Yalnız Mesajı Göster

Bâtıl Dinler (Uydurma Dinler)

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Bâtıl Dinler (Uydurma Dinler)




Bâtıl Dinler (Uydurma Dinler)


İnsanların İslâm’ın dışında tarih boyunca kendi kafalarından uydurdukları bütün dinlerin genel adı, bâtıl dindir Hak din bir tanedir, ama bâtıl dinler sayısızdır Bâtıl dinler, insanlar tarafından konulan hayat şekilleridir Kanun ve kuralların Allah’a dayanmadığı sistem ve nizamların tümü bu gruptandır Puta tapıcılık, Mecusilik, Budizm gibi hayat şekilleri, eski zamanlardan beri görülen bâtıl dinlerdendir Kapitalizm, komünizm, sosyalizm, materyalizm, faşizm, Kemalizm, laiklik gibi ideolojiler ve tüm beşerî düzenler günümüzdeki bâtıl dinlerdir
Bâtıl dinler, Allah (cc) tarafından kabul edilmediği gibi; onlar, ne insanın yaratılış sebebine cevap verebilirler, ne dünyadaki huzuru sağlayabilirler, ne adâleti yerine getirebilirler, ne de âhiret kurtuluşuna götürebilirler Çünkü hepsi de insan hevâsının ürünüdür Hepsi de hak din olan İslâm’a karşı olmak üzere ortaya atılmışlardır İnsanlara din gönderme hakkı yalnızca onları yaratan Rabb’ın hakkıdır Allah’a rağmen insanlara din teklif edenler, uydurdukları ilkeleri din haline getirip insanları onlara itaate zorlayanlar, Firavun tipli azgın tâğutlardır Allah (cc) ise, bütün zamanların insanlarına, ‘tâğuta kulluktan kaçının, Bana ibâdet edin’ buyurmaktadır (16/Nahl, 36)
Muharref (bozulmuş) dinleri anlatırken, vahye dayalı dinin, birtakım maddecilerin işine mâni olduğu için, onların dini bozduklarını, değişikliğe uğrattıklarını görmüştük Burada da aynı amaç söz konusudur Uydurulan bu dinler, insanları ezip sömürmüşler, yaratılışlarının zıddına yaşamaya mecbur etmişlerdir İnsanlık bu dinlerde, ezen ve ezilen, sömüren ve sömürülen, şımarıp büyüklenen ve şahsiyeti elinden alınıp köleleştirilen diye ikiye ayrılmıştır Ama hep sömürülen, ezilen ve köleleştirilen kesim çoğunlukta olmuştur Kısacası, bu dinler azınlıktaki grubun arzularını gerçekleştirip, onların hevâ ve heveslerini tatmin aracı olmuştur (Adlarına çoğunluk rejimi denen demokrasi ve benzeri hayat şekillerinde de durum farklı değildir)
İnsanlar, zulmün ve sömürünün farkına varıp patlama noktasına geldiklerinde, müstekbirler, insanlara yepyeni hayat şekilleri (dinler) sunmuşlardır Bu tiplerin ortak vasıfları İslam’a düşmanlık olduğundan, Hak Din’i tebliğ edenleri fitneci, fesatcı, düzeni bozan anarşistler olarak tanıtmaya çalışmışlar; kendilerini ise ıslah edici olarak göstermişlerdir (Bkz 2/Bakara, 11-12 ve 40/Mü’min, 26)
Geçmişte olduğu gibi zamanımızda da insanlara yeni yeni dinler (ideolojiler) ileri sürülmüş, bu dinler belirli zamanlarda insanların hayatlarına hâkim olmuştur Fakat bu dinler, kendi bağlılarını bile mutlu edemediği, onlara özgürlük, hak ve adâlet veremediği gibi; insanların çoğunluğunu şeytanın ve bir avuç azınlığın kulu, kölesi yapmıştır
Kuvvetlinin zayıfı ezmesine, sömürmesine dayanan bu uydurma dinler bugün birer birer çökmekte, insanlık, yaratılışına uygun olan dini aramaktadır Kapitalizme ve faşizme alternatif olarak ortaya çıkan komünizm ve sosyalizm gibi dinler (ki bunlar dinsizlik dinidir) 70 senede çökerek, kendi bağlıları tarafından tarihin çöplüğüne atılmışlardır Bazıları, kendi elleriyle yaptıkları dinlerini yine kendi elleriyle yıkıp yeni yeni dinler edinmektedir Bir zamanlar elleriyle yaptıkları ve sonra taptıkları heykelleri, putları atacak çöplük arayan insanlar, kırdıkları putların yerine yenisini koymayı daha ne zamana kadar sürdürecektir?
Bir hayat şekli, bir dünya görüşü, bir yol, bir yaşam tarzı olarak ifade ettiğimiz şeyin en kısa adı “din”dir Din kavramı, bütün bunları kuşatmaktadır Herhangi bir toplumun, cemaatin veya bir ferdin dünya görüşü, gittiği yol ve yaşam tarzı Allah’ın hükümlerine göre belirleniyor, bu İlâhî hükümlere göre şekil alıyor ise, bu toplum, bu cemaat veya bu fert İslâm dini üzeredir
İslâm’ın hâkim olduğu ülkede, İslâm’ın sosyal ve ekonomik adâleti her şeyi kuşatır Allah’ın râzı olacağı dini, yani İslâm’ı yaşayan toplumlarda, Allah’ın hükümleri karşısında herkes eşittir Bu hükümlerden muaf tutulan, bu hükümler karşısında ayrıcalıklı veya dokunulmaz olan sınıflar yoktur
Peki, bu eşitlikten, bu adâletten, bu hükümlerden herkes memnun mudur? Elbette ki değildir! Dinî otorite veya siyasî iktidar adına insanları ezmek, insanları sömürmek isteyen müstekbirler, bu durumdan hiç memnun olmazlar Çünkü yürürlükte olan İlâhî hükümlere göre insanları aldatmaları, insanları ezmeleri, insanları sömürmeleri mümkün değildir Bu durumda yapacakları iş, kendi çıkar ve menfaatlerine dokunan İlâhî hükümleri te’vil veya tahrif etmek ve bununla da yetinmeyip, İlâhî hükümleri rafa kaldırarak, insanların yaşam şeklini belirleyecek yeni hükümler, yeni kurallar koyup uygulamaktır
İnsanların yaşam şeklini belirleyecek yeni hükümler, yeni kurallar koyup uygulamak! Bu ne demektir? Bu, en açık ifadesiyle, yeni bir din ortaya koymaktır Çünkü din gerçeği, insanların yaşam şeklini, hayat nizamını belirleyen hükümler manzûmesi olduğundan; İslâm’ın hükümlerini reddedip, bu İlâhî hükümlere zıt hükümler koymak; İslâm’ı beğenmeyip, İslâm’ı reddedip yeni bir din oluşturmaktır
Tarihin her döneminde bunun açık örnekleriyle karşılaşıyoruz Zaten Allah (cc)’ın muayyen zamanlarda peygamberler göndermesinin nedeni de, insanların hak dinden sapmaları, hak dini tahrif etmeleri, dinlerini parçalara ayırmaları ve yeni yeni dinler türetmeleridir Yoksa onlar kendilerine gönderilen hak din üzereyken, Allah (cc) “biraz da bu dini yaşayın!” diyerek, farklı farklı dinler göndermiş değildir! İşte insanların, hak dini tahrif ederek veya parçalara ayırarak ya da hayat şeklini belirleyecek hükümler, kanunlar koyarak ortaya çıkardıkları bütün bu dinler, hak olan İslâm gerçeğine göre bâtıl dinlerdir Bunların adına bilimsel çevrelerce değişik izm’ler, değişik ideolojiler denilse de, İslâm’a göre bunlar birer dindir; bâtıl dindir
Fakat ne gariptir ki, insanlara “din” denilince, her nedense sadece âhiretle ilgili meseleleri dikkate alan, metafizik konularla alâkalı görüşler akla gelmektedir Nitekim kaynağı itibarıyla semavi olan Yahudiliğe, Hıristiyanlığa veya İslâm’a “din” dedikleri halde, değişik dünya görüşlerinin ve ideolojilerin de “din” olduğunu dikkatlerden kaçırmaktadırlar İnsanlar için düşünce ve yaşantılarının temelini oluşturan her sistem, inanç veya felsefe din ismini almasa dahi, gerçekte birer dindirler
Dolayısıyla, dini olmayan hiç kimse yoktur Çünkü herkesin bir hayat tarzı vardır Biliyoruz ki, her din bir hayat şekli, bir yaşam nizamıdır Bu yaşam nizamının içinde âhiretle ilgili boyut olduğu gibi, dünya ile ilgili boyut da bulunmaktadır Hatta ve hatta dünyevî boyut, pratik düzlemde uhrevî boyuttan çok daha önce gelmektedir Çünkü uhrevî boyuta yönelmek, meselenin dünyevî boyutu çözümlendikten, daha açık bir ifadeyle kişinin ayakları dünyada yere bastıktan sonra gerçekleşmektedir

Alıntı Yaparak Cevapla