortak koşmak aklına gelmez
Şirk koşma Halkı Hakk'a ortak etme Mevlâ'ya gitmene halk perde olmasın
Söylediğim şeyleri yapmak, her iman sahibinin vazifesidir
Söylediklerimizi varlığına sindirene âfetler dokunmaz Bütün hâlinde selâmet üzere olur Mücerret imandan, hakikî iman hâline geçer Sonra velayet, bedeliyet hâli gelir Daha sonra gaybiyet âlemi başlar Bunlardan sonra, kutbiyet hâli çıkar Bu, yâni kutbiyet, hâllerin sonu sayılır Allah bu hâle gelen kulu ile övünür Cin tayfasına, insanlara ve meleklerine onu gösterir Ruhlar âlemine de onu tanıtır Kendine yaklaştırır Halkın emrini ona verir
Bu işlerin bir temeli, bir de başlangıcı olur Başta Allah'a ve Peygamber’e iman, sonra her ikisini de dille tasdik etmek gelir
Bu işin temeli İslâm dinine girmekle başlar, sonra kalbi imanla doldurmakla olgunluk yolunu alır Allah'ın Kitabı’nda bulunanlarla amel gerek Peygamber’in (s a v) çizdiği yolu izlemek icap eder Daha sonrası, kalbe tevhid nurunu yerleştirip ihlâs sahibi olmaktır Bunlar, imanın kemâl devresi sonunda başlar
İman sahibi amelini ve işini görmeyi bir yana bırakır Hak varlığını perdeleyen her şeyden habersiz durur İşler görülür; fakat o, bunların yapılmasından haberli değildir O zât, nefsi ile daima cihad eder Bütün yaratılmışları Hakk'a sığınmış olarak görür Hak yoluna koyulmayan da O'ndan ayrı değildir Ancak, O'nun rahmet nazarına erebilmek için emrettiği yolda çalışmak lazımdır Cenâb-ı Hak şöyle buyurur: “O kimseler ki, uğrumuzda cihad ederler, muhakkak onlara hidayet yollarımızı açarız ” (el-Ankebût, 29/69)
Bütün eşyaya karşı istiğna duyunuz Cebrine boyun eğiniz O, su arkını kader eli ile çevirir İman sahipleri O'nun kaderine boyun eğerlerse, kudret âlemine erdirir
Kadere uyanlara saadetler olsun Kadere uyup kudret sahibinin işini seyre dalan ne hoştur Kaderle iş tutan, onunla yürüyen, onun nimetlerine küfretmeyen ne kadar mübarektir
Kudret sahibinin en büyük nimetini gösteren, kullara sonsuz rahmetidir O rahmete ermek için yapılacak tek iş O'na yakın olmaktır Bütün halkın varlığını bir yana itip O'nun varlığına gidebilmektir Kulun kalbi, Hakk'a vasıl olduktan sonra, halkın zenginliğini neyler? Hakk'a yakın olduktan sonra halkın yakınlığı ona ne yapar? Hak Teâlâ iç varlığından ona mülk verdikten sonra, halkın yönelttiği geçici mülkü n'eder? Yeter ki, insan iman sahibi olsun Böyle olduktan sonra ona denir ki: “Bugün mülkümüzde eminsin ” (Yûsuf, 12/54)
O iman sahibi kutub olur; mülkün idaresi kendisine verilir Mısır ülkesinin sahibi, Yusuf (a s) Peygamber’e itimat ettikten sonra, bütün mülkünü ona verdi Ne kadar mülkü varsa hepsini ona teslim etti Sonra ona şöyle dedi: “Hazinelerimi ve her şeyi sana bıraktım ”
Kalp, bir mutemet şeydir Fakat her zaman değil Onun mutemet olduğunu Mevlâ görürse kulların kalbini ona teslim eder Bütün kalpler bir yönden idare edilir O da kutbun kalbidir Asıl mutemet kalbe kutublar sahip olabilir Kutub hâlini bulduktan sonra, o dem ona şu hitap gelir: “İşte kalpler, onlarda arzu ettiğini yap Onlar benim hazinelerimdir; gereğini yerine getir ”
Kutub olan büyük zat için dünya ve âhiret yüce ülkeler olur O yüce insan, Allah yolcularının uğrağı sayılır Buna ermek herkes için sevindirici iştir Fakat ona kolay erilmez Bilgi sahibi olmak gerekir Bilgi ile amel lâzımdır Zahirde öğrenilen İslâmî bilgilerin hepsini yerine getirmek lüzumlu sayılır
Battal ve Allah'a kulluk etmekten yana tembel olan kimselerle oturmayınız, onlara uymayınız Onlara uymak, sizi içinden çıkılmaz felâketlere sürükler
Peygamber (s a v) Efendimiz şöyle buyuruyorlar: “Bir kul, Allah'a kulluğu eksik kılarsa, Allah ona belâ verir (Kalbini kederle doldurur )”
Eline geçmeyecek şeyi aramak en büyük belâdır İbadeti eksik eden, geçim sıkıntısı çeker Evinden eziyetler çeker Kazancı azalır, çocukları isyan eder Hanımından nefret duygusu görür Hangi tarafa yönelse ayağı tökezler Bunların hepsi, az kulluk etmenin sonucudur O’nun ibadetini bir yana atıp dünyalık işlerle uğraşmasının neticesidir O'na kulluk eden herhalde rahat yaşar Allah Teâlâ şöyle buyurur: “İman edip şükür yolunu tutarsanız, Allah size niçin azap eylesin?” (en-Nisâ, 4/147)
Allah Teâlâ kaza ve kader hükmünün icrasında serbesttir Her türlü tasarrufunda O’na karışan olamaz Yaptığından ötürü hiç kimse O'na çıkış yapmaya güçlü ve yetkili değildir Geçmişe dayanarak, “kaderin gereği böyledir” diye, Hakk’ı ithama hiç kimse kalkışamaz
|