Yalnız Mesajı Göster

Nefsin Surlarindan Bizans Surlarina

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Nefsin Surlarindan Bizans Surlarina




NEFSİN SURLARINDAN BİZANS SURLARINA
Muzaffer Taşyürek

28 Mayıs, İstanbul’un fethinin 547’nci yıldönümü Bu fetih, bir şehrin alınmasından çok öte anlamlar taşıyor Dünya tarihinin en önemli olaylarından biri olduğu gibi, hilâl-haç mücadelesinde bir dönüm noktası Gerçekten de ne İslâm dünyası için ne de hıristiyanlık için, İstanbul’un fethinden sonra hiçbir şey artık eskisi gibi olmayacaktı

Dünya tarihini böylesine derinden etkileyen bu fethin komutanı, dehasıyla, cesaretiyle ve mücahid-sûfi şahsiyetiyle bu muhteşem olayın arkasındaki ruhu da temsil eder Yani Fatih’i anlamak, fethi anlamaktır

Osmanlı Devleti’nin yedinci padişahı Sultan İkinci Mehmed, genç yaşta devraldığı hükümdarlık vazifesine ne kadar layık olduğunu göstermişti Azimli, şecaatli, zeki ve deha sahibiydi Cesur ve tuttuğunu koparan karakteri ile Niğbolu’da, Varna’da, Kosova’da destanlar yazan dedelerini andırıyordu

Roma’nın son kalıntısı Bizansı alarak tarihin akışını değiştirmeye hazırlanırken, kendisinden önce altı kere tekrarlanan kuşatmaların başarısızlık sebeplerini gözden geçirmişti Bir taraftan taktik ve stratejik plânlarını tamamlarken, bir taraftan da Bizans’ın güçlü surlarının arkasındaki köhne zihniyeti tarih sahnesinden silmek için manevi yönden de kendini hazırlamıştı

Bütün hazırlıklarını tamamladığında Bizans surlarına bakıp: “Eğer o kalenin benim elimde fetholunması mukadder olmuşsa, burçları ve duvarları değil taştan-topraktan, çelikten bile olsa, eritip mum gibi yumuşacık yaparım” diyordu

Bir fatih yetiştirmek

Genç padişah, Bizans’ın surlarını mum gibi eritecek azim ve iradeye, şecaat ve imana nasıl kavuşmuştu? Bu işin sırrı ne idi?

Gemileri karadan yürüten, havan topunu icat eden, Boğazkesen Hisarı’nı yaptıran, Balkanlar’daki hıristiyan devletlerini, Anadolu’daki beylikleri etkisiz hale getiren askeri ve siyasi dehanın hamurunu kimler, nasıl yoğurmuşlardı?

Babası İkinci Murad, mükemmel bir devlet adamı olmasının yanı sıra, bir tasavvuf ehli idi Buharalı alim ve mutasavvıf Emir Sultan (KS)’ın sohbet ve muhabbetiyle yoğrulmuş, Hacı Bayram Velî (KS) Hazretleri’nin manevi tasarrufunda kemâl bulmuştu

İkinci Murad, İstanbul’un fethini çok arzulayan bir padişahtı Bu düşüncesini, “İstanbul bize lazım, himmet et de şu şehri alalım” diye Hacı Bayram-ı Veli (KS) Hazretlerine açtığında, şeyh: “Beğim, bu şehri sen alamayacaksın, ben de göremeyeceğim Beşikteki şehzade ile bizim köse alacaktır” diyerek, Akşemseddin ile Şehzade Mehmed’in bu kutlu cihadı gerçekleştireceğini kalp gözü ile görüp, söylemişti

Sultan Murad da bu büyük vazife için oğlunun seçilmiş olduğunu anlayarak, ona zemin hazırlamış, Balkanlar’da İkinci Kosova ve Varna gibi iki büyük zafer kazanarak hıristiyan Avrupa’nın gücünü kırmıştı Osman Gaziye atfedilen bir şiiri de devamlı olarak şehzadesinin kulağına fısıldamaktaydı: “İstanbul’u aç, gülzar yap!”

Osmanlı sarayında ilk ciddi eğitim sisteminin temellerini atan İkinci Murad, devrin en kâmil alimlerini sarayda toplayarak, şehzade Mehmed’in eğitimini beş yaşında Kur’an-ı Kerim’le başlatmıştı Böylece Şehzade Mehmed, devrin en değerli alimlerinin karşısında diz çökmüş, okumayı Molla Güranî’den sökmüştü

Molla Güranî, Şehzade Mehmed padişah olduktan sonra bile, hayat tarzını ve davranışlarını değiştirmeyerek, vezirlik teklifini geri çevirmiş, sultanın önünde eğilmemiş, yediğinin-içtiğinin haram olmaması konusunda onu ikaz etmeye devam etmişti

Fatih’in ikinci hocası, zamanının İmam-ı Azamı olarak kabul edilen Molla Husrev idi Molla Husrev, Ali Kuşçu ile birlikte Semaniye Medreseleri’nin temellerini atmıştı Şehzade Mehmed, bir çok kere onun atının önü sıra yürüyerek derse gitmişti

Şehzade Mehmed’i fatihlik kıvamına getiren diğer bir hocası da Hocazade ünvanıyla anılan Muslihittin Mustafa idi Ali Tusî onun hakkında Ali Kuşçu’ya şunları söylemişti: “Edirne’de Hocazade denilen bir kimse vardır; onunla iyi geçin Zira o öyle bir kimsedir ki bütün alemin meçhulü olan şeyler, onun malumudur

Şehzade Mehmed, mahir üstadlar elinde öyle bir zihni ve ruhi terbiyeden geçti ki, kısa zamanda kendi dilinden başka beş dil konuşan, doğu ve batı kahramanlarının hayatlarını bilen, tarih bilinci olan, itidal sahibi, kudretinin şuurunda, ne istediğini bilen, tuttuğunu koparan, dış dünyası ile iç alemi dengeli, Peygamber (AS) tarafından vaad edilen müjdeyi yerine getirecek kıvamda bir fatih olup çıktı

Alıntı Yaparak Cevapla