Yalnız Mesajı Göster

İmanın Tadını Almanın Anlamı

Eski 08-02-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İmanın Tadını Almanın Anlamı




İstenen İman;


O halde kast ettiğimiz iman nedir? Kastettiğimiz iman, Allah’ın varlığını kabul eden iman değildir Böyle bir iman, bir görüş ve inançtır Bir yaratıcının olduğuna inanmak faydalı olsa bile iman yerini bulmaz İman, yakin, felsefe ve görüş de değildir İman; güven, aşk ve ümit duygularıyla yoğrulmaktır İman, hayattır, güvenlik teminatıdır İman Allah’a güvenmek ve O’nunla akitleşmektir İman eden başta yaratıcısı ve kendisiyle, sonra da kâinatla barışık haldedir İman, hayatı Allah’ın boyasıyla görmektir Böyle iman, sahibine güven ve huzur verir; kimyadır, sahibinin bünyesini meydana getirir Tat veren iman ameldir; pusuladır, sahibine yön verir Böyle iman nadir bir cevherdir, herkeste bulunmaz
Tat veren iman uyuşuk, zayıf, değişen bir görüş değildir; bilakis diri, faal, uyanık bir inançtır Araplar ve Acemler bu tadı aldıktan sonra dünyaya yayıldılar, kabuklarını yırttılar, Kisra ve Kayserleri terbiye ettiler
Bu iman zalim, sömürgeci ve zorbaları rahatsız eder, tahtlarını sallar Bu iman, milletlerin kaderini ortay koyar Onu bulan, her şeyi bulmuştur, kaybeden başta kendisini, sonra da her şeyi kaybetmiştir Böyle bir imanın alternatifi yoktur, sahibi mümindir, kazanmıştır Onu bulmayan münkirdir, her iki dünyayı kaybetmiştir
İman, Allah’a ve indirdiklerine tereddütsüz inanmak ve hayata geçirmektir İman, Allah’ı bulmak, O’na inanmak ve O’na teslim olmaktır İman güçtür, sadakattir, kişiliktir, aydınlıktır İman hem nurdur, hem kuvvettir, sahibini sultan eder İman cesarettir, onu elde eden kâinata meydan okuyabilir İnkâr ise korkaklık ve pısırıklıktır
Bu bakımdan mümin dünyanın en rahat ve emin insanıdır Rızkından ecelinden dünya ve ahiretinden emindir Mümin rahat değilse kim emin olabilir ki? Hayat ancak imanla anlam bulur Kalp de beden de imandan payını almaktadır
Kalbin imandan payı, tereddütsüz inanma ve teslim olma, ihlas, şükür, Allah için sevme, O’nun için nefret etme gibi konulardır Dilin payı, Allah’ı anma, dua etme ve tilavet benzeri konular, gözün payı helal bakma, haramdan yüz çevirme, aklın payı O’nun âyetlerini düşünmektir
Resul-i Ekrem, Harise adındaki sahabiyle karşılaşır ve “Ey Harise nasıl sabahladın?” der Harise:
–Gerçek mümin olarak
–Ey Harise, her söylemin bir şahidi var, imanının şahidi nedir?
–Dünyaya gereğinden çok önem vermem, gündüzü oruç, geceyi de ibadetle geçiririm Allah’ın arşını karşıma alır; cennetlikleri nimetler içinde, cehennemlikleri de azap dolu yaşantılarını seyreder gibi yaşarım Bunun üzerine Resul-i Ekrem,
–Ey Harise, imanında samimisin, imanın kalbini aydınlatmıştır Aynı hale devam et
Tat veren iman, Allah katında da çok değerlidir Bir defasında Resul-i Ekrem sorar:
–Kimlerin imanını ilginç görürsünüz?
Ashab:
–Meleklerin imanını
Resul-i Ekrem:
–Onlar olamaz; çünkü onlar devamlı Rablerinin huzurundadırlar, iman etmeleri zaruridir
Ashab:
–O halde peygamberlerin imanıdır
Resul-i ekrem:
–Onların da olamaz; çünkü kendilerine vahiy iniyor
Ashab:
–Biz ashab topluluğunun imanıdır
Resul- Ekrem:
–Hayır, iman getirmeniz çok ilginç değildir; zira aranızda bulunmaktayım, vahyin nüzulüne şahit olmaktasınız O halde kimlerin iman etmesinin ilginç olduğunu ben haber vereyim İman etmeleri çok harika ve ilginç olanlar şu kesimdir: Onlar benden sonra gelecekler, ellerinde Kur’an dışında bir şey olmadığı halde bana iman edecekler Kuşaklar içinde imanları en ilginç ve harika olanlar işte onlardır
Ateş, tat veren imanı söndüremez, sahibini yakamaz, bilakis kendisi ateşi söndürür Cüneyd Bağdadî anlattı: Ateş Allah Teâlâ’ya sordu:
–Allah’ım sana itaat etmeseydim, beni benden daha güçlü bir şeyle cezalandırır mıydın?
–Benden daha güçlü bir şey var mı?
–Evet, ey kulum tek bir şey var: O da sevenlerin ateşidir, yani kalp ateşi Bu sevgi, bu iman cehennem ateşini söndürebilecek güçtedir
Rivayete göre, mümin sıratı geçerken cehennem:
–Ey mümin geç, nurun neredeyse alevlerimi söndürecek
Tabiîn ulemasından Ebû Müslim Hûlânî, yalancı peygamber Esved el-Ansi tarafından yakalanır ve kendisine, “Sen benim Peygamber olduğuma şahadet getirir misin?” der Ebû Müslim, “Hayır şehadet etmem, çünkü sen peygamber değilsin” cevabını verir Esved el-Ansi, “Hz Muhammed’in Allah’ın Resulü olduğuna inanır mısın?” der Ebû Müslim Hûlânî, “Elbette, o Allah’ın Resulüdür, sadık ve emindir, sen ise yalancısın” der Bunun üzerine Ansi, bir ateş yakar ve Ebû Müslim’i ateşin içine atar; ancak ateş İbrahim ceddimizi yakmadığı gibi onu da yakmaz Ansi, Ebu Müslim’i Yemen’den sürgün eder Medine’ye gelir, Hz Ömer ile karşılaşır, olup bitenleri Hz Ömer’e haber verir Hz Ömer Ebu Müslim’in elinden tutar, Hz Ebû Bekir’e götürür Hz Ebubekir, “Ümmetimizde Hz İbrahim gibilerini var eden Allah’a hamdolsun” der
Netice, iman, dille tekrarlanan bir söylem değildir “İman ettim”, “inandım,” gibi yuvarlak söylemler yetmemektedir Allah Teâlâ, “Ey iman edenler, iman edin” buyurmak suretiyle iman iddiasında bulunanları samimi olmaya ve imanlarında sebat göstermeye, tat almaya davet etmektedir Yani “ey iman edenler, imanınızda samimi olun, imanınız dilde kalmasın, imanınızı yaşayın, gereğini yapın” demektedir Bu nedenle, imanın görüş ve söylem olmaktan tat veren bir hakikate dönüşmesi gerekir
İman, kelimenin yapısından da anlaşılacağı gibi, dünya ve ahret güvenliğini sağlayan güçtür Beden ve ruhun çalışması, imanın tat vermesine yani işlevini yerine getirmesine bağlanmıştır
Kimya ve iman etme duyuları bozulan modern insanın, imanın tat ve hazzını almaya ihtiyacı bulunmaktadır İmanın tadını alanlar, imanlarını güzel amellerle süslerler Görmedikleri halde Rab’lerinden korkarlar Ahirette hesap vermenin bilincini yaşarlar Hak ve adalete riayet ederler Allah’ın rahmetini umarlar ve O’ndan umut kesmezler
Muarızlarının kalabalığı onları asla korkutmaz ve yıldırmaz; bilakis imanlarını artırır “Allah bize yeter, O ne güzel dost ve vekildir” derler
O halde dünyayı, ahireti, her ikisini, mutluluğu, huzuru, düşmana karşı galip gelmeyi, hayatımızın ıslahını, ekonomik başarıyı istiyorsak imanımızı güzel ve leziz tat verecek seviyeye yükseltmeliyiz Bunun dışında hiçbir alternatifi yoktur, hiçbir güç ve servet onun yerini doldurmaz

Alıntı Yaparak Cevapla