08-02-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Görüşme Yasağı
Resûl-i Ekrem, Allah'ın kendisine vahiy ile bildireceği hükme kadar, diğer Müslümanların bu üç kişi ile görüşüp konuşmalarını da yasakladı
Bu yasak üzerine, artık herkes onlardan kaçıyordu Görüşmek istedikleri kimseler, hattâ akrabaları bile kendileriyle görüşmek, konuşmak istemiyorlardı Hattâ selâmlarını bile almıyorlardı Artık yeryüzü bütün genişliğine rağmen onlara dar gelmeye, ruhlarını sıkmaya, kalblerini sıkıştırmaya başlamıştı
Kâ'b bin Mâlik, bu hazin ve sıkıntılı halini ise şöyle tasvir eder:
"Resûlullah (a s m ), harbe iştirak etmeyen ben ve diğer iki zatla Müslümanların konuşmalarını yasakladı İnsanlar bizden kaçıyordu Bize karşı tutumları başkalaştı Bu yüzden dünya beni sıkmaya başladı Dünya, artık tanıdığım o dünya değildi sanki Bu durumumuz tam elli gün devam etti "
"İki arkadaşım kaderlerine rıza göstererek evlerinde oturup günlerini ağlayarak geçiriyorlardı Ben ise onlardan daha genç ve güçlü idim Dışarı çıkıyor, Müslümanlarla beraber namaz kılıyor, sokaklarda çarşılarda dolaşıyordum Fakat, bir tek kişi bile benimle konuşmuyordu Namazdan sonra Sahabîleriyle sohbete başlayan Resûlullaha (a s m ) selâm veriyordum ve kendi kendime; "Acaba selâm almak için dudakları kımıldadı mı, kımıldamadı mı?" diye soruyordum "
"Sonra Resûlullahın (a s m ) yakınında namaz kılıyor, yan gözle kendisini kolluyordum Ben namaza durduğum zaman Resûlullah bana bakıyor Onun tarafına döndüğüm zaman da benden yüz çeviriyordu "
İşte bu üç Sahabî böylesine acı ve ibretli bir imtihana tabi tutulmuşlardı
Hatta oldukça ibret vericidir ki: Hiç kimsenin kendisiyle görüşmek istemediğini gören Kâb' Hazretleri bir gün amcası oğlu Ebû Katâde'nin yanına varır Selâm verir Ebû Katâde onun selâmını almaz Hz Resûlullahın selâmını almadığı kimsenin selâmını Ebû Katâde nasıl alabilirdi? İsterse en yakın akrabası, isterse öz kardeşi olsun! Ashab-ı Kirâmın, Hz Resûlullaha olan muhabbet ve sadakatlerinin bariz bir misâlidir bu
Hz Kâ'b bin Mâlik, selâmını almayan Ebû Katâde'ye, "Allah için olsun söyle, Allah'ı ve Resûlünü ne kadar çok sevdiğimi biliyorsun değil mi?" diye sorar
Ebû Katâde, tek kelime bile cevap vermez İkinci kez sorar Ebû Katâde yine tek kelime konuşmaz Üçüncü sefer sorunca sadece, "Allah ve Resûlü daha iyi bilir" diye cevap verir
Çok sevdiği amcası oğlu Ebû Katâde'den bu cevabı alan Kâ'b, tabii ki göz yaşlarını tutamaz ve gözleri yaşlı olarak oradan uzaklaşır
Henüz Kâ'b ve arkadaşları Allah'ın Resûlü ve Müslümanların kendilerine karşı takbik ettikleri her türlü boykottan kurtulmuş değillerdi Bu sırada Gassan hükümdarı Hıristiyan Cebele bin Eyhem'den kendisine bir mektup geldi Mektupta kendisine hitaben şöyle deniliyordu:
"Haber aldığıma göre sahibin (Peygamberimiz) sana cefâ ve ezâ ediyormuş Allah seni hakaret görecek ve hakkın zayi olacak bir mevkide (tahkir ve tezlil için) yaratmamıştır Orada durma, bize gel! Sana şanına lâyık bir sûrette hürmet ve ihsanda bulunuruz "
Hz Kâ'b mektubu okuyunca kendi kendine, "Bu da bir başka imtihandır" dedi ve mektubu ânında yırtıp yakarak Hz Resûlullaha olan sadakâtını bir kere daha ortaya koydu
Salih SURUÇ
|
|
|