08-02-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Tekrar Dirilmek
TEKRAR DİRİLMEK
İki adam cennet gibi güzel bir memlekete giderler Bakarlar ki oradakiler evinin, dükkanının muhafazasına fazla dikkat etmiyor Paralar ve mallar açıktadır
Onlardan birisi her şeye elini uzatır, çalar, gasp eder, ahlâksızlıklar yapar
Arkadaşı: "Bu memleketteki nizâm ve ahenkten anlaşılıyor ki, bu mallar sahipsiz değildir Bak görüyorsun, herkes görevinde azamî bir dikkatle çalışıyor ve her biri çok önemli İşler görüyor Belli ki herkes buranın padişahının askeridir Her yerde o padişahın memurları, kameraları, dinleyicileri vardır Belki sivil olduklarından sana dokunmuyorlar Sen başıboş gibi, kimse görmüyor gibi hareket etme Onun memleketinde, onun kanunlarına uygun hareket edeceğini, misafir gibi davranacağını ona ilan et!" diyerek onu uyarır
O sersem: "Bunlar birinin malı değil, sahipsizdir " diyerek inad eder Aralarında ciddi bir tartışma başlar
O adam divanece "Ne padişahı, ben padişah falan görmüyorum ve tanımıyorum!" der
Arkadaşı: "Bir köy muhtarsız, bir iğne ustasız, bir harf katipsiz olmaz, Bu kadar düzenli, bu denli güzel bir memleketin ha-kimsiz olması, bu sarayların, bu nakışların kendi kendine yapılması hiç mümkün müdür Hem bak o padişahın her şey üzerinde mührü ve imzası var " diye cevap verir
"Tamam" der o sersem  "Padişahı kabul ediyorum Fakat, benini bu küçük yaramazlıklarımın ona ne zararı olabilir Herkes vazifesini yaparken bir tane de benim gibisi olsun Hem zindan falan da görünmüyor, bu yaptıklarımdan ötürü ceza görmüyorum "
Arkadaşı: "Burası bir manevra meydanıdır Vazifesini yapmak için her gün kafileler gelir, kafileler gider Bir müddet sonra bu yıkılmaya müsait diyar tamamen boşaltılacak, buradakiler daimi bir memlekete alınacak Herkes vazifesini yapması nispetinde ya ceza çekecek, ya mükafat görecek " der
"Buradan başka bir diyar olduğuna, bizim oraya götürüleceğimize inanmıyorum!" der inatçı adam
O emin arkadaşı: "Madem bu denli inat ediyorsun, ben sana o gidilecek hakikî diyarı isbat edeyim "der
Bu yerlerin padişahının hak edene hak ettiğini verdiğine bu misafirhanenin şahit olduğunu, bunun onun adaletini isbat ettiği gibi gönderdiği yaverine de adaletini söylettiğini, halbuki zalimlerin izzetiyle mazlumların zilletiyle gittiğini, demek bir mahkeme-i kübra'ya bırakıldığını, Onun itaat edenlerin mükafatını vermesi için ebedî bir diyarın olması gerektiğini, kendisi için olmasa bile bu ahenkli misafirhanede huzuru bozanlardan itaat edenlerin hakkını almak için bir hesap meydanını kuracağını, vaadini, vaadinden dönmesinin O'nun için muhal olduğunu, zira vaadini yerine getirmekte aciz olmadığını, bu dünyada bile her ölüme bir dirilişi takip ettirerek, ölen bir elmayı midede, ölen bir çekirdeği toprakta dirilterek diriliş numuneleri gösterdiğini, bu memleketi yoktan kuran birisinin dağılmış parçalarını toplamasının akıl için daha kolay olduğunu, ebedî ikram etmek isteyenin ebedî ziyafet sofralarının ve ebedî tecellisinin olacağını   Binlerce delil ile anlatır
Evet, öldükten sonra dirilmek, gecenin sabahı, kışın bahan kadar kafidir
"Vermek istemeseydi istemek vermezdi "
İbrahim Refik
|
|
|