Yalnız Mesajı Göster

Bâtıl Dinler (Uydurma Dinler)

Eski 08-02-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Bâtıl Dinler (Uydurma Dinler)




Din kavramının dünyadaki pratiğe önem veren bu genel tanımını dikkate alarak bir değerlendirme yapacak olursak;insanların hayat şeklini belirleyen her ideoloji, her izm, her dünya görüşü veya yaşam biçimi, Kur’ân-ı Kerim’e göre birer dindir Çünkü bütün bunlar dinin yapısında yer alan konulara müdâhale etmekte, bu konularda doğru veya yanlış görüşler, hükümler ileri sürmektedirler Bu ideolojilere “din” denilebilmesi için, kaynağı itibariyle İlâhî veya beşerî olma şartı yoktur Meselâ Mekke’li müşrikler kendilerini İlâhî bir dine nisbet etmemelerine rağmen, Kur’ân-ı Kerim onların içinde bulunduğu hayat şekline ve onların tüm yönelişlerine “din” demektedir “De ki, ey kâfirler! Ben sizin taptıklarınıza tapmam Benim taptığıma da siz tapacak değilsiniz Ben de sizin taptıklarınıza tapacak değilim Siz de benim taptığıma tapacak değilsiniz Sizin dininiz size, benim dinim bana(109/Kâfirûn, 1 - 6)
Nitekim aynı örnek Kur’an-ı Kerim’deki Yusuf (as) kıssasında da bulunmakta, Yusuf (as)’un yanında bulunduğu hükümdarın düzenine, yönetim hukukuna “din” denilmektedir “İşte Biz Yusuf için böyle bir plan düzenledik (Yoksa) hükümdarın dininde (hırsıza verilecek cezaya göre) kardeşini (yanında) alıkoyamazdı (12/Yûsuf, 76) Fazlalaştırabileceğimiz bu örneklerden de anlaşılacağı gibi, Kur’an-ı Kerim’e göre yegâne din İslâm değildir
“Allah katında din, hiç şüphesiz ki İslâm’dır(3/Âl-i İmrân, 19) âyet-i kerimesini ileri sürerek “Allah katında din İslâm’dır Öyleyse İslâm’dan başka bütün yönelişler, bütün hayat şekilleri, bütün ideolojiler din değildir” demek; bu âyeti, Kur’ân-ı Kerim’e zıt yorumlamak demektir Bu âyet-i kerimeden anlamamız gereken gerçek; Allah katında geçerli ve makbul olan din, Allah katında hak olan din, sadece ve sadece İslâm’dır
Kur’ân-ı Kerim’de beyan edilen bu gerçek, insanların İslâm’dan başka dinler üretmeleri, bu dinlere yönelmeleri realitesiyle çatışmaz İnsanların ürettikleri, insanların ortaya koydukları hayat şekilleri birer din olduğu gibi, semâvî bir dinin insanlar tarafından parçalanan, tahrif edilen bütün şekilleri de yine bir dindir Nitekim yukarıda verdiğimiz örneklerden de anlaşılacağı gibi Rabbımızın kelâmı olan Kur’ân-ı Kerim’de; müşriklerin ve kâfirlerin hayat şekline, hükümdarın yönetim hukukuna, kaynağı itibariyle hak olan dinlerini tahrif eden ehl-i kitabın yaşam biçimine yine “din” denilmektedir
O halde İslâm yegâne din değil; yegâne hak dindir Kaynağı ve ilk dönemleri itibariyle hak olan Yahudilik ve Hıristiyanlık gibi bütün İlâhî dinlerin aslını kendi kapsamına alan ve bunun biricik ifadesi olan İslâm, Allah katında ve biz mü’minler nezdinde yegâne hak dindir İslâm’ın karşısındaki diğer dinler ise yine birer din olmalarına rağmen, en genel ifadesiyle bâtıl dinlerdir Değişik izm’ler, değişik ideolojiler birer dindir; birer dindir ancak, hak din değillerdir Kimilerimizin aklına şu soru gelebilir: Madem birçok ideolojiler ve birçok izm’ler birer dindir, o halde bunlara neden “din” denilmiyor da, başka başka isimlerle adlandırılıyor?
Çünkü bilindiği üzere ideolojinin mânâsı, bir yaşam biçimini belirlemeyi amaçlayan ve kendi içinde bağlantısı olan siyasî, iktisadî, sosyal görüşler bütünlüğüdür İdeolojiye yüklenen bu tanım, dinin tanımına paralel bir tanımdır O halde neden bunlara “din” denilmiyor? İşte, dünya müstekbirlerinin kendi koydukları dinlere bilmem ne ideolojisi veya bilmem ne izmi demelerinin nedeni; yönettikleri halkın iki ayrı din vâkıasıyla, yani din ikilemiyle karşılaşmaması içindir Çünkü bu müstekbirler halk kitlelerinin din olgusuna karşı tutucu yaklaşımlarını bilmekteler ve halkın tepki göstereceği bir din ikilemi meydana getirmemek için, kendilerinin ürettikleri veya türettikleri dinlere, bilmem ne ideolojisi veya bilmem ne izmi gibi isimler takmaktadırlar
Kurtuluşları ancak ve ancak İslâm’da olan insanlara, İslâm’ın karşıtı olarak bir dünya görüşü, bir yaşam tarzı, bir hayat şekli öngören her ideoloji, her izm, İslâm’ın karşısında bâtıl bir dindir Bu bâtıl dinlere inanmak, bu bâtıl dinlerin dünya görüşünü benimsemek ve bu bâtıl dinleri yaşamak ile, “benim dinim bu ideoloji veya bu izm’dir” demek arasında hiçbir fark yokturKim İslâm’dan başka bir din ararsa, asla ondan kabul edilmez O, âhirette de kayba uğrayanlardandır (3/Âl-i İmrân, 85)
İnsanın dünyadaki tarihi, Âdem (as) ve Havva vâlidemizle başlayan bir tarihtir Âdem (as) ise, bildiğimiz gibi hem ilk insan ve hem de ilk peygamberdir Tabii ki peygamberlik görevi, ailesine yönelik bir görevdir Dolayısıyla dinler tarihinin başlangıcında hak din vardır İnsanların yaşam biçimini açıklayan ilk din, ilk nizam; hak olan din, hak olan nizamdır Bâtıl dinler ise sonradan ortaya çıkan dinlerdir
Bâtıl dinlerin gerçek mimarı, hiç şüphesiz ki şeytandır Şeytan, bâtıl dinleri ihdas etmek için kendi dostlarına vesveselerle yol gösterirken, hak dinin yapısını dikkate almıştır Nitekim bâtıl dinleri genel olarak inceleyecek olursak, hak dinin iskeletine bâtıl ceset giydirildiğini görürüz Şeytan ve dostları kendi çıkarlarına uygun bâtıl dinleri ihdas ederlerken, çoğu zaman hak dinin bazı görüşlerine hiç dokunmamışlardır Şeytan ve dostlarının çıkarlarına zararlı gözükmediği için müdâhale edilmeyen bu gibi görüşler, hak dinleri tahrif edilen toplumların, kendilerini hâlâ hak dinde sanmalarına ve dolayısıyla bâtıl dinlere tepki göstermemelerine neden olmuştur Oysa şeytan ve dostlarının müdâhale etmedikleri bu gibi görüşler, hak dinin bütünlüğünde anlam ve hikmet kazanan görüşlerdir Hak dinin bütünlüğünden koparılan bu görüşler, ne yazık ki insanları uyarıcı niteliğini yitirip, hâkim otoriteler tarafından insanları uyutucu bir niteliğe dönüştürülmektedir
Meselâ küfrî otoriteler tarafından yönetilen, halkında müslüman olan ülkelerde, tâğutî otoritelerin namazı yasaklamamaları ve bunun da ötesinde bu yönetimlerdeki bazı Firavunların halkın karşısına namaz kılıyormuş görüntüleriyle çıkmaları, aldatılan halkın ülkeyi İslâm, yöneticileri de müslüman kabul etmelerine neden olmaktadır İşte İslâm ülkelerinde müslümanları kötülüklerden uzaklaştırıcı, uyarıcı, arındırıcı ve diriltici bir niteliği olan namaz eylemi, böylesi ülkelerde kendi özünden ve anlamından uzaklaşarak halkların uyutulmasına neden olmaktadır
Genellikle hak dinin ismini kullanarak veya hak dinle hiçbir çelişkisi yokmuş gibi empoze edilerek yürürlüğe konulan bâtıl dinler, insanların ezilmesine, insanların sömürülmesine neden olmuştur

Alıntı Yaparak Cevapla