|
Prof. Dr. Sinsi
|
Yozlaştırılan Din; Halkın Dini Ve Hakkın Dini
Atalarımızın yaşadıkları zaman, mekân ve şartlar farklıdır Geçmiş zamanı tekrar etmek mümkün değildir Biz bu gün Kur’an’ı, burada ve bu şartlarda yaşamak, onun için de eskiyi tekrar etmek değil; yeniden, Kur’an’da belirtilen sorumluluğumuzu asrın idrâkine söyletmek zorundayız
Özellikle uzun bir fetret döneminin, esâret, yoksulluk ve sapma döneminin ardından, bu gün dini anlama ve yaşama mücâdelesinde yığınla İsrâiliyat ve nefsimize kolay gelen, atalarımızın örflerinden yola çıkarak Kur’an’ı te’vil etmeye kalkışmak, bizi çok farklı mâceralara sürükleyebilir Bugünkü iletişim akışı içinde, medyanın; uzun boyluları cüce, cüceleri uzun boylu gösteren, hâinleri kahraman, kahramanları hâin olarak tanıtan konkav ve konveks aynaları arasında gerçeği yakalamak için yoğun çaba göstermek zorundayız
Eskilerin 32 ya da 54 farzdan ibâret din telakkileri ile bu günü açıklamak mümkün değildir Daha önceki dönemlerin siyasal ve sosyal şartları içinde şekillenen din anlayışının, günümüzde dini yeniden aslî yapısına döndürme gayreti içindeki insanlar için kesin ve mutlak bir örnek teşkil etmesi düşünülemez Ancak, tarihî bilgi ve belgeler, tarihî tecrübeler de hiçbir zaman görmezlikten gelinecek olaylar değildir Gelenekleri aynı ile tekrarlamaya çalışmak gibi, geleneklerden kesin olarak koparak, geçmişi, geçmişin birikim ve tecrübelerini görmezlikten gelmek de bize bir şey kazandırmaz; çok şey kaybettirir
Tarih, övgü ya da sövgü kitabı değildir Sanıkları ve tanıkları kaybolmuş bir d3avâda kahramanlar ve hâinler üretmek, bize bir şey kazandırmaz Onlar, bizden önce gelip geçen bir topluluktu, onların yaptıkları onlara, bizim yaptıklarımız bizedir Tarihi, bugünümüzü inşâ ederken bir tecrübe alanı olarak ciddiye almamız gerekir Kahramanlar üretmek adına ihânetleri görmezlikten gelmek, ihânetlerden söz ederken faziletleri görmezlikten gelmek, tarihte kalanlar için hiçbir şeyi değiştirmez; ama bize birçok şeyi kaybettirir Tarihi, bu günlerini ispat için malzeme olarak kullananlar ve tarihî gerçekleri çarpıtanlar, hem kendi geleceklerini ve hem de toplumun geleceğini karartırlar Zaman içinde doğruluğunu kanıtlamış, insanların ortak faziletini oluşturmuş, berraklaşmış değerlere elbette sahip çıkmak, dürüst herkes için ahlâkî bir görevdir
“İnsanlardan kimi de vardır ki, ‘Allah’a ve âhiret gününe inandık’ derler; oysa inanmamışlardır Allah’ı ve mü’minleri aldatmaya çalışırlar Halbuki yalnız kendilerini aldatırlar da farkında olmazlar Onların kalplerinde hastalıkr vardır  Onlara ‘yeryüzünde fesat çıkarmayın’ dendiğinde ‘biz ancak ıslah ediciyiz’ derler İyi bilin ki onlar bozgunculardır ” (2/Bakara, 8-10) Nasıl, kimi zaman insanlar katil ruhlarının üstüne cihad elbisesi giyerek din adına cinâyetler işleyebiliyorsa, kimi zaman da şeytan aklımızı çelip bize birtakım fantezileri din gibi göstererek onları kafamıza sokmaya çalışmaktadır
“Onlar kalbimiz temizdir” diyerek kendilerini aldatmaktadırlar Hayatlarına, dinlerine göre yön vermek yerine, hayatın içinde buldukları şeyleri kendileri için din haline getirmektedirler İslâm adına rasyonalizm, İslâm adına demokrasi, İslâm adına sağcılık, İslâm adına solculuk, İslâm adına Kemalizm, İslâm adına laiklik  İslâm’ın neyi kabul edip neyi kabul etmediğini nerede ise Allah’ın rızâsı değil; çağın icapları tayin etmekte ve den çağın icaplarına göre te’vil edilmek sûretiyle sürekli değişen bir din anlayışı ortaya çıkmaktadır
Elbette Kur’ân-ı Kerim, kıyâmete kadar bâki kalacağına göre, çağın getirdiği yeniliklere karşı İslâm’ın mesajı olacaktır Müslümanların bilgileri ve tecrübeleri geliştikçe Kur’ânî anlayışları da gelişecektir Ancak, burada çağın gereklerinden yola çıkarak Kur’an’ı te’vil etmek değil; Kur’an’dan yola çıkarak çağı yorumlayıp onu meşrû bir yoruma tâbi tutmak zorundayız Reddettiğimiz şeyin doğrusunu, savunduğumuz şeyin delillerini ortaya koymamız gerekir
Birinci yolda, yani çağın gereklerini din zannetmede bireyin aktif, entelektüel bir katılımı yoktur Sadece dinini te’vil etmek sûretiyle edilgen bir yola girmektedir Şuurlu bir müslüman ise, İslâmî sorumluluk şuuru ile olayı yeniden yorumlamak ve onu tashih ederek ona yeni bir biçim vermek durumundadır Sağcılığın dine eklenmesi, ya da Arap ülkelerindeki ve özellikle Libya’daki solcu müslümanlık iddiaları, dini te’vil gayreti, dini moda akımlarla sentez etme gayretini belgelemektedir
Demek ki sentezcilik modası, sadece dini ırkla sentez etmek değil; dini şahsî kanaatlerimiz, lider ve örgütlerimizle ve de aynı zamanda, birtakım çağdaş felsefî akımlar, moda ideolojilerle, kavramlarla sentez etme gayretleri de gözükmektedir Bütün bunlara karşı uyanık olmak zorundayız Eğer her şeyi bu kadar birbirine karıştıracak olursak, sonra bu işin içinden çıkamayan insanlar, bal peteğindeki lafza-i celâl yazısının hikmeti üzerinde gereğinden fazla kafa yorarak, imtihan olmak için geldikleri dünyanın gerçeklerinden koparlar ve sorumluluk duygusunu yitirerek inançlarını eyleme dönüştürme irâdesini kaybederler
Hacca giden biri teraziye el sürmemeli imiş Artık o, Allah adamı olduğundan, dünya menfaati ile işi olmazmış Kim uydurmuşsa  İyi bir tüccar, nebîlerle birlikte haşrolmayacak mı? Bizim dinimiz, bu dünya ile ilgilidir Bize âhiretin sırlarını açıklar; ama ve bu dünyada yaşanmak üzere, bu dünyadaki insanlar için inmiştir
|