Prof. Dr. Sinsi
|
İlahi Armağan -13- Meclis
13 MECLİS
Bu konuşma Salı günü medresede yapıldı
Konuşma tarihi: Hicrî 4 Zilkade 545, Milâdî 1150
Ey evlat! Âhireti dünyada öne al, böyle yap, ikisini birden kazanırsın Dünyayı âhiretten öne alacak olursan ikisini de kaybedersin Ve bu, sana bir ceza olur Emir almadan nasıl dünya ile uğraşırsın? Dünya ile kalbini meşgul etmezsen, Allah sana yardımcı olur Başarı ihsanı sana gelir Bir şey alacak olursan içinde bereket bulunur İman sahibi, hem dünyası hem de âhireti için çalışır; dünyası ile yalnız sözle olur İhtiyacı kadar bağlanır ve o kadar alır Kanaat sahibidir Bir yolcu ne kadar azık alabilirse, o da o kadar alır Çok almaz, çünkü yolculuğa mâni olacağına inanır Cahilin, bilgi yoksulu adamın bütün derdi dünyadır Bilgi sahibinin, bütün cehdi öbür âlemdir; sonra Mevlâ! Ama bu, hepsinden üstün
Önünde bulunan bir parça ekmek nasıl yeniyor ve nereden geliyor? Nefsin ona nasıl bakıyor? Onu almak için gayret sarf ediyor mu? Vermeyecek olsan seni yıkıyor mu? Bunlara dikkat et Nefsini kırmaya güçlü olmalısın Hak canibine onu böyle vardırman kabil olur
Hak yolunda doğru olanlar birbirlerini tanırlar Her biri ayrı ayrı yerlerde olsalar bile, doğruluklarını ve iyiliklerini anlatır ve anlaşırlar
Ey Hak’tan ve O'nun doğru kullarından kaçan, yüzün halka dönük, Hakk'a şirk koşmaktasın Bu hâlin ne zamana kadar devam edecek? Onların nasıl yararını bulacaksın? Onların elinden bir şey gelmez; ne zarar, ne de yarar Ne vermek, ne de almak Onlarla sair kuru varlık arasında fark yoktur Bir taşın karşısına geçip korku ve emniyet beklemek iman sahibine yakışmaz
Şah birdir, güçlüğü bir olan verir, fayda yine O'ndan gelir, hareket ettiren ve durduran O'dur Sana sataşacak biri varsa yine O'ndan gelir Emrinde çalışana O gönderir; veren, alan yine O varlıktır Yaratan ve doyuran Allah, Aziz’dir, Celil’dir O ezelî ve ebedî bir varlıktır Yaratılmışlardan önce O'nun varlığı vardı Babanızdan ve ananızdan, güvendiğiniz zenginlerin varlığından önce O gelir Yer ve semanın, ayrıca onların üstünde ve boşluğunda olan her şeyin yaratanı O'dur “O'na benzeyen yoktur, bizzat gören ve işiten O'dur ” (eş-Şûrâ, 42/11)
Ey Allah'ın kulları, sizlere esef ediyorum! Hakkınızı tam bilemiyorsunuz! Bu hâlinize, üzülüyorum Kıyamet günü Hak katında imkânım olsaydı, bütün yükünüzü alırdım, ilk gelenden sonuncuya kadar bütün günahlarınızı yüklenirdim
Ey okuyucu, yalnız beni (Hak benliğini) oku, yer ve gök ehlini bir yana at Yalnız beni gör, böylece bilgini almış olursun Bildiği ile amel edene Hak tarafından kapı açılır Bu kapı kalp yönünden açılır; Hakk'a oradan varılır Bu, bildiği ile iş tutanın hâlidir Dedikodu ile gününü gün eden, bu hâlden mahrumdur Sen böyle yaptıkça, bilgini dünya uğruna harcadıkça, eline bir şey girmez Dıştan iyi görünse bile, içi bozuk olur Allah, kullarından herhangi birine hayır dilerse bilgi verir; bu bilgiden sonra amel ve ihlâs nasip eder; iyilik verir, kendine yaklaştırır, irfan nasip eder, kalp bilgilerini öğretir, sırları çözdürür Bunu yalnız o kula yapar Bu hâlde başkasının iştiraki yoktur Artık o kul sevilmiştir Musa Peygamber gibi yalnız Hak varlığın malı olur Hak Teâlâ, Musa Peygamber’e şöyle buyurdu: “Seni zatım için seçtim ” (Tâhâ, 20/41)
Yani, benden başkası seni meşgul edemez Şehvet duyguları, geçici tatlar ve zevkler seni benden alamaz Yer ve gök benim katımda söz sahibi olamazlar Cennet seni doyuramaz, ateş seni korkutamaz Mülkün sende kıymeti yoktur, yokluk seni düşündüremez Hiç bir bağ seni, benden çekemez Benden başkası seni meşgul edemez Herhangi bir şekil seni eğlendiremez ve bana perde olamaz Hiç bir yaratığın bende hakkı yoktur Tabiî istek ve şahsî duygular burada yer alamaz
|