Prof. Dr. Sinsi
|
Davet Yolunda İmtihan Ve Çileler
10- Burada önemli noktalar var ve bazılarının içine düştüğü hatalı anlamalar var Bazı kimseler, çile ve musibetlerin parçalayıcı ve kahredici darbeler olduğunu veya onların binayı tamamlayan her unsuru yıkma mesabesinde olduğunu zannederler Netice böyle devam ettiği sürece, her yeni gayret engellenmiş olur Bu tür anlayışın da hatalı olduğu ortadadır
Çilelerin ve musibetlerin, davet ve davetçilere zarar veren hatalı düşüncelere ve böyle sonuçlara sebep olduğunu akıl kabul etmez Halbuki çileler davetlerde Allah'ın kanunudur Allah onları zarar vermesi için değil; yararlı olması için, yıkması değil; yapması ve güzelleştirmesi için ve davetçilerin onlar sayesinde kuvvetlenmesi ve durup dinlenmeden güç ve azim içinde yürüyüşü sürdürmeleri için takdir buyurmaktadır
Yine çile ve musibetler gönülleri ve niyetleri her türlü şüpheden ve dünyevi maksatlardan arındırır, safın zayıf noktalarını temizler Mü'minlerle münafıkların, yalancılarla doğruların arasını, yapı sağlam temellere dayansın diye ayırır Bazı insanlar, şehidlerin şehadete ermelerini, bu güzel elamanları kaybetmek suretiyle cemaate gelen bir zarar olarak değerlendirirler Halbuki hakikatte, cemaat onların şehadetiyle kazançlı çıkmıştır Zira onların şehadeti, yeni gençlerden yüzlercesinin, binlercesenin kalbinde iman ateşini parlatan yakıt olmuştur Allah onların yerine safta daha fazlasını verir Nitekim cezaevi, sıkıntı ve gücü bitiren bir yer olsa da, dava sahipleri için yararlı bir okul, sabreden soyutlanan ve arınmış üyeleri yetiştirmek için bir fırsattır Buralarda, zamanın uzun, çilelerin zorlu olmasına rağmen, halk üzerinde sebat etmekte önder ve örnek kişiler yetişir
Bela ve musibetler sırasında davetin neşri birazcık geri kalır, ama onun yerini nefislerin temizlenmesi, güzelleştirilmesi ve terbiyesi alır Bununla beraber hücuma uğrayan ve rahatsız edilen fertlerin bela ve musibetler sebebiyle dünyanın değişik yerlerine dağıldıklarını ve bu yörelerde daveti neşrettikleri görüyoruz Allah onların çalışmalarına ve üretimlerine bereket vermektedir Çünkü, bu iş Allah'ın davetidir, O'nun nurudur Allah'ın nurunu hiç bir beşer söndüremiyecektir Nitekim cemaatın gücü; sloganların, toplantıların, levhaların ve evlerin çokluğu ile değil, çalışkan, sadık ve inanmış kalbler ile ölçülür
11- Çilelerden dolayı yeni bir işkenceye maruz kalmayalım diye davet hareketini ve Allah'a daveti durdurmamız da asıldan sapmadır
Peygamberimiz ve önderimiz, müşrikleri İslam'a davet ediyordu, bundan dolayı da eziyetlere maruz kalıyordu Davetin neşrinden ve faaliyetlerinden geri durmuyordu
Eziyet ve musibetler sırasında bize düşen ödev, davet ve hareketin bizden istediğini, duraksamadan imkan ve şartların elverdiği ölçüde yerine getirmektir Aksi takdirde, düşmanların işkence ve eziyetlerden beklediklerini biz gerçekleştirmiş oluruz
12- Çile ve sıkıntılar, faaliyetlerimizi; ilim, ibadet ve zikir gibi, düşmanları ve yöneticileri kızdırmayacak alanlara kaydırmamıza sebep olmamalıdır
Yine çile ve sıkıntılar, düşmanları korkutan; yaşama, yönetim, cihad ve benzeri konuları terk etmemize sebep teşkil etmemelidir Ama bunlardan hiç birini terketmeksizin çalışmadaki öncelik sırasına göre sıraya koymak mümkündür
13- Son olarak, çilelerin şiddetli ve uzunluğu, Allah'a ve O'nun desteğine olan güvenimizin; geleceğe ve gelecekteki hedeflerimizi gerçekleştirme konusundaki umudumuzun zayıflaması sonucu umutsuzluğa kapılmak da bir sapma ve hatadır
Aslında bu güven, uğradığımız eziyetlerden ve düşmanların engellemesinden etkilenmemelidir Biz olayın şahsımıza ve fiziki yapımıza yönelik olduğuna inanmıyoruz Aslında bizim şahsımızda, Allah'a ve O'nun davasına yönelik olduğuna inanıyoruz
Bu konuda Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor:
"  Allah emrini yerine getirmeye kadirdir Fakat insanların çoğu (bunu) bilmezler
Siyret-i Nebi bize, Allah'ın işkence ve sıkıntılara uğramalarına rağmen az sayıdaki mü'minlere çok sayıdaki kafirlere karşı nasıl yardım edip zafere erdirdiğini açıklıyor İlk müslümanlar, Mekke'de, işkence, cezalandırma ve öldürülmelere maruz kalmalarına rağmen Allah onları zafere erdirdi Bu sayede Arap Yarımadası, şirkten ve putlardan temizlendi Yahudiler sürgün edildi, İran fethedildi, karanlıklar dağıldı ve İslam'ın nuru her tarafı kapladı
Ayet-i Kerimeler, şiddet ve sarsıntıya rağmen Allah'ın yardımına güvenmeyi pekiştiriyor:
"(Ey müminleri) Yoksa siz, sizden önce gelip geçmiş kavimlerin başlarına gelenler, size de gelmeden Cennet'e gireceğinizi mi sandınız?
Yoksulluk ve sıkıntı onlara öylesine dokundu ve öylesine sarsıldılar ki, peygamber ve O'nunla beraber iman edenler nihayet "Allah'ın yardımı ne zaman gelecek?" dediler, işte o zaman (onlara) "Şüphesiz Allah'ın yardımı yakın" denildi
"(O kafirler kendilerine verilen mühlete aldanmasınlar Çünkü önceki toplumlara da böyle mühlet verdik) ama, tüm peygamberler ümitlerini yitirip de kendilerinin yalana çıkarıldıklarını sandıkları sırada onlara yardımımız gelir ve dilediğimiz kimse kurtuluşa erdirilir (Fakat) suçlular topluluğundan azabımız asla geri çevrilmez
Şehid İmam, bize yol üzerindeki yokuşları gördüğümüz zaman, karşısında hiçbir yokuşun dayanamadığı başarının amillerini düşünmemizi işaret etmişti
Şöyle diyordu;
a- Biz Allah'ın davetine çağırıyoruz O'nun daveti, davetlerin en yücesidir Biz İslam düşüncesine çağırıyoruz, halbuki o fikirlerin en güçlüsüdür Biz, insanlara Allah'ın şeriatını sunuyoruz, kanunların en adili odur
"Allah'ın boyası (ile parlayın) Boya yönünden Allah'tan daha güzel kimdir? Biz ancak O'na kulluk ederiz
b- Tüm dünya bu davete çok muhtaçtır Dünyanın içindekiler de buna hazır vaziyettedir ve yolunu da hazırlıyorlar
c- Elhamdülillah, biz şahsi arzulardan ve kişisel çıkarlardan uzağız Sadece Allah'ın rızasını ve insanların hayrını amaçlıyoruz Yalnızca Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak için çalışıyoruz
d- Biz Allah'ın desteğini ve yardımını bekliyoruz Allah kime yardım ederse, onu yenecek hiç bir şey yoktur Davetimizin gücü, dünyanın ona olan ihtiyacı, maksadımızın yüceliği, Allah'ın bize olan desteği, başarımızın amilleridir ki, onlar karşısında hiç bir yokuş yerinde duramaz ve o yolda hiç bir engel karşı koyamaz
"Allah emrini yerine getirmeye kadirdir Fakat insanların çoğu (bunu) bilmezler "
Mustafa Meşhur
|