Prof. Dr. Sinsi
|
Rabbim! Bana “İstememeyi” İsteyebilmeyi Nasib Et!

“Rabbim! Bana “İstememeyi” İsteyebilmeyi Nasib Et!”
Züleyha, gecesinin güzelliğini sererken Yûsuf’un gözlerinin önüne,
Yûsuf da insandı İstek, insanın zaafıydı
Ama: “Rabbim, bana istememeyi isteyebilmeyi nasib et ”
Her şeyin kalpte başlayıp kalpte bittiği mevsimde, her şeyin kalpteki rengine göre isim aldığı yerde Yûsuf, bu duasındaydı
Ve Yûsuf biraz da bu dua ile, bu duayı edebilmiş olma yürekliliğiyle peygamberdi:
“Rabbim! Bana istememeyi isteyebilmeyi nasib et!”
Değil mi ki ilk bakışta Züleyha Yûsuf’a ötelerden gelen bir ses, bir cennet çiçeği gibi, susuzluğunun farkında bile olmayan çöl toprağına inen bir yağmur defteri 
Züleyha sılaya davet, ilk bakışta 
Çünkü nefis, sonsuzluğu vaad ederek yanıltıyor 
Şeytan; hayrı hayr, şerri şer göremeyeni, eşyanın hakikatine inemeyeni,
İlk bakışta mavera ile kandırıyor 
Vaad: Ezel sevinci, ebed muştusu, vera, ilk bakışta 
Yasak bahçe, memnu meyve, zehirli sarmaşık aşeka:
Züleyha son bakışta 
Üstelik Züleyha isteyici 
Üstelik “Rabbinden bir işaret görmeseydi Yûsuf da onu isteyecekti”
Yûsuf’un içinde işaretin gerçekleştirici gücü;
Yûsuf içinde; “istememeyi isteyebileceği” işareti gördü 
Yüzünü gök katlarına çevirdi de;
“Rabbim dedi, kuyunun karanlığında beni yalnız bırakmayan,
Karanlığın ve derinliğin korkusunu bir anda aydınlığa,
Ümitsizliğimi bir anda muştuya çeviren o zaman,
Hâlâ koruman altında değil miyim,
Suç mu yazdın yoksa alnımdaki yazıya? 
Bütün insanlarla birlikte benim de içimde taşıdığım,
gizli ya da aşikâr olan o meyil,
Şimdi daha derin bir kuyuda değil miyim,
Ki insan değil miyim? 
Sen tutmazsan elimden şüphesiz meyledenlerden olurum 
Düştüğüm kuyudan daha derin ve karanlık bir kuyu değil mi güzeller güzeli Züleyha?
Tut elimden yoksa boş yere mi göründü o rüya bana? ”
Rabbim, dedi, Yûsuf, sen bana, kendi isteğimin dışında şu iklimde ve şu odada bulunduğum şu anda, Züleyha’yı istememeyi isteyebilmeyi nasib et! 
Katından bir esirgeme ver 
Değil mi ki isteğe yaklaşınca, istememeyi istemek artık imkansızlaşır 
Bu yüzden değil mi Rabbim, senden gelen yasaklar “yapma” ile değil “yaklaşma” emriyle başlar 
Yaklaşırsam eğer şu içimdeki doğal olan akışla Züleyha’nın ırmağına, yaklaştıktan sonra “yapmam” diyemem
Üstelik yaklaşırsam eğer, yapmamayı da artık dua edemem
Daha kolay olan “yapma!” değil, “yaklaşma!” 
Öyleyse aslolan: “Yaklaşma!” 
Öyleyse Rabbim, insan yaratılmışlığımın sorumluluğuyla en fazla baş başa kaldığım şu anda, şu odada, sen bana istememeyi isteyebilmeyi nasib et!
Beni, insan yaratılmışlığımın en doğal akışını kendine ait olmayandan sakındıracak güçle insan et! 
Rabbim, diye devam etti Yûsuf duasına 
İstemeyi istemek kadar,
İstememeyi istemek te zor 
Biliyorum ki katından bir koruma dökülmezse varlığıma, nefsimin altından kalkamam 
Son hızla aşağı doğru ilerleyen bir teknenin içinde yukarı doğru koşarak Bahr-ı Umman’ı aşamam 
Benim tedbirim senin takdirinden küçüktür 
Böyle dua edince Yûsuf, O’na Rabbinden bir işaret geldi 
Her şeyin kalpte başlayıp kalpte bittiği mevsimde, her şeyin kalpteki rengine göre isim aldığı yerde 
Masun ve masum olan Yûsuf bu duayı etmiş olabilme yürekliliğiyle peygamberdi 
Ve O iffet demekti 
Nazan Bekiroglu
|