08-02-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Emânet Ve Tevbe
Emânet ve Tevbe
Rivayete göre Muhammed Ibni Münhedir, söyle der:
«Babamin bana söyle anlattigini hatirliyorum:
Bir defa Süfyan'üs - Sevrî, Harem-i Serifi tavaf ederken her adim basinda Peygamberimize (S A S ) salâtü selâm getiren bir adam görür, der ki: «Behey adam! Sen tesbih ve tehlili birakmissin, kendini tamamen Peygamber'imize salât-ü selâm getirmeye vermissin, bu husûsda bir bildigin mi var?» dedim
Bana «Allah (C C) günahini bagislasin, sen kimsin?» diye sordu, ona «Süfyan'üs - Sevrî'yim» diye cevap verdim Bunun üzerine bana sunlari söyledi: «Eger sen zamaninin en büyük zahidi olmasaydin sana durumumu anlatmaz, seni sirrima ortak etmezdim Simdi dinle:
Babamla birlikte hacc için yola çikmistik, konak yerlerinden birinde babam hastalandi, yolculuktan geri kalarak onun durumu ile ilgilendim Fakat sonunda öldü, ruhu çikinca yüzü kapkara kesildi
Ben dehsete kapilarak «Innâ lillâhi ve innâ ileyhi raciun» (Hiç süphe siz biz Allah içiniz ve O'na dönecegiz) dedim ve yüzünü örttüm
Bu sirada göz kapaklarim agirlasti, üzgün bir ruh hali içinde uykuya daldim Rüyada, bu kadar güzel yüzlüsünü, bu kadar temiz kiliklisini ve bu derecede hos kokulusunu heyatta görmedigim birini gördüm, agir adimlar ile yürüyerek babamin yanina sokuldu, kefeni yüzünden kaldirarak avucunu çehresinin üzerinden geçirir geçirmez, babamin yüzü agariverdi Sonra, yerinden kalkmis, gidiyordu, elbisesinin ucuna asilarak "Ey Allah (C C)'in kulu kimsin sen ki bu gurbet elinde Allah (C C) seni babama ihsan buyurdugu ni'mete vâsita kilmistir" diye sordum Bana söyle cevap verdi: «Beni tanimadin mi? Ben Abdullah oglu Muhammed (S A V)'im, Kur'ân'm sahibi
Baban günahkâr bir kimse idi, fakat bana çok salât-ü selâm getirirdi Ölürken basina bu hal gelince benden imdad istedi, ben ise üzerime salât-ü selâm getirenlerin imdadina hemen kosarim »
Bu sirada uyandim, bir de baktim ki, babamin yüzü gerçekten bembeyaz oldu »
Amr Ibni Dinar'in (R A ) Ebû Cafer'den (R A ) rivayet ettigine göre Peygamber'imiz (S A S ) söyle buyuruyor:
«Bana selât-ü selâm getirmeyi unutanlar, Cennet'in yolunu bulamazlar »
Bilesin ki, «emânet» kelimesi «emin» (güven) mastarindan türemistir Çünki bu sifatin varligi, haksizligin önlenmesini güven altina alir Emânetin ziddi olan «hiyanet» ise «havn» mastarindan türemistir, kelime manâsi ile «eksiklik» demektir Cünki sen birine her hangi bir husûsda hâinlik ederken, o seyde ona bir eksiklik, bir yetersizlik gösteriyorsun demektir
Peygamber'imiz (S A S ) buyuruyor ki:
«Hile, aldatma ve emânete hiyanet, cehennemliktir»
(Bu sifatlari tasiyanlar cehenneme gireceklerdir )
Yine Peygamber'imiz (S A S ) söyle buyurur:
"Insanlar île münasebet kurup onlarin hakkini yemeyenler, baskalari ile konusup onlara yalan söylemeyenler, mertligi kemâle erdiren, adalete bagliligini ortaya koyan ve kardeslik duygulari olgunlasmis kimseler; kurtulmalari vâcib olan kimselerdir "
Bir gün bir cöl bedevisi, bir kavmi su sözler ile medhetmisti; «Emânete saygi hakkinda son derece titizdirler, kendilerine teslim edilmis olan hic bir vazifede haktan ayrilmazlar Hiç bir müslümanin temel haklarindan birini çignemezler Onlarin omuzlarinda hiç kimsenin mes'ûliyyeti kalmaz Onlar, ümmetlerin en hayirlisidir »
Ben de diyorum ki: çöl bedevisinin övdügü bu çesit kimselerin artik soyu kurumustur, biz simdi bu zamanda "sadece insan kiliginda kurtlar görüyoruz "
Nitekim sairin biri söyle der:
«Insan bir sey yapmak isterken kime güvensin
Mert ve soylulari nerede dost bulabilsin?!
Çok azi hariç bu insanlar olmustur
Vücudlari elbiseli - birer kurt»
Diger bir sâir de ayni konuda söyle der:
«Yok artik kaybedildikleri zaman haklarinda denenler
«Keski beldeler ve üzerindekiler yerin dibinde geçseydi de, o ölmeseydi »
|
|
|