08-02-2012
|
#3
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Hulefâ-İ Râşidîn'den Sonra Dîn
Üçüncü değişiklik, Beytü'l-mal'''in yapısında ve kullanımında olmuştur İslâm'daki ideal hali ile Beytü'l-mal halifeye ve İdaresine, halkın ve Allah'ın bir emanetidir Hiç kimsenin onu kendi arzuları doğrultusunda kullanma hakkı yoktur Hulefa-i Raşidîn, Beytü'l-maf den usulsüz olarak ne kendileri bir kuruş harcar ne de başkasına verirlerdi Bu bir tek kuruşun bile hesabını vermek hususunda kendilerini sorumlu kabul ederlerdi Şahsî masrafları için Beytü' l-mal"den aldıkları para ise ancak vasat bir kişiye yetecek kadardı
Saltanat döneminde Beytü'1-maV konusundaki düşünce tarzı tamamen değişerek hükümdar ve hanedanın şahsî tasarrufuna geçti İnsanlara sadece vergi mükellefi gözü ile bakılıyordu ve hiç kimsenin hesap sorma hakkı yoktu Bu dönemde meliklerin, şehzadelerin, valilerin ve ordu komutanlarının lüks ve tantanalı hayatları Beytü'1-maV'm gayri meşru kullanımıyla sürdürülüyordu Hilafeti sırasında Ömer b Abdülaziz, şehzade ve emirlerin gayri meşru servetleri ile beraber, kendisine babasından intikal eden ve yıllık 40 000 dinar gelir getiren emlâkim Beytü'l-mal'e devretti Beytülmal gelirlerine göz atıldığında meşruiyet sınırına önem verilmez olmuştu Benî Ümeyye'nin saltanatı devrinde halka yüklenen bir seri gayri meşru vergiler Ömer b Abdülaziz tarafından kaldırıldı Beytülmal gelirlerine şöyle bir göz atınca bu insanların şeriat kanunlarını nasıl ihlâl ettikleri açığa çıkar
Benzer bir haksızlık da gayri müslimlerden (zımmî) usulsüz olarak alınan cizyeler konusundadır Onlardan müslüman olduktan sonra dahi cizye alınmaya devam edilmiştir Sebep olarak da, cizyeden kaçmak için müslüman oldukları bahanesi ileri sürülmüştür Aslında esas sebep, İslâm'ın yayılması ile gelirdeki bir düşüşten korkulmasıdır İbni'l-Esîr'in bildirdiğine göre, Irak valisi Haccac İbni Yusuf, pek çok zımmî'nin müslüman olup Basra ve Kûfe'ye yerleştiği, bu yüzden de cizye ve haraç gelirlerinde bir düşme olduğu konusunda tahsildarları tarafından bilgilendirmesi üzerine, bu kimselerin şehirlerden geri çevrilmesini ve eskisi gibi cizyenin üzerlerinde bırakılmasını emretti Bu emirden sonra da yeni müslümanlar Basra ve Kûfe'den çıkarılınca "Vâ Muhammeda, Vâ Muhammeda" diye ağlayıp bağırmışlar ve haksızlığa karşı şikâyetlerini kimseye anlatamamışlardır Bununla beraber bu hareketler Basra ve Kûfe'deki âlimlerin infialine sebep oldu İlim adamlarıyla fâkihler yeni müslümanlann davalarına ortak olarak şehirleri terk etmişlerse de mesele halledilmedi, aksine bu kimselere de yapılmadık zulüm kalmadı
Ömer b Abdülaziz halife olunca, Horasan'dan, İslâm'a girdiği halde binlerce kişinin üzerinden cizyenin kaldırılmadığı hakkında bir şikayet geldi Ömer b Abdülaziz: "Allah, Hz Muhammed aleyhissalâtu vesselamı Peygamberlik vazifesiyle ve dine davet eden bir memuriyetle göndermiştir, tahsildar olarak değil" diyerek valiyi azletti (Taberî, c V, sh 314; İbni'1-Esir, c IV, sh 158; el-Bidâye, c IX,sh 188)
|
|
|