Yalnız Mesajı Göster

Ahiret Gününe İman

Eski 08-02-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ahiret Gününe İman




Allah (Azze ve Celle) de: "Allah lâyığını versin behey Âdem-oğlu, sen ne sözünde durmaz kimsesin! Sen verdiğimden başka (hiç) bir şey istemiyeceğine (daha evvel) ahd ü mîsâk vermiş değil mi idin?" buyuracak O da: "Yâ Rabb, (demek ki) mahlûkâtının en bedbahtı ben olacağım" diyecek (Bu söz üzerine ve duâ ve niyâzını tekrâr ede ede nihâyet) Allâhu Teâlâ ona gülecek Ve Cennet'e girmesine izin verecek (Oraya alırken de) ona: "Temennî et" buyuracak O da (uzun boylu) temennî (ler) de bulunacak Nihâyet dilekleri kesilince Allâhu Teâlâ: "(Bunlardan başka) şunu da, bunu da, şunu da, bunu da iste" buyuracak ki, (istenecek şeyleri) Rabb'i (Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri muttasıl) aklına getirecek Nihâyet (bu türlü) dileklerinin kâffesi de kesilince Allâhu Teâlâ: "Bunların hepsi ve bir o kadar dahası (hep) senindir" buyuracaktır
-(Hadîsi Ebû Hüreyre'den rivâyet edenlerden biri olan Atâ' b Yezîd-i Leysî der ki: Ebû Hüreyre bunu rivâyet ederken Ebû Saîd-i Hudrî de oturuyor ve Ebû Hüreyre'nin dediklerinden hiç bir şeyi tağyîre lüzum görmüyordu Tâ: "Bunların hepsi ve bir o kadar dahâsı hep senindir" sözüne gelince) Ebû Saîd-i Hudrî (radiya'llâhu anh) Ebû Hüreyre radiya'llâhu anh'e: "Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem, Allah (Azze ve Cell): 'Bunlar(ın hepsi) ve daha on misli senindir' buyuracaktır, demişti" dedi Ebû Hüreyre: yanaştır" diyecek Allâhu Teâlâ da: "Evvelce istediğinden başka (hiç) bir şey istemiyeceğine ahd ü mîsâk vermiş değil miydin?" diye (kendisini ilzâm ede)cek O da: "Yâ Rabb, mahlûkâtının en bedbahtı ben olmayayım" cevâbını verecek Bunun üzerine (yine) Allâhu Teâlâ: "Bunu (da) sana verirsem başka bir şey istemiyecek misin?" diyecek O da: "(Celâl ve) İzzetine kasem olsun ki, hayır Bundan başka (hiç) bir şey isteyecek değilim" cevâbını verecek Ve Rabb(-ı Celîl) ine dilediği ahd ü mîsâkı verdikten sonra Rabbı (Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri) onu Cennet'in kapısına yanaşdıracak (O kimse) Cennet kapısına varıp da ondaki revnak ve letâfeti ve içindeki nadret ve sürûru görünce (yine utanıp) Allâh'ın dilediği kadar (bir müddet) sükût edecek Sonra: "Yâ Rabb, beni içeriye sok" diyecek Allah (Azze ve Celle) de: "Allah lâyığını versin behey Âdem-oğlu, sen ne sözünde durmaz kimsesin! Sen verdiğimden başka (hiç) bir şey istemiyeceğine (daha evvel) ahd ü mîsâk vermiş değil mi idin?" buyuracak O da: "Yâ Rabb, (demek ki) mahlûkâtının en bedbahtı ben olacağım" diyecek (Bu söz üzerine ve duâ ve niyâzını tekrâr ede ede nihâyet) Allâhu Teâlâ ona gülecek Ve Cennet'e girmesine izin verecek (Oraya alırken de) ona: "Temennî et" buyuracak O da (uzun boylu) temennî (ler) de bulunacak Nihâyet dilekleri kesilince Allâhu Teâlâ: "(Bunlardan başka) şunu da, bunu da, şunu da, bunu da iste" buyuracak ki, (istenecek şeyleri) Rabb'i (Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri muttasıl) aklına getirecek Nihâyet (bu türlü) dileklerinin kâffesi de kesilince Allâhu Teâlâ: "Bunların hepsi ve bir o kadar dahası (hep) senindir" buyuracaktır
* İbn-i Abbâs radiya'llâhu anhumâ'dan rivâyete göre, Nebî salla'llâhu aleyhi ve sellem: "Siz (kabirden kalktığınızda) ayağınız çıplak, vücûdünüz uryân, (anadan doğma) erlik yeriniz sünnetsiz olarak haşrolunacaksınız!" buyurmuş Sonra Resûlullâh: "Kıyâmet koptuğu gün biz, gök (tabakaların) ı, kitaplar içinde defter (yaprakları) dürer gibi düreceğiz (İnsanları da) ilk yaratmağa başladığımız gibi va'dettiğimiz vechile iâde edeceğiz Şüphesiz biz (va'dimizi) yaparız" (Meâlindeki âyeti okudu Ve (şöyle dedi) Kıyâmet günü (Peygamberlerden) ilk elbîse giydirilen kişi (en büyük babam) İbrâhîm'dir Yine Kıyâmet günü Ashâbımdan bâzı kimseler (yakalanıp) sol tarafa (Cehennem tarafına) götürülürler Hemen ben: onlar benim Ashâbımdır, (bırakın) diye sesleneceğim de bana: Yâ Muhammed! Emîn ol ki, sen bunlardan ayrıldığındanberi onlar ökçelerine basarak geri dönmüş mürtedlerdir! diye cevap verilecektir Ben de Allâh'ın sâlih kulu ve Peygamberi (Îsâ İbn-i Meryem) in dediği gibi (şöyle) diyeceğim: - Yâ Rab! Bunların içlerinde bulunduğum müddetçe üzerlerine şâhid ve nigehbân oldum Beni sen vefât ettirince, onlar üzerine yalnız Sen murâkıp oldun Esâsen Sen Rabbım, her şey'e şâhitsin! Eğer onlara azâb edersen, şüphesiz onlar Sen'in kullarındır; eğer mağfiret edersen yine şüphesiz Sen Azîz'sin, (ne dilersen yaparsın sana güç değildir) Hakîm'sin (âdilâne yaparsın!)

Alıntı Yaparak Cevapla