|
Prof. Dr. Sinsi
|
İnfak Toplumun Güvencesidir
İNFAK TOPLUMUN GÜVENCESİDİR
İbrahim SARMIŞ
İnfak, kişinin sahip olduğu mal, bilgi, emek gibi değerleri başkalarıyla paylaşması demektir Kültürümüzde daha çok başkalarına mali yardımda bulunmak anlamında kullanılmıştır
İnfak, Allah’ın Verdiğinden Yapılmaktadır
Yüce Allah, bütün zenginlikleriyle tabiatı herkesin yararlanması için musahhar kılmıştır İnsanlar imkân ve emeklerine göre tabiattaki zenginliklerden kazanır ve yararlanırlar Bu anlamda mülkün sahibi yüce Allah’tır Onun için örneğin, “Onlara rızık olarak verdiklerimizden infak ederler” (Bakara 2/3), “Ey iman edenler! Kendisinde artık alış-veriş, dostluk ve kayırma bulunmayan gün (kıyamet) gelmeden önce, size verdiğimiz rızıktan hayır yolunda harcayın Gerçekleri inkâr edenler elbette zalimlerdir” (Bakara 2/254) gibi âyetlerde belirtildiği gibi, kişilerin tabiattan kazandıkları bütün şeyler, kendilerinin yarattığı yahut var ettiği şeyler değil, Allah’ın onlara verdiği şeylerdir
Onun için evren üzerinde otorite ve hâkimiyet anlamında mülk Allah’ın olduğu gibi, mal ve servet anlamında da mülk Allah’ındır Çünkü her şeyin yaratıcısı ve sahibi odur
“Yerin, göklerin ve ikisi arasındakilerin mülkü Allah’ındır, dönüş onadır” (Maide 5/18) “Göklerin, yerin ve içlerindeki her şeyin mülkiyeti Allah'ındır, O, her şeye hakkıyle kadirdir” (Maide 5/120) “Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah'a mahsustur Buna karşın kâfirler başka şeyleri Rablerine denk tutuyorlar” (Enam 6/1)
Yüce Allah’ın yarattığı ve insanların yararlanmasına sunduğu bu mülk, bireyler kazanıp özel mülkiyet olarak ellerine geçirmeden önce ilke olarak toplumun ortak mülkiyetidir ve herkes onda ortak olup yararlanma hakkına sahiptir İnsanlar yasal ölçüler içinde bu mülkten emek, imkân ve becerileri oranında yararlanır ve özel mülkiyet edinirler Tıpkı herkesin ortak mülkü olan bir denizden şahsına aldığı bir kova suyun onun özel mülkü/mülkiyeti olduğu gibi, tabiattaki zenginliklerden kişiler de yasal/meşru kurallar çerçevesinde yararlanarak özel mülkiyet edinirler Bu artık onların özel mülkü/mülkiyeti olup dokunulmazdır İnfak edecek kişilerin servetlerini kimin mülkünden kazandıklarını bilmemiz açısından İslam’a göre kişilerin mülkiyetinin bu şekilde oluştuğunu bilmemiz gerekir
İslama göre bu özel mülkiyete birtakım yükümlülükler düşmektedir ki zekâttan sonra en önemlisi infaktır Onun için infak ederken kişiler, yoktan var ettikleri ve mülk yaptıkları servetten değil, Allah’ın yarattığı ve herkesin ortak yararlanmasına sunduğu tabiattaki zenginliklerden kazandıkları şeylerden harcama yaptıkları bilinciyle infak etmeleri gerekir Aksi halde, yaratanı ve mülkün sahibini unutarak sadece kendi emekleriyle sahip oldukları boyutunu göz önünde bulundurur ve bundan dolayı infak edip etmemeyi kendi keyiflerine göre düşünürlerse, “…Allah sana ihsan ettiği gibi sen de ihsan et Yeryüzünde bozgunculuk çıkarma Şüphesiz Allah bozguncuları sevmez” (Kasas 28/77) diyenlere, Karun’un “O (servet) bana ancak kendimdeki bilgi sayesinde verildi” (Kasas 28/78) dediği gibi yapmış ve Karunlaşmış olurlar
İnfak etmek, keyfe bağlı bir iş değil, farz bir ibadettir;
Bilindiği gibi malın üzerindeki en büyük yükümlülük, İslam’ın üzerinde kurulduğu beş temelden biri olan zekâttır Zekâtın mallardan hangi oranlarda alınacağı ve nerelere harcanacağı belirlenmişken, (bkz Tevbe 9/60) daha genel bir kavram olarak infakın miktarı, zamanı ve harcama yeri sınırlandırılmış değildir Sadaka isteyen bir dilenciye yapılacak yardımdan, “Allah yolunda infak edin ve kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın” (Bakara 2/195) âyetinde belirtildiği üzere Hz Peygamber zamanındaki gibi hazır askeri, silahı, araç gereci, bütçesi vd unsurları belli olmayan ordu donanımı ve savaşmak için yapılacak her türlü harcamaya kadar bütün harcama şekillerini kapsar İnfak etmek, yapılıp yapılmaması kişilerin zevkine veya keyfine bırakılan bir iş değil, gücü olanlar üzerine farz bir ibadettir
“Ey iman edenler! Kendisinde hiçbir alış-veriş, dostluk ve şefaatin bulunmadığı kıyamet günü gelmeden önce, size verdiğimiz rızıktan hayır yolunda harcayın Gerçekleri inkâr edenler elbette zalimlerdir” (Bakara 2/254)
“Ey iman edenler! Kazandıklarınızın iyilerinden ve rızık olarak yerden size çıkardıklarımızdan hayra harcayın Size verilse, gözünüzü yummadan alamayacağınız kötü malı, hayır diye vermeye kalkışmayın Biliniz ki Allah zengindir, övgüye lâyıktır” (Bakara 2/267)
“İman eden kullarıma söyle: Namazlarını dosdoğru kılsınlar, kendisinde ne alış-veriş, ne de dostluk bulunan bir gün gelmeden önce, kendilerine verdiğimiz rızıklardan Allah için gizli-açık harcasınlar” (İbrahim 14/31)
İnfak müminlerin olmazsa olmaz niteliklerinden biridir (bkz Bakara 3, 262, Ra’d 22, Fatır 29, Hadid 7 vd)
Mazi, muzari, emir her kipte belirtildiği birçok âyetin yanında, kimi vaizler haksızlıklara, baskılara, zulümlere, adaletsizliklere, ayrımcılıklara, bozgunculuklara ve bütün şekilleriyle kötülüklere sözlü veya fiili olarak tepki göstererek kişilerin kendi elleriyle başlarına iş açmamaları veya başlarını belaya sokmamaları anlamında bir emniyet sübab yahut koruyucu olarak bağlamının dışında kullansalar da, gerçekte “Allah yolunda infak edin ve kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın” (Bakara 2/195) âyeti infakla ilgili olup tek başına infakın ne kadar gerekli ve önemli olduğunu göstermeye yeterlidir Çünkü âyet, düşmanın saldırıları ve müminleri dinlerinden döndürme baskı ve zulmüne karşı Müslümanların savaşmasını öngören Bakara/190-195 âyetleri bağlamında geçmekte ve konusu kişileri sıcaktan, soğuktan, trafik kazalarından, domuz gribinden, statükonun hoşuna gitmeyecek söz ve eylemlerden sakındırmak yahut pasifize etmek değil, düşmana karşı mücadele etmek ve savaşmak için Allah yolunda malı infak etmektir Çünkü inanmış insanları dinlerinden döndürüp kâfir yapmaya çalışan yahut müslümanlara saldıran düşmana karşı savaşacak gücü hazırlamak için gerekli infakı/harcamayı yapmamak birey ve toplum olarak insanın kendi elleriyle kendisini tehlikeye atmasının başında gelir Gerçekten inanan insanların din ve inanç özgürlüğünü sağlayacak ve düşmanın saldırılarından koruyacak bir orduyu oluşturmak ve donatmak için harcama yapmamak/infak etmemek, düşmanın saldırısı karşısında dinin de, mal ve canın da ortadan kalkması sonucunu doğurur Bu da en büyük tehlikedir Onun için infak etmek, kişilerin zevkine kalmış bir iş değil, farz bir ibadettir
|